|

Edebiyatımızın kedileri

Bir kediyle yazmak, kitap okumak, yaşamak... Kediler sayısız yazarın hayatına ortak oldu. Kimisi onların yazı masasına kıvrılıp uyudu, kimisi kitaplara konu oldu. Kuşku yok ki bu ilginç canlılar edebiyata da bir sıcaklık kazandırdı.

Merve Akbaş
04:00 - 15/02/2020 Cumartesi
Güncelleme: 22:45 - 14/02/2020 Cuma
Yeni Şafak
 Şair Lale Müldür
Şair Lale Müldür

Bir kediyle yazı yazmak çok da kolay değildir. Örneğin kedim Bisküvi bu yazıyı bana yazdırmamak için elinden geleni yaptı. Bir süre klavyenin üzerine uyudu. İlgilendiğim kitapları okumamı engelledi. Sıklıkla miyavlayarak beni oyuna davet etti. En sonunda orta bir yol bulduk. Ben yazı masama kuruldum, o da kucağıma kıvrılıp uyudu.

Dünya ve Türk edebiyatında kedileriyle yazı masasına oturan sayısız yazar var. Bu dört ayaklı canlıların sevgisi kimi zaman edebiyatçıların yazdıklarına, kimi zamanda hayatlarına etki etmiş. Dünyaca ünlü yazarların kedilerini hızlıca düşününce aklımıza hemen Mark Twain, Charles Dickens gibi isimlerin yanında Ernest Hemingway‘in altı parmaklı kedisi ve Jean Paul Sartre ile kedisi Nothing gelebilir. Ancak pek tabidir ki kediler Türk edebiyatında önemli bir yer işgal ediyor. Tevfik Fikret, Halid Ziya Uşaklıgil, Osman Cemal Kaygılı, Asaf Halet Çelebi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Veli, Turgut Uyar, Tomris Uyar, Sabahattin Ali, Cihat Burak, Nurullah Ataç, Aziz Nesin, Ülkü Tamer, Bilge Karasu, Haydar Ergülen edebiyatımızın kedi dostu yazarlarından. Tabi bu listenin oldukça eksik olduğunu da söylemeliyiz. Yazarların hayatına dahil olan kedilerin sayısı hayli fazla.

Bunu tespit edebilmek için edebiyat tarihimize dönüp, ufak incelemeler yapmamız yeterli olacaktır. Örneğin Nâzım Hikmet’e bakalım. Ünlü şairin ilk şiirlerinden biri kedilerle ilgilidir. Hatta beslediği kedi hakkında yazdığı bu şiiri o yıllardaki edebiyat hocası Yahya Kemal’e götürür. Yahya Kemal ise Nazım’ın şiir yazdığı kediyi gördükten sonra “Sen bu pis, uyuz kediyi böylesine övmesini biliyorsan şair olacaksın” der. Haksız da çıkmaz!

SEVMEYENLE ANLAŞAMAM

Edebiyat tarihimizin en ilginç eleştirilerinden biri de yine kedilerle ilgilidir. Eleştirmen, yazar, şair Nurullah Ataç, “Kimsenin zevkine karışılmaz, kedileri ille herkes sevsin demeyeceğim; ama ben, kedi sevmeyenlerle anlaşamam” cümlesiyle başladığı o meşhur Kedi yazısında Tevfik Fikret’in kedisi için yazdığı Zerrişte şiirini diline dolar. Zerrişte Fikret’in kedisidir ve Ataç’a göre kedi için yazılan bu mısralar şairin ukalalığını ortaya serer. Ataç öyle yüklenir ki Fikret’e kediye verdiği ismi dahi eleştirir.


BİR ÇALIŞMA ARKADAŞI

Hüseyin Rahmi Gürpınar da kedilere çok düşkün yazarlarımızdan biri olarak bilinir. Nazlı, Sarı, Hüsnü ve Fındık onun baktığı kedilerdir. Heybeliada’daki köşkünün adeta sahipleri bu dört dostundan Nazlı onun için en özel olanıdır. Sarı ise “yazı masasına oturunca kucağına sıçrayıp kurulan bir çalışma arkadaşı.” Belki de bu bağlılık nedeniyle de son sözleri, “Kedilerimi iyi doyurunuz” olur. Gürpınar 12 yaşında ölen kedisi Nazlı’sı için yazdığı Kedim Nasıl Öldü’de onu şöyle anlatır: “Mağrur olduğu kadar da hırçındı. Pek samimi birkaç aşinasından başkasının uzanan desti nevazişine tahammül gösteremez, hemen tırmalar. Kaçar, kendini okşatmaz, hele çocuklardan hiç hoşlanmazdı. Güzelliği esaretine sebep oldu. Çalarlar yahut kaçar endişesiyle onu evde mahbus tutar, bahçeye sokağa salıvermezdik. Diğer kedilerin hakkı cevelânı olan duvarlara, ağaçlara tırmanmak, damlarda gezmek, mahalleyi dolaşmak hürriyetinden mahrumdu. Evlerimizin hanımları gibi harici havayı pencereden teneffüs eder, ancak kafes arkasından güneşlenirdi.”


KEDİLERE BENZESEK KEŞKE

Haydar Ergülen de kedici yazarlarımızdan...Geç yaşta başlayan kedi sevgisi onda büyük bir yer edinmiş. Şöyle diyor Ergülen kediler için: “Köpekleri biz eğitiriz, bizi de kediler eğitir.” Şair Lale Müldür ise şiir ve kedi arasında bağlantılar kurar, “Şair ve kediler arasındaki bağ, güzellik ve aşkın bir olduğu bir haldir” der.

Türk edebiyatının kendisini kedilere adamış bir diğer ismi ise Bilge Karasu. Göçmüş Kediler Bahçesi isimli kitabın da yazarı olan Karasu “Kedilere benzeyebilsek keşke” cümlesiyle seslenir okuruna. Ona göre “insan uydurduğu bir zamanla övünür.” Kedilerse “uykularının hangi katındalarsa o katın uykusunu yaşarlar.”

Ülkü Tamer’in kedisinin adı ise Bico’dur. Hem Gaziantep’te hem İstanbul’da bakar Bico’ya. En sevdiği yemek soğanlı fasulye piyazı olan, radyo saatini kaçırmayan Bico, Tamer’in çocukluk yıllarının en değerli anılarından biridir.

KAĞIT YIRTAR, DAKTİLOYA TÜNER

Kediyle birlikte yaşamanın yazılarına katkısını en iyi anlatan kalemlerden biri ise Tomris Uyar. Uyar’ın şu satırlarına sanıyorum ki kedi sahibi yazarların hepsi katılacaktır: “Şimdi evimde sadece Cahide var. Öteki kedilerimle paylaştığı özellikler, onu sevmek varken neden yazı yazdığım sorusunu kağıtları yırtarak, daktiloya tüneyerek, “hadi artık yatalım” diyerek sürekli gündemde tutması, kendisini ancak kendi canı istiyorsa sevdirmesi evin kışın en sıcak, yazın en esintili köşesini çabucak keşfetmesi (...) ve elbette dünyada kendisinden başka kedilerin olacağını gerçek dışı bulması.”

PEYAMİ SAFA İLE SAKLAMBAÇ OYNAYAN KEDİ

Ünlü yazar Peyami Safa ise şu cümlelerle anlatıyor kedisini: “Benimle saklambaç oynayan bir kedim var. Bir polis hafiyesinin bile kolayca bulamayacağı esrarengiz bir köşeye saklansam, kedim, hiçbir ses ve koku, hiçbir iz ve işaret olmadığı halde beni yakalıyor. (...) Kedim her şeyi anlar ve eminim ki benden daha çok şey biliyor. Meselâ muvazene kanunlarını daha iyi biliyor ki nereden atsanız dört ayak üstüne düşer.”

  • *
    Karakarga Yayınları - Edebiyatta Pati İzleri – Damla Yazıcı
  • *
    Om Yayınları - Kedi Kitabı- Gökhan Akçura
#Kedi
#Tevfik Fikret
#Halid Ziya Uşaklıgil
4 yıl önce