|

Bildiklerimi kendime saklayıp ağladım

Cat Stevens olarak doğan İslamı seçtikten sonra Yusuf adını alan Yusuf İslam geçtiğimiz hafta 70 yaşına girdi. O hayatındaki en önemli değişimin abisinin getirdiği Kur’an’ı incelerken okuduğu Yusuf süresiyle başladığını söyler.Kıssayı okurken Yusuf’un kardeşlerini affetmesini kendi şarkısını yazarkenki hislerine çok benzer olduğunu fark eder.

Yeni Şafak ve
04:00 - 29/07/2018 Pazar
Güncelleme: 08:01 - 29/07/2018 Pazar
Yeni Şafak
Cat Stevens
Cat Stevens

1966’da, müzik listelerini alt üst eden genç bir çocukla tanıştık, Cat Stevens. Kıbrıslı Rum bir baba ve İsveçli bir annenin üçüncü çocuğuydu. Sanat okulunu kendi müziğine daha fazla yoğunlaşabilmek için bırakmıştı. Sırtındaki gitarı, uzun saçları ve birbirinden güzel besteleriyle birden yükselişe geçti. İlk hit parçasını 18 yaşındayken yaptı: I Love My Dog. İngilizler bu çocuğu sevmişti. Hemen ardından Matthew and Son adlı albüm geldi. Ardı arkası da kesilmedi. The First Cut Is the Deepest, New Masters... Ancak 1968’de, her şey yolunda giderken Cat aniden tüberküloza yakalandı. Aylarca hastanede kaldı. 1970’de tüm enerjisiyle sahneye geri döndü.

1970’ler onun yükselişe geçeceği bir dönemin başlangıcıydı. Müziğini artık folk temeline oturuyordu. Adeta hastane günleri ona yaramıştı. Önce Mona Bone Jakon’ı yayınladı. Lady D’Arbanville de bu albümdeydi. 71’de Tea for the Tillerman’ı piyasaya sürdü ve biz Wild World’la karşılaştırdı.

Uzun saçlı bu hippi, Amerikan idealine doğru yürüyordu. Yıllar sonra hayatını anlatırken kendisi bunu söyleyecekti: “Çocukken İsveç’teki ressam olan amcam Hugo gibi bir sanatçı olmaya heves etmiştim. Ama sonra yavaş yavaş gördüm ki birçok ressam yoksul olarak ölüyordu ve toplum, yoksul insanlarla çok ilgilenmiyordu. Her şey maddi başarı ve her alanda kazanan olmak içindi. Amerikalıların ‘iyi’ hayat imgesi her yerde karşımıza çıkıyordu.”

Cat Stevens ismi tüm dünyada büyürken o kendi içine dönmeye başladı. Her dinle ilgili araştırma yapıyor, tüm yönelimleri araştırıyordu. Hatta uyuşturucuyu da denedi. Ama hiçbiri kalbindeki soruların cevabını getirmiyor, yürüdüğü büyük boşluğu uzatıyordu.

KUDÜS’TEN GELEN
BİR KUR’AN

1976’da artık tam anlamıyla bir ‘popstar’ken bir deniz kazası geçirdi. Bu kaza onun için bir dönüm noktası oldu. Okyanusta, boğulmamaya çalışırken, “Allah’ım, eğer beni kurtarırsan senin için çalışacağım” diye dua etti. Kazadan kurtulduktan sonra, abisi David’in Kudüs’te bir camide bulup getirdiği Kur’an-ı Kerim’le tanıştı. Hemen incelemeye başladı. Gerisini ondan dinleyelim: “Kur’an üzerinde çalışırken yaşadığım en muhteşem anlardan biri, Yusuf’un hikâyesini okuduğum zamandır; İncil’dekine çok benzer. En çok surenin sonuna doğru sarsıldım: Orada Yusuf’u daha önce kuyuya atmış olan kardeşleri, onunla karşı karşıyadır ama hakkında kötü konuşup ona iftira ederler. Oysa Yusuf, orada sabırla bekler. Aman Allah’ım! Bu beni çok etkilemişti; “Father & Son” şarkım için yazdığım sözlerim gibiydi: “ All the times that i’ve cried, keeping all thethings i knew inside” (Bildiklerimi kendime saklayıp da ağladığım bütün o zamanlar...) İşte o an ağladım ve gerçekten kim olduğumu anladım: Ben bir Müslüman’dım, Allah’a teslim olmuştum ve Kur’an da benim, okyanusta verdiğim sözü tutmam için benim anahtarımdı.”

