|

Özdemir Nutku’nun hatıraları

Özdemir Nutku’nun hatıraları Suda Ayak İzleri adıyla yayımlandı. 1950’lerden bugüne Türkiye’de Shakespeare çevirileri, akademik tiyatro, edebiyat toplulukları ve tiyatro faaliyetlerinin merkezinde bir entelektüelin kültür hayatımıza bir armağanı bu satırlar.

Yakup Öztürk
04:00 - 15/04/2021 Perşembe
Güncelleme: 03:32 - 15/04/2021 Perşembe
Yeni Şafak
Suda Ayak İzleri Özdemir Nutku Türkiye İş Bankası Yayınları 2021  2 Cilt 1260 sayfa
Suda Ayak İzleri Özdemir Nutku Türkiye İş Bankası Yayınları 2021 2 Cilt 1260 sayfa

Özdemir Nutku’yu bugün pek çoklarımız, Türk tiyatrosuna verdiği büyük emekle hatırlıyor. İlk gençliği, kültürün kıymetini bilen bir ailenin ona kattıkları ile yeşermiş. Tiyatroya da epey erken yaşlarda yönelmiş ancak hatıralar bize merkez edebiyatın içerisinde bir aktör olan Özdemir Nutku’yu da veriyor. Shakespeare çevirileri ve Darülbedayi’den Şehir Tiyatrosuna kitabını meslek kaygısıyla okumanın ötesinde Özdemir Nutku’yu tanıdığımı iddia edemezdim. Talat Sait Halman, elli biri telif olmak üzere 123 kitaba emek verdiğini söylüyordu. Bunca üretkenliğin arasında 1260 sayfalık hatıralarını kaleme alması beni Nutku dünyasına bir anda çekiverdi.

Özdemir Nutku, 1950’lerde edebiyat çevrelerine girer. Nazım Hikmet’i gizli saklı okur. Hatta daktilo yazmayı Nazım Hikmet şiirlerini çoğaltırken öğrenir. O yıllar Garipçiler, Sait Faik yıllarıdır. Orhan Veli tesirinde Eller adıyla şiirlerini yayımlar. Kısa dizeler, toplumsal içerik ve ekonomik anlatım diyerek bu akrabalığı vurgular. Oldukça yenilikçidir Nutku. Eller’den sonra “üç nokta” gelir. Kapakta yan yana giderek küçülen üç nokta. İstanbul’da şiire yenice başlamış genç bir şairken Orhan Veli’nin Çiçek Pasajı’ndaki masasına oturabilmek için aylarca bekler. Neyse ki Ercüment Behzat’ın aracılığıyla Garipçilerle tanışır. Babasının vekilliği dolayısıyla denizden karaya, İstanbul’dan Ankara’ya göç eder. Baba Emrullah Nutku, Muhsin Ertuğrul’un Savaş adlı oyununa dekor için danışmanlık yapacak kadar tiyatronun içindedir ancak oğlunun baba mesleği hukuka yönelmesini de arzular. Özdemir Nutku, bir süre Hukuk Fakültesi’ne devam etse de tiyatroyu seçer. Bu kararı babasına bildirdiğinde destek göreceği açıktır: “Benim yapamadığımı sen yap oğlum.” Akademik tiyatro ile beraber edebiyat çevreleriyle de tanışır. Mavi dergisi bu yolun neredeyse ilk basamağı olur.

MAVİ’DEN DEĞİŞİM’E DERGİLER

Mavi’yi Ankara Lisesi’nden yeni mezun gençler çıkarır. Derginin sahibi yazıya meraklı bir müteahhit olan Teoman Civelek’tir. Attila İlhan, derginin başyazılarını yazan bir ağabeydir. Özdemir Nutku, ilk kadroya kısa bir süre sonra katılır. Attila İlhan’ın “Toplumsal Gerçekçilik” yazısının yarattığı tartışmayı bahane eden Civelek, dergiden çekilir. Aralarında öğrenci olduğu hâlde para kazanabilen tek kişi Özdemir Nutku’dur. Yükü üstlenir. 1956’da Nutku, Almanya’ya gidene kadar dergi yayımlanır. 1956-57’de Almanya’dan Pazar Postası ve Son Havadis’e yazılar gönderir.

O yıllarda Özdemir Nutku, Erdal Öz’ün Ankara’daki kitapçısına sıklıkla gider gelir. Dergicilik bir ukde olarak içinde oturur. Kitapçıda uzayıp giden sohbetlerde Değişim adıyla bir dergi çıkarmak kararı alırlar. Yenilikten yana, alternatif edebiyata yönelen dostlarına haber verirler. İlhan Berk, Edip Cansever, Orhan Duru, Yusuf Atılgan gibi sanatçılar yazı ve şiirlerini gönderirler. Önce Öz, sonra Nutku dergiyi yönetir. Değişim’in ömrü 12 sayıdır. Özdemir Nutku’daki dergicilik dürtüsü 1967’de yeniden belirir. Kendi parasıyla Tiyatro adında bir dergiyi üç sayı da olsa çıkarmıştır.

Bunca ömür, Özdemir Nutku’ya büyük dostlukların kapısını açar. Özdemir Asaf sözgelimi. Şiir, bu dostluğa vesiledir. Özdemir Asaf, Yaprak dergisi tarzı şiirler yazmış, kendi şiirinden farklı bir tarza sahip ancak derinliği olan bir şiir evreni yaratmıştır. O, meşhur şiiri “Lavinia” için hayalimde yarattığım bir kız dese de yıllar sonra Oktay Akbal, Lavinia’nın gerçek adının Mevhibe Meziyet Beyat olduğunu “Hepimiz ona aşıktık.” diyerek Nutku’ya anlatır. Özdemir Asaf’ın platonik bir aşkla tutulduğu Mevhibe Meziyet, bir vali kızıdır. Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olduktan sonra resim öğretmenliği yapmıştır.

Fakir Baykurt, bu hatıralarda hep sevgiyle geçer. Kaz Dağları’nın eteklerinde, Ören Sitesi’ndeki komşuluklarına tanıklık edenler arasında kimler yoktur ki? Aziz Nesin, Talip Apaydın, Salah Birsel, Asım Bezirci, Orhan Veli’nin kızkardeşi Füruzan Hanım, Deniz Gezmiş’in avukatı Halit Çelenk, Hüsamettin Bozok, Sevda Şener ve daha nicesi. Ruhi Su da geceleri balkonunda sazıyla çalışırken site halkına türküler dinletmektedir. Nutku, Maviciler arasındayken oportünizmle suçladığı yazarlarla daha sonra sıcak ilişkiler de kurmuştur. Salah Birsel’i önce kızdığı sonra sitedeki komşuluğu ile yakından nasıl tanıyıp sevdiğini anlatır. Nutku’yu Abidin Dino’yla tanıştıran Necati Cumalı, Midas’ın Kulakları ile tiyatro edebiyatına adım atan Güngör Dilmen, Aziz Nesin, Haldun Taner, Can Yücel, Shakespeare konusunda kendisini en çok destekleyen Hayati Asılyazıcı bu hatırların en canlı simaları.

M. ERTUĞRUL, K. AKYÜZ, M.KAPLAN

Edebiyat dostlukları Özdemir Nutku’yu yetiştirirken bir yandan akademik hayat, makaleler, kitaplar, jüriler, üniversite içi kavgalar bekler. Doçentlik çalışması Darülbedayi’nin Elli Yılı’nı hazırladığı sırada Muhsin Ertuğrul’la tanışır. Kendisini evinde ziyaret eder. Ertuğrul’un şahsî arşivini görme imkânı bulur. Nutku’nun da eli boş değildir. Muhsin Ertuğrul’un Bursa’da bir Ermeni kadınla oynadığı oyunun el ilanını yanında götürür. Ertuğrul, “Bu bende yok. Bursa’da oyun mu oynamışım?” diyerek şaşkınlığını gizleyemez. Özdemir Nutku’nun DTCF’de kurulan Tiyatro Enstitüsü’ne asistan olarak girişi için referansı Muhsin Ertuğrul’dur. Ölümünden sonra hatıralarını tuttuğu defterlerin yayımlanması Nutku’ya kalır. Ertuğrul’un kütüphanesini satın alarak Atatürk Kitaplığı’nı açan Eczacıbaşı Vakfı, Nutku’ya Ertuğrul’un dağınık evrakını vererek bunların yayımlanmasını ister. Ne yazık ki yazılanlar 1929’a kadar gelmektedir. Nutku, sonraki yılları sair yazılardan hareketle tasnif ederek Benden Sonra Tufan Olmasın’ı var eder. Mehmet Kaplan, Nutku’nun doçentlik jürisindedir. Osmanlı Türkçesinde Nutku’yu epey zorlar. