|
Gösteriş ekonomisi

Gösteriş ekonomisi başlığı günümüzde sosyo-ekonomik etkileri nedeniyle üzerinde durulması gereken konuların başında geliyor. Zira ekonomi, klasik iktisatçıların veya yakın zaman evvele kadar yoğunlukla eleştirdiğimiz haliyle insansız bir makinaymış gibi davranan IMF reçetelerinin aksine, insanı merkeze almayan ekonomi bakış açıları, istenen ve beklenen neticeleri toplum refahı adına çıktı olarak verememektedir.

Marksist olmayan kapitalist sistem kritikçisi, Thorstein Bunde Veblen, Amerikalı iktisatçı, sosyolog ve akademisyendir. İlk kez 1899’da yayımlanan kitabı “The Theory of The Leisure Class” (Aylak Sınıfı Teorisi) adlı eserinde Veblen, tüketimin gösteriş amacı ile de yapılabildiğini ileri sürmüştür. Günümüzün artan medya beyin yıkamaları ve tüketim merkezli, bireyselci, baskın, ithal kültürel öğeleri gösteriş tüketimini kitlesel hale evirerek gösteriş ekonomisi haline getirmiştir.

Veblen’e göre;
ekonomik davranış,
klasik iktisatçıların öğrettikleri gibi değişmez yasalara bağlı değil,
modern dünyada insanı harekete geçiren; trampa, mübadele ve tasarruf eğilimi değil, komşusundan üstün olma eğilimidir.
Buna göre
gösteriş tüketimi, insanların tüketimlerini faydacılık yerine kendi ekonomik güçlerini ortaya koyacak mallara yönlendirmeleridir.
Mesele
ihtiyacı karşılamaktan ziyade “Güç”
merkezli hale gelince konu ekonomik güç haline dönüşür ve bireyin bu ekonomik güç ile elde ettiği sosyal statüsünü göstermek istediği sonucuna varabiliriz.

İşte bu ekonomik güç isteği (haz) ile bireylerin yaptıkları harcamalar, toplumda diğer bireyler üzerinde de etkiler yaratır.

Bir tüketim malının sahibine fiziksel bir ihtiyacını giderip gidermemesine bakılmaksızın başkalarında hayranlık ve kıskançlık duygusu yaratıyorsa bu durumda malın gösteriş tüketimi için kullanılması söz konusu olur.

Genel olarak ifade edecek olursak,
psikolojik tatmin sağlayan mal ve hizmetlere yapılan harcamalara “gösterişçi tüketim” denilmektedir.
Bu noktada tüketilen malın iktisadi öğretinin aksine, faydasından daha çok bireyin ihtiraslarını tatmin etmesi söz konusudur.
Böyle bir tüketim alışkanlığı bireyleri fonksiyonel tüketimden çok sembolik tüketime yöneltmektedir.
Veblen, daha o günlerde göstermelik tüketimin genel bir kültürel olgu olarak, aile hayatı, yaşam tarzı ve zevk standartları, giyim, dini inançların yerine getirilmesi, hükümet, sanayi ve yükseköğretim gibi toplumun bütün hayat alanlarını şekillendirdiğini ileri sürmüştür.
Veblen’in bir asırdan evvel ileri sürdüğü bu durum bugünkü dünyayı o kadar iyi betimliyor ki ileri sürdüğü sava karşı durmak imkânsız!

Şimdi yukarıdaki açıklamalardan yola çıkarsak; kendi benliğimizden başlayarak, ailemize ve ilerleyerek Müslüman olduğu iddiasıyla ve inancıyla toplumumuza bakacak olursak biz bu manzaranın neresindeyiz?

Bulunduğumuz nokta bireysel üstünlüğe dair hazcı tutumun getirdiği ithal kültürel öğelerle dolu zihinlerin var oluşu değilse nedir?

İslam öğretisinde var olan tüketimin israftan kaçınma ve servetin sosyal tabakalar arasında dengeli dağılımına dair inancımızda nasıl bir eksiklik oldu?

Sorular kendimize ise, cevaplar da kendimizedir…

Komşusu açken tok yatan mümin değildir inancımızdan geldiğimiz nokta Veblen’in ifadesiyle tüketimde “komşusundan üstün olma” eğilimidir.
Gazze bir anahtar olarak, bu eğilimi terse çevirmek üzere üstenci Siyonizmin markalarını boykot etmekten başladık, devamı gelir inşallah…
#Ekonomi
#Politika
#Mehmet Akif Soysal
3 months ago
Gösteriş ekonomisi
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet