|

Mehmet Âkif’in gözden kaçmış bir mektubu

Mehmet Akif’in dostu Ferit Kam’ın oğlu Ruşen Ferit Kam’a Mısır’dan gönderdiği mektup dikkat çekiyor. Mektubunda oldukça samimi bir dil kullanan Âkif, Ruşen Kam’a Safahat’ın Mısır’da basılan yedincisini (Gölgeler) hediye gönderdiğini belirtiyor.

04:00 - 15/05/2022 Pazar
Güncelleme: 14:40 - 13/05/2022 Cuma
Yeni Şafak
Mehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif Ersoy
ÂLİM KAHRAMAN

1995 yılında bir kitapta yer almasına rağmen gördüğüm kadarıyla Mehmet Âkif araştırmacıların gözünden kaçmış bir mektuptan söz edeceğim. Âkif’in “yâr-i canım” dediği değerli arkadaşı Ferit Kam’ın oğlu Ruşen Ferit Kam’a Mısır’dan gönderdiği 22 Ağustos 1934 tarihli bir mektuptan..

Mektubun bir yerinde “ben altmış iki yaşındayım. Baban on yaş daha büyüktür” diyor Âkif. Ruşen Ferit Kam da otuz iki yaşındadır o sırada. Âkif’in altı yaşından beri tanıdığı Rûşen Bey, büyümüş adam olmuş, Edebiyat Fakültesi’ni bitirmiş (1927), mezuniyet tezi olarak hazırladığı on yedinci yüzyıl şair ve bestekârlarından Yahya Nazîm hakkındaki çalışmasını bir kitap halinde bastırmıştır. Üşenmemiş, bir nüshasını da Mısır’daki baba dostu Âkif’e göndermiştir. İşte elimizdeki mektup, Âkif tarafından, bunun üzerine kendisine yazılmıştır.

Rûşen Ferit, hem edîb hem musıkişinas bir şahsiyettir. Âkif onun musıkî çalışmalarını uzaktan uzağa duymaktadır. Fakat bir edebî inceleme eseriyle karşılaşınca hayret içinde kalır. Tam bir samimiyet içinde “Ulan sen adam olmuşsun da benim haberim olmamış!” diye başlıyor mektup: “Senin mûsikîde mühim terakkîler ihraz eylediğini evvela Rauf [Yekta] Bey’den, sonra Şerif Muhyiddin [Targan] Beyefendi’den duymuştum. Prens Halim Beyefendi’nin meclisinde çok def’âlar ismin geçmiş (...) Yalnız edebiyat ile meşgûl olduğundan haberim yoktu. Böyle kütüphâne kütüphâne gezerek, birçok âsâr-ı kadîmeyi okumak zahmetine katlanarak meydana tetebbu’ ve tetkik mahsûlü bir eser çıkaracağını tahmin etmezdim. Tekrar ediyorum: Son derecede hoşuma gitti.”

BABAYA SİTEM

Bilindiği gibi edebiyat ve mûsikî, Âkif’in iki önemli ilgi alanıdır ve ikisinde de yetkiyle konuşabilecek bir birikime sahiptir. Osmanlı Klasik edebiyatına gelince, Âkif, Darülfünûn’da uzun süre “Osmanlı Edebiyatı” hocalığı yapmıştır. Yahya Nazîm hakkındaki bu çalışmayı en iyi takdir edebilecek isimlerden biridir. Kütüphane kütüphane gezerek ifadesine de dikkat etmek lazım. Türkiye, modern araştırma yöntemlerinin üniversitelere girmeye başladığı bir dönemdedir mektubun yazıldığı yıllarda. Edebiyat Fakültesi’nde, klasik edebiyatımız hakkında, Ali Nihat Tarlan tarafından ilk doktora çalışması yapılmıştır.

