Kitabımın basılması, pandemiden dolayı bir süre ertelendi. Dağın zirvesine çıkmaya 3-5 adım kala ayağınız kayıyor ve yuvarlanıyorsunuz. Zaten yazarın ilk eserinin yayınlanması kolay bir süreç değildir. Bir de buna pandemi şartları eklenmesi benim için tam bir hayal kırıklığı oldu, çünkü sevincim ertelendi. Bu yüzden kitabı görmeden, elime almadan inanamadım. Yayınevim Postiga tarafından sürekli bilgilendirildim. Ancak içimde hep bir terslik olacakmış duygusunu taşıdım, tedirginlikle savaştım. O kadar ki kitabımın baskıya gittiğini kimseyle paylaşmadım; kitabı gördüğüm, elime aldığım ana kadar kimseye söylemedim. Bu yüzden sonrasında bir duygu patlaması oldu, ağlamaklı bir sevinçle dolaştım sokaklarda, şehirde, insanlar arasında. İnsan, eline kitabı aldığı andan itibaren yeni bir kimlik ile tanışıyor; yazar, yazarlık. Sizin yaşamınızı, hayata bakışınızı, sosyal ilişkilerinizi bir yerde etkiyor. Benim için bir şok duygusuydu diyebilirim.
Bir sevgiliye kavuşmak, bir evlada sarılmak, hasret gidermek gibiydi. Eve getirdiğimde biraz ağladım, gözyaşı döktüm üzerinde. O zaman anladım ki bir şeyi ne kadar beklerseniz o kadar size ait oluyor. O kadar sevgili oluyorsunuz, sarılıp koklaşıyorsunuz.
Oğlum Ali için imzaladım. Çünkü yazma süreci bende hep sancılı geçmiştir, suskunlaşırım, keyifsizleşirim. Tüm bu süreçlerde oğlum yanımdaydı, eh bana katlandı biraz, bana hakkı geçti. O yüzden ilk ona imzaladım. Ona hep minnettarım.
Yazmaya lise döneminde günlük tutarak başladım. Yazmak, genç kızlık dönemimde kendimle dertleşme, iç konuşma kıvamındaydı. Bir gün bir yakınımın günlüğümü okumasıyla kendimi çok kötü hissettiğim bir dönem yaşadım. Bir süre yazmadım. Sonra bazı duygularımı başka karakterler, kurgular, olaylar, zamanlar, mekanlar içinde anlatmaya başladım. O zaman farkına varmasam da aslında ilk kurgu denemelerimi yapmaya başlamışım. Çanakkale’nin Yenice ilçesinde eğitim gördüğüm lisenin kütüphanesinde ve ilçe kütüphanesinden kitaplar alıp okurdum, kütüphanelerde ne varsa artık. Rus edebiyatı açısından kütüphaneler çok zengindi. Bu sayede Rus edebiyatıyla çok erken tanıştım. Üniversiteye giderken öyküyü keşfettim. Yazdıklarımın öykü denemeleri olduğunu fark ettim. Böylece öyküleri inceledim ve bugüne geldim.
Her yazarın bazı koşullanmışlıkları olduğuna inanırım. Çünkü koşullanmışlık, iyi bir konsantrasyon için araçtır. Saf kendiliktir yazmak, her şeyden soyutlanmaktır. Yazının içine zor girer ancak o deryaya dalınca her şeyden vazgeçer ve her şeyi unuturum. Bu saf kendiliğe sadece Pazar akşamları saat 23:00’dan sonra erişebildim. Pazar saat 23:00’dan sonra artık Allah ne verdiyse yazdım.
Bilgisayarda yazıyorum. Çünkü kalemle yazarken elim düşüncelerimin ve duygularımın hızına yetişemiyor. Kalem size her yerde yazma fırsatı az çok verir. Bilgisayarla yazmak biraz insanı sınırlıyor maalesef.
Kendine Dayanıyor İnsan
Gülden Kılıç
Postiga Yayınları
2020
176 sayfa