1977’de Müslüman olup, Yusuf adını aldı. Bir süre daha konserlerine devam etti. Ancak sürekli Müslüman birinin müzikle ilgilenmemesi gerektiğiyle ilgili eleştiriler alıyordu. Zihnindeki soru, hayatını adadığı sanatıyla ilgiliydi: Müzik mübah mı? Yaptığı araştırmalar sonucunda, yaptığı müziğin sözleri günahkar değilse, bunun üzerine çalışmakta bir sıkıntı olmadığı fikrine ulaştı. Hz. Muhammed’in düğünlerde, hatta savaşta bile müzik kullanılmasını desteklediğini de öğrendi. Ancak günümüzdeki müzik sektrörünün içinde kendisi gibi davranmanın mümkün olmadığını, sektöre hizmet etmenin de ayrı bir sorun olduğunu düşünmeye başladı. Bu soru işaretleriyle bir süre sonra müziği bıraktı. Gitarına veda etti. Hayranları buna inanamadı ama o yaşamının tümünü değiştirdi. Kendini İslami eğitimin yaygınlaşması için çalışmaya adadı. Medya, onu manevi olarak sürekli rahatsız ediyor, adeta saldırıyorlardı. Ancak o yolundan dönmedi. Yardım kuruluşu olan Muslim Aid’i kurdu, İngiliz hükümetinden İslami eğitimin verildiği din okulu için güvence aldı. İçinde yer aldığı Islamic Circle ile birçok insanın Müslüman olmasına vesile oldu.

28 YIL SONRA YENİDEN

Ona sorulan “ Gitarınızı özlüyor musunuz?” sorularına bir çırpıda, net şekilde, “hayır” dedi. Ama her ne olursa olsun, müzikle ilgili düşünceleri devam ediyordu. Zihninde yeni sorgulamalara başladı. Bir yandan ilahi üzerine çalışan Avrupalı sanatçılara destek de verdi. Bosna Savaşı sırasında yardım topladı, Afganistan için çabaladı. Eski hayranları Cat Stevens plakları dinlemeye devam ederken o kendini bambaşka bir yola adamış görünüyordu. 2000’lerin başında oğlunun eve getirdiği bir gitar kendisini yeniden müzikle karşılaştırdı. Onun kendi hikayesini dünyaya anlatmasının bir yolunun da Cat Stevens’la yeniden barışması olduğunu anladı. 28 yılın ardından kalbi mutmain oldu. Müziğe geri dönecekti. Albüm hazırlığına başladı. Aynı zamanda İngiliz sanatçı Ronan Keating’le de kendi şarkısı olan Father and Son’u okumak için stüdyoya girdi.

2009’da onlarca yılın içinde biriktirdiği notalardan yeni bir albüm yaptı: Roadsinger. Bu ikinci bir başlangıçtı. Yoluna devam etti. Müziğe yeniden başladığı için eleştirildi. Hatta dinden döndüğünü söyleyenler oldu. Hepsine hayatını anlattığı kitabında şöyle cevap verdi: “Yıllar içerisinde birçok yorum ve argümanı yakından inceleyip neticesinde anladım ki: Bu konunun da, diğer bütün konularda olduğu gibi, takdiri sadece Allah’a ve Resulüne (s.a.) ait, yalnızca onlar mutlak itaat edilme hakkına sahip. Bütün bu yıllardan sonra eski yeni ilahiyatçı grupların birbirinden farklı görüşlerine rağmen, Kur’an’ın çok açık temellerine ve Peygamber Efendimizin gerçek sözlerine, amel ve sessiz onaylarına dönüş yaptım. İslâm’ın ilahi bilgi üzerine özgün kitâbî kaynaklarında, müziğin insan hayatında ve amaçlarında tamamen yasaklanmasını destekleyen kâfi derecede tartışmasız kanıt yoktu. İslâm’dan uzaklaşıyor değildim; 21. yüzyılda, İslâm’ı Allah’ın Kur’an’da sunduğu ezeli ve ebedi temellere dayanan yeni bir ilham ve vizyonla görüyordum.”

HİKAYESİNİ DÜNYAYA ANLATIYOR

“Evet imajımı değiştirdim! Önceleri bir Müslüman gibi görünmeyi çok önemserdim. Sonradan farkettim ki buna gerek yok. Modernlik bugünle alakalıdır. İslam hep dünle ilgili olmak zorunda değil; o da çağı yakalamalı. Bu anlamda artık daha modern bir Müslümanım” diyordu başka bir röportajında da. Yusuf İslam bugün Cat Stevens adıyla da barışık, dünyaya hikayesini anlatmaya çalışan bir sanatçı. Gitarını hala çalıyor. Vereceği ilhamla İslam karşıtlığının önüne geçebileceğini düşünüyor.

1966’da tanıştığımız, uzun saçlı hippi artık 70 yaşını ve 52. sanat yılını kutlayan Yusuf İslam. O kadife, pürüzsüz, mistik, gitarının telleriyle uyum içinde dans eden sesiyle kendi hikayesini anlatmaya devam ediyor. Hayatına, yaptığı manevralara şahit olduğumuz ve tabi sesini duyduğumuz için mutluyuz. İyi ki doğdun Yusuf. Nice yıllara.

#Cat Stevens
#Yusuf İslam
6 yıl önce