Mektubun bir yerinde “Baban ne âlemde?” diyerek Ferid Kam’ı soruyor Rûşen Bey’den. Âkif bu kadîm dostunu çok sevmekte, fakat “vesveseli” kişilik yapısından dolayı Âkif’in “muhâtara”lı zamanlarında Ferid Bey ondan biraz uzak durmaktadır. Ferit Kam, Mısır yıllarında Âkif’i arayıp sormamıştır. Sadece Âkif’in annesinin ölümü üzerine bir baş sağlığı haberi ulaştırır ona. Bunun üzerine Âkif de, Ferit Bey’den mektup alabilmemiz için evimizden bir cenaze mi çıkması lazım, diye biraz sitemli bir cümle kurar dostlarına yazdığı bir mektupta. Rûşen Kam’ın mektup yazması bu bağlamda da değerlidir Âkif için. Âkif’in Ferit Bey’in durumunu da uzaktan uzağa izlediğini anlıyoruz: “Baban ne âlemde? Vazife’den çekildiğini, Beşiktaş’ta dostlarının birinin evinde bâd-ı hevâ oturduğunu işittim. Ağabeyin yüksek ma’lumâtı sayesinde dolgun bir aylık alıyormuş. Senin maîşetin nasıl bilmiyorum. Babanıza yardımınız dokunuyor mu? Ben altmış iki yaşındayım. Baban on yaş daha büyüktür. Bizim artık ekmek parası arkasından koşacak zamanlarımız geçti. Âhir vaktimizde bir köşeye çekilebilmeliyiz.” Daha bunun gibi birçok ayrıntıyı anlamaya çalışıyor mektubunda Âkif. Nazîm’e karşılık kendisi de Ruşen Kam’a Safahat’ın Mısır’da basılan yedincisini (Gölgeler) hediye gönderdiğini belirtiyor. Yine bu mektuptan Âkif’in eşi İsmet Hanım’ın o sıralar yazı geçirmek üzere Mısır’dan İstanbul’a gittiğini, bir ay kadar sonra geri döneceğini de öğreniyoruz. Mektubun sonlarına doğru tekrar sözü Ferit Kam’a getirir şair: “Babanın kana kana ellerini, yana yana gözlerini öperim” der.

ÖNEMLİ BİR AYRINTI

Mektuplar bizi “o an”lara götürüyor. Âkif’in son dönemlerde biraz etraflıca ortaya çıkan Mısır yıllarına ait bu mektup da içinde taşıdığı bu ve benzeri ayrıntılarla hepimiz için ayrı bir değer taşıyor. Âkif ve ailesine ait mektupların külliyat olarak yayımlanmasına şahit olduğumuz bir dönemde, M. Nazmi Özalp’in Ruşen Kam’ın evrakı içinde bulup Ruşen Ferit Kam adlı değerli çalışmasına orijinaliyle beraber koyduğu bu mektup da dileriz o külliyat içine dahil edilsin.

M. Nazmi Özalp’e de müteşekkiriz. Hazırladığı biyografiler (Ferit Kam hakkında da bir çalışması var) yöntem bakımından biraz dağınık olsa da içerdiği bilgilerle orijinaldir.

*

Âkif’ten söz açılmışken, 2021 İstiklal Marşı yılı dolayısıyla Âkif hakkında yapılmış çalışmaların birinden de kısaca söz etmek istiyorum. Kitabın adı Mehmed Âkif/Çelik Karakterli İçtimâi Mürşidimiz. Yazarı değerli hadis bilgini İsmail Lütfi Çakan. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları arasında çıktı (2021). Kitap Mehmet Âkif hakkında olması yanında yazarı bakımından da değerli benim için. İsmail Lütfi Çakan hocamız, Mahir İz aracılığıyla Mehmet Âkif’e bağlanan bir çizgi üzerinde. Kitabın ismine taşıdığı “Çelik karakterli içtimâî mürşidimiz” ifadesi de Mahir İz Hocaya aitmiş. Bu insanlar, taşıdıkları ideal ve sorumlulukla Âkif’in ruh iklimine bağlı kişilerdir. İsmail Lütfi Hoca, kalem sahibi bir ilim adamı. Bu sebeple, akıcı üslubuyla zevkle okunuyor yazdığı eserler (hatıralarını da kitaplaştırdığını, onu da ilk çıktığında okuduğumu belirteyim burada). Arkasında Âkif hakkında yapılmış okumalar duruyor eserin. Ayrıca sahip olduğu İslamî birikim de devrededir. Fakat asıl özelliği akıcılığı, içinde taze ve dinamik bir ruh barındırması. Olur olmaz bahanelerle Âkif’i hırpalamaya tevessül edenlere de cevaplar veriliyor.

#Mehmet Akif
#Ferit Kam
#Ruşen Ferit Kam
#Mısır
2 yıl önce