|

Mustafa Kutlu’yla bir telefon görüşmesi

Yeni Şafak Kitap’ın Ekim sayısında dosya konusu olarak Mustafa Kutlu’nun son hikaye kitabı Sevincini Bulmak’tan yola çıkarak hikayeciliğini masaya yatırmıştık. Sevincini Bulmak kitabı üzerine değerlendirmede bulunan Yakup Öztürk’ü arayan Mustafa Kutlu artık hikaye yazmayacağını Yeni Şafak Kitap okurlarına duyurdu.

Yeni Şafak
04:00 - 10/11/2018 Cumartesi
Güncelleme: 15:35 - 9/11/2018 Cuma
Yeni Şafak
Mustafa Kutlu, son kitabı Sevincini Bulmak ile okurlarına veda etti. Kutlu, artık kitap çıkarmayacak.
Mustafa Kutlu, son kitabı Sevincini Bulmak ile okurlarına veda etti. Kutlu, artık kitap çıkarmayacak.
Yakup Öztürk

Yeni Şafak Kitap’ın geçen ay yayımlanan son sayısında Mustafa Kutlu’nun Sevincini Bulmak kitabı üzerine kısa bir değerlendirme kaleme getirmiş ve kitabı Kutlu edebiyatında bir “eşik” olarak görmüştüm. Eşik nitelemesini hem önceki Mustafa Kutlu hikâyelerinden farklı olarak yeni bir dilin kullanımı, teknik hususiyetler bakımından yazarın metne en az kahramanı kadar dâhil olduğunu işaret ederek gelecek kitaptan haber verdiğini gösterdiği hem de Kutlu’nun tasavvufa ve hidayet yolculuğuna dair imgeleri Sır, Bu Böyledir, Beyhude Ömrüm gibi kitaplarında gördüğümüz kapalı imgeler yerine daha açık bir dille yazdığını ifade ederek kullanmıştım. Yazı yayımlandıktan bir gün sonra telefonum çaldı. Arayan ses, Mustafa Kutlu sizinle görüşmek ister dedi.

BİR HAKİKAT YOLCULUĞU

Yarım saate yaklaşan telefon görüşmesinde, Dergâh Yayınları’nda Mustafa Bey’in yanında çalışırken günün muhtelif saatlerinde bizimle paylaştıklarını dinlediğim rahatlığa elbette sahip değildim. Kutlu, bir metin üzerinden, üstelik kendi kitabı hakkında yazdığım bir metin üzerinden konuşmaya başladığında, yıllardır tanıdığım şair, hikâyeci dostların Kutlu telefonlarında yaşadığı heyecanı ve gerginliği anladım. Bu heyecanı yaşarken Mustafa Bey’in âlicenap ve ağabey tavrının, muhabbetinin büyüklüğüne sığınmıyor değildim. Yazının başlığında geçen “eşik”in doğru bir tespit olduğunu ifade ederek söze başladı. Benim kullandığım sebebin dışında, yazdığı kitabın son hikâye kitabı olabileceğini, artık başka metinler kaleme alacağını söyleyerek eşik ifadesinin yerinde olduğunu dile getirdi. Buraya bir şerh düşelim ve Kutlu’nun Sevincini Bulmak kitabının son kitap olup olmadığını ancak Allah bilir diyerek ifade ettiğini de hatırlatalım. Resimler yapmaya devam ettiğini, bana telefonda anlatacaklarının yanında son resmini de göndereceğini söyledi. Resmi bu yazıda kullanıyoruz: Çiçeklerin Göçü. Sevincini Bulmak hakkında yapılan birtakım başka yorumlara katılmadığını, bir hidayet hikâyesi yazmadığını, kahramanını köye göndererek yine aynı hikâyeleri anlatıyor yorumlarını doğru bulmadığını söyledi. Bu yorumların bir dergi ya da gazete sayfasında yayımlandığını görmedim ancak meclislerde bu türden yorumlar yapıldığı Mustafa Bey’in konuştuklarından anlaşılıyordu.

Bu kitabın meselesi hududullahtır. Nitekim Mustafa Kutlu, Yeni Şafak’ta beş hafta sürecek Hududullah yazılarını kaleme almaya başlamıştır. Nur’da olduğu gibi bu kitap da bir hakikat yolculuğudur. Uzunca bir süredir yakın dostlarından hududullah ve hidayet yolculuğu üzerine tasavvufun mahiyeti ve meselelerine dair yardımlar almıştır Kutlu. Herkesin kendi hayat hikâyesinden bu meseleye bakabileceğini ifade ederek kendisinin de bu uğurda hikâyeyi inşa ettiğini vurgular. Kahramanımız Suna’nın “önce refik sonra tarik” diyerek yolculuğa çıktığını ancak refikini kaybettiğini, yolculuğunun hidayetle sonuçlanması için dua ettiğini söyler. Yolun hidayetle sonuçlanacağını bilemez. O, sadece bunun için dua eder. Sevincini Bulmak’ta Topağacı semtinin uzunca bahsi vardır. Suna’nın büyüdüğü semtler. Bir kahramanın, Suna’nın anlaşılması için ailesi, muhiti ve manevi dünyasının anlaşılması için bu semt bahsi kitapta oldukça önemlidir. Hikâyenin sonunda Suna’nın bir köye yerleşmesi, Kutlu’nun “köy edebiyatı” yapmak için tercih ettiği bir durum değildir. Kahramanın dara düştüğünü, yolcuğunu sürdürecek bir mekân aradığını burada öncelikli ve değerli bulmamız gerekiyor. Hikâyedeki köy matah bir köy de değildir üstelik.

Sevincini Bulmak için hidayet hikâyesi denebilir mi? Başka bir soru ise Mustafa Kutlu’dan: “Bir hidayet hikâyesi mümkün müdür?” Sevincini Bulmak’ta bunun cevabı yok. Kitabın sonunda yazar gaybı bilemeyeceğini vurgulayarak bunu söylüyor zaten. Bir Müslüman günde kırk defa Fatiha suresini okur ve orada sırat’al-müstakim der. Sırat, hidayete götüren özel bir yoldur. Biz bu yolda oluruz. Yolun sonuna çıkabileceğimizi bilemeyiz. Sevincini Bulmak, buradan bakıldığında sıratta olan kahramanın hikâyesidir. Yürüdüğümüz yolun mahiyetinden de haberdar değilizdir üstelik. Dua ederiz sadece. Sürekli bir dua hâlindeyizdir. Mutlak hidayeti söylemek mümkün değildir. Dua müşterektir. “Eyvallah” deyip yola devam ederiz. Korku ve ümit arasında, arayıştayızdır. Eşik, gelip kaldığımız noktadır. Seyrisüluktan bahsetmek, hakikati anlatmak, bunun kaleme geleceğini zannetmek zordur. Sevincini Bulmak, hem yazarın hem Suna’nın eşiğe gelip kaldıkları yerdir. Eşikten sonrası gayb. Onu da yalnız Allah bilir.

DÜZELTİ VE NOT

Yazının girişinde sözünü ettiğim sayıda editörümüz Ayşe Olgun dosyanın girişini yazarken Mustafa Kutlu’nun biyografisi hakkında da bilgi verir. Orada birtakım ifadelerin eksik olduğunu dile getiren Kutlu, bunların düzeltilmesini istemiştir. Sözgelimi, Hareket dergisinin kapağını Mustafa Kutlu yapmamış, orada desenler yayımlamıştır. İlk hikâyesi “O”dur. Sait Faik Abasıyanık kitabı Hareket dergisinde değil Hareket Yayınları’nda çıkmıştır. Desenleri azaltıp yazıya döndüğü de eksik bilgiler arasındadır. Tam tersine yazı, bu yıllarda artmaya başlamıştır. Yokuşa Akan Sular’ın da ilk hikâye kitabı olmadığı, basılan ilk hikâye kitabının Ortadaki Adam olduğu Kutlu’nun düzeltilmesini talep ettiği eksikliklerdendir. (Editörden Not: Bu bilgileri internet üzerindeki metnimizde düzeltir okurlarımızdan özür dileriz.)

#Mustafa Kutlu
5 yıl önce