|

Ödül denilince katliamı hatırlayacağız

Katliamın tanığı iki Bosnalı yazar için artık Nobel Ödülü demek Srebrenitsa Katliamı anlamına geliyor. Muya Begiç savaş sırasında evi Sırp askerleri tarafından ateşe verilmiş, ailece bin 201 gün kuşatma altında aç ve susuz kalmış. Goran Simiç ise katledilen masum halkın tanığı olarak ömür boyu adalet için mücadele edeceğini belirtti.

Hatice Saka
04:00 - 15/12/2019 Pazar
Güncelleme: 12:22 - 15/12/2019 Pazar
Yeni Şafak
Srebrenista Katliamı
Srebrenista Katliamı

Card_Başlığı_Giriniz

Bosna savaşının ve katliamın üzerinden 24 yıl geçti. Avrupa bir yandan savaş mağdurlarının acı hikayelerini mahkeme salonlarında dinlerken, diğer taraftan Sırpların savaş suçlarını savunan Avusturyalı yazar Peter Handke’ye Nobel edebiyat ödülünü veriyor. Batı’nın Müslümanlar’a yönelik ikiyüzlü tavrı Bosna’da yaşanan acıları tazeledi. Bihaç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Muyo Begiç ve Uluslararası Saraybosna Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Goran Şimiç, bu ödülün Srebrenitsa Soykırımı’nı adeta normalleştirdiği düşünüyor. Biz de İkiliyle Bosna Savaşını, katliamı ve Batı’nın bu iki yüzlü tavrını konuştuk.

BU ÖDÜL MARUZ KALDIKLARIMIZI HATIRLATIYOR

Prof. Dr. Muyo Begiç, Handke’ye ödül verilmesiyle Uluslararası Topluluk’un ve Avrupa’nın kendilerini şaşırtmadığını söylüyor ve devam ediyor: “Bu bize 1992’deki Müslüman Boşnakların Büyük Sırp saldırganlığına maruz kaldıkları zamanı ve en derin uygar yenilgiyi hatırlatıyor.” Prof. Goran Şimiç ise şu yorumu yapıyor : “Bu ödüle yüzeysel bakılırsa onun şahsiyetine değil, yazar figürüne verildiği söylenebilir. Ancak böyle bir bakış açısına ben inanmıyorum. Eğer Alfred Nobel’in mirasına gerektiği gibi bakılırsa güzel bir formülasyon görülebilir ve buna göre de Nobel ödülü, bir yıl içerisinde kendi çalışmalarıyla insanoğluna ve dünyaya muazzam ve büyük bir şey verenlere verilmesi gerekir. Handkle’ye ödül verilmesi Alfred Nobel’in mirasıyla tamamen çelişiyor. Soykırım mağdurlarının acısını inkar etmekle de adalet sağlanamaz.”

Yazarların savaş tanıklıklarıyla ilgili anlattıkları ise çok sarsıcı. Muyo Begiç’in evi savaş sırasında Sırp askerler tarafından ateşe verilmiş ve ailesinin en yakın üyeleri öldürülmüş. Yaşadığı kent Bihaç, Birleşmiş Milletler tarafından korunmuş bir bölge olarak görünse de Müslümanları yok etmek için Sırp askeri güçlerine bırakılmış. Bosnalı yazar, o günlere ilişkin şunları söylüyor: “Ben ve ailemin bir kısmı tam bu ortamda, susuz, yiyeceksiz, ilaçsız bin 201 gün süren kuşatmayı yaşadı. Bihaç şehrin kuşatması II. Dünya Savaşı’nda Stalingrad’dan daha uzun sürdü. Ağabeyimi ve diğer aile üyelerini öldürdüler ve 80 metreden derin bir çukura attılar. Allah’ıma hamdolsun ben ise Bosna ordusunun bir üyesiydim. Gururlu gazilerin ordusu, çocukları ve yaşlıları öldürmeyen bir ordu, ağır suçlar işlemeyen, toplu mezarlar kazmayan bir ordu.”

MASUM KURBANLAR İÇİN ADALET ARAYACAĞIM

Begiç, savaştan sağ kurtulduğunda kendine şu sözü verir: “Halkımın masum kurbanları için adalet aramaktan asla vazgeçmeyeceğim.” O, yirmi beş yıldan bu yana sözünü tutmak için canla başla çalışıyor. Soykırım ve işlenmiş suçlar hakkında sürekli gerçeği tekrarlamaya devam etmenin önemine değiniyor ve şu ifadeleri kullanıyor: “ Suçluların katlettikleri insanları sakladığı toplu mezarları ararken sürekli olarak engellerle karşılaşıyorum. Ancak bebekleri, çocukları, kadınları, yaşlıları ve onların kemiklerini kendi ellerinizle topraktan çıkardığınızda, asla duramayacağınızı biliyorsunuz. Ben, Sırp askerler tarafından Boşnaklara karşı işlenen kötülüğün büyüklüğüne her gün tanıklık ediyorum.” Soykırım hakkındaki gerçeğe şahit olmalarına hiçbir şeyin engel olamayacağını haykıran Begiç, özellikle kardeş olarak gördüğü Türk halkının, bu gerçekleri kapsamlı şekilde bilmesinin şart olduğunu dile getiriyor.

Türk halkı görmeli

Şimdiye kadar dokuz tane kitap ve onlarca makale yazan Prof. Dr. Mujo Begiç, bunun önemini şu sözlerle aktarıyor: “Bana kalem veren, bilgiyi yeni nesillere aktarabilmek için beni seçen Allah’a şükürler olsun. Günlük araştırma ve yazma sayesinde masum kurbanlarımızı unutulmaz kılıyoruz, şehitlerimizin kanını güvende tutuyoruz.” Avrupa’nın Bosna’daki soykırımdan bir şey öğrenmediğini belirten Begiç, ülkesinin bugün hala tehlikede olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Dayton anlaşmasının yenilenmesi gerek ve bu oturumda Türkiye’nin yer alması şart. O yüzden Türkiye halkına gerçekleri iletmemiz lazım”

Parçalanan Ruhlar yakında Türkçe’de

  • Goran Şimiç’in kitabı “Parçalanan Ruhlar” yakında Türkiye’de yayınlanacak. Yazar, bu kitabında Bosna Hersek savaşının diğer yüzüne tecavüz meselesine dikkat çekiyor. Aslında kitabı yazmaya karar verdiğinde akademik bir çalışma yapmayı düşünmüş. Ancak kurbanları dinleyince fikri tamamen değişmiş. Yüzlerce kadın, çocuk ve ailenin yüzleştiği travmaları kaleme alan Şimiç, sözlerini şöyle sürdürüyor:” Savaş içerisinde yapılan bütün suçları, hangi tarafın işlediğine bakmaksızın, araştırırken yüzleştiğim gerçeklerler, beni bu kitabı yazmak için motive etti. Her masum kurbanın nerede ve kim olursa olsun eşit adalete hakkına sahip olduğuna inanıyorum. ” Yazar, Türk halkının kitabını okuduğu zaman yaşadıkları acıyı onlarla paylaşacağına inancı tam .
  • 20 yıldır hukuk savaşı veriyorum
  • Goran Şimiç, 20 seneden sonra ilk defa mücadelesinin sonuçlarını almaya başladığını da söylüyor. Uluslararası topluluklarda son 10 sene içerisinde savaş suçları konusunda büyük değişimler gördüğüne dikkat çekiyor. Ancak bunun yeterli olmadığına dikkat çekiyor ve “Dünya hala katliamlara ve anlaşmazlıklara şahit oluyor. Bu da değişimin zamanın çoktan geldiğini gösteriyor. Fakat biz medeniyet olarak bunun için maalesef bir çözüm bulamadık. Büyük acılarla bir daha karşıya kalmamak için hepimiz medeni değerlerimize sahip çıkmak zorundayız.”

Nobel bize Srebrenitsa’yı hatırlatacak

  • Uluslararası Saraybosna Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Goran Şimiç ise savaş başladığında henüz 18 yaşında imiş. Olayların başında yaşananlara tam olarak anlam veremeyen Şimiç, savaşı içine girdiğinde onun gerçek yüzüyle karşılaşmış. Öğrencileri savaş tecrübelerini anlatmasını istediğinde ise onlara bunun yaşadığı en değerli tecrübe olduğunu söylediğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Çünkü bir gencin savaş ilgili anlayacağı tek şey katliam, öldürme ve yok etme olacaktır. Evet, tüm bunlar kesinlikle gerçektir. Ancak savaşın içerisinde olanlar ve bu dehşeti yaşayanlar hayatıın ne olduğunu anlayabilirler.” Yazarın bu acı tecrübeleri onu mağdur insanların hakkını savunma mücadelesine götürür.
  • CEZALAR VE ACILAR EŞİT DEĞİL
  • Şimiç’in savaşın ardından yaptığı ilk şey hukuk fakültesinde eğitime başlamak olur. Üniversitede özellikle ceza hukukunun ayrıntılarını öğrendiğinde, bu bilgileri ülkesi için nasıl kullanacağı üzerine odaklanır. Uluslararası hukuk ve savaş suçları hukuku okuduktan sonra Bosna Hersek’e dönen Şimiç, savaş mağdurların problemleriyle ilgilenmeye başlar. Mağdurların hikayelerini, acılarını ve adalet için çağırısını dinlerken, meşru hukukla bu konuda gerçek adaleti sağlanamayacağını görür. Çünkü ona göre suçlulara verilen ceza, çekilen acılarla eşit değildir. Sadece Bosna için değil tüm dünya adına adaleti aramayı hedefine koyan yazar , “Ceza hukuku sadece yazılardan ve mahkeme kararlarından ibaret değil, o bizi adalete ve barışa götüren bir araç” olduğuna dikkat çekiyor. Doktora yaparken ise bu konuları daha derin araştırmaya başlar. Bosna Hersek’le benzer kaderi paylaşan bir çok ülkeye gider. Doktora çalışmasında yeni bir hukuki bakış acısını vermeye çalışan akademisyen bunu şöyle açıklıyor: “Yargı sürecine objektif perspektif kullanarak değil, mağdurların perspektifiyle bakmamız gerekli. Bu yaklaşımı sunmak için birçok kitap, makale yazdım ve üniversitelerde ders verdim. Ancak bu perspektifle mağdurların adaleti ve acılarının karşılığını verebiliriz.”
  • BARIŞ VAR AMA ÇATIŞMALAR SÜRÜYOR
  • Şimiç, Bosna Hersek gibi ülkelerde savaş sonrasında mağdurlara yardım etmek isteyenlerin sayısının azlığından yakınıyor. Barışa rağmen farklı çatışmaların içinde olduklarını özellikle belirtiyor ve ekliyor: “Benim görüşüme göre BM ve uluslararası topluluk Bosna Hersek konusunda büyük dramatik bir hata yapmaktadır. Onlar genellikle ekonomiyi düzeltmeye çalışıyorlar. Tabiki bunun gerekli olduğunu düşünüyorum. Fakat bizim en büyük problemimiz, çatışmalardan ötürü barışa giden yol ve mekanizmayı bulamamak. Maalesef kendimiz bulamadık ve Bosna Hersek’in kendi başında bu yolu bulabileceğinden emin değilim. O yüzden BM ve uluslararası topluluk ekonominin yanında bu sorunları çözmeye odaklanmalı.” Şimiç, hala ülkelerini parçalamak isteyen güçler olduğunu belirtiyor. Bu sebeple çözüm mekanizmalarının bulunmasının gerekliliğine dikkat çekiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Bunun kesinlikle mümkün olduğunu düşünüyorum. Bosna Hersek milleti bunu yapabilir ve yapmak isteği de var ama bunu hayata geçirmekle yükümlü olan organlar ise az ya da hiç gayret etmiyorlar.”

#Nobel
#Bosna Hersek
#Srebrenitsa
#Katliam
4 yıl önce