Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da bir eski cami avlusu, Küçük şadırvanda şakırdayan su; Orhan zamanından kalma bir duvar, Onunla bir yaşta ihtiyar çınar” diye başlayan “Bursa’da Zaman” şiirinin zaman ve mekan algısı bugünlerde hikâyecilere ilham oluyor. Payitaht şehir Bursa’nın tarihi ve doğal güzellikleri, bu sefer de hikâyeleri süsleyecek.
Bursa Büyükşehir Belediyesi, 16 genç hikâyeciyi 3 gün boyunca Bursa’da misafir etti. Padişah Türbeleri’nden Hanlar Bölgesi’ne, Tirilye’den Mudanya’ya şehri gezen yazarlara Bursalı şehir ve kültür tarihçisi Nevzat Çalıkuşu mihmandarlık yaptı. Bu gezi sonucunda hikayecilerden, şehrin muhtelif yerlerinin mekân olarak kullanıldığı, Bursa’yı merkeze alan birer hikâye yazmaları istendi. Bu hikâyeler, yıl içerisinde kitap olarak yayınlanacak. Programa usta edebiyatçılardan Necmettin Turinay, Ali Ayçil ve Güray Süngü de refakat etti.
BURSA NASIL YAZILIR?
Bir şehir ve onun akıp giden zamanı, anlamlı mekânları sanata nasıl yansır? Küçük bir edebî tür olan hikâye ile bunları anlatmak mümkün müdür? Zihinlerinde bu tür sorularla, 16 sanatçı Bursa’yı gezip dolaştı. Biz de bu etkinlikten neler doğabileceğini sorduk. Turinay, “İçinde bulunduğumuz zamanların sanatı da çok farklı. Hakikatin parçalandığı, göreceli hâle geldiği, gerçeğin değil de kurgusal gerçekliğin öne çıktığı bir zamanda Bursa nasıl yazılır, bir hikâyeye nasıl girer? Doğrusu bu hususta, ortaklaşa bir çerçeve oluşturmak güç. Fakat Bursa ile ilgili çok güzel hikâyeler çıkacağını şimdiden söyleyebilirim” ifadelerini kullandı.
ŞEHRİN RİTMİ METİNLERE TAŞINACAK
Bursa’daki hikâyeciler buluşması, bir şehrin dokusunu yazarların yaratıcılığına sunması, yazarların da tarihî bir şehirle sanat üzerinden yüzleşmesi açısından önemli olduğunu ifade eden Ali Ayçil, “Şehirler de sanatçılar da değişiyor, bu tür buluşmalar kentin o dönemdeki ritmini metinlere taşımaya da yarayacak” dedi.
Edebiyat ve mekân ilişkisinin çok derin ve katmanlı olduğunu söyleyen Güray Süngü ise, “Dokunduğumuz her taştan bize bir şeyler bulaşır. İnsanların hayatlarını sürdürmek için bir yerlere saplanıp kaldıkları zamanlardan geçiyoruz, böyle bir zamanda yazarların bir şehri görüp, o şehri kendi imge dünyalarına katmalarına yol açacak bu organizasyonu çok değerli buluyorum” diye yorum yaptı.
ŞEHRİN UNUTMAYAN YÜZÜ
Yazarlığı salt okumak veya masa başında üretilen bir sanat olarak düşünemeyeceklerini söyleyen Zeynep Kahraman, “Kaleme alacağımız eserler sadece Bursa’nın değil, bizim hikâyemiz olacak” diyor. “Çehresi, mukimleri ne kadar değişse de nal şakırtıları hâlâ kulaklarımızda” diyen Samet Çıldan, Bursa’nın her daim kuruluş günlerinin gaza neşvesi ile yaşadığını belirtiyor.
Aynur Dilber, “Bursa’nın hikâyesini yazmak için adım adım onu keşfederken Bursa her birimizi kendi köklü hikâyesine çoktan yazdı sanırım” derken, Ali Güney ise, “Şehrin kılcallarında ‘güvercin bakışlı sessizliği’ anlamak için yürürken ‘değer anıtlarımızla’ karşılaştık. Şehrin unutmayan yüzüyle” ifadeleriyle anlatıyor bu deneyimi.
Abdullah Kasay, Elif Hümeyra Aydın, Gökhan Yılmaz, Gülşen Funda, Hümeyra Yabar, Hüseyin Ahmet Çelik, Kadir Daniş, Kuddusi Demir, M. Fatih Kutlubay, Merve Çakır, Merve Sevde Selvi, Mustafa Aplay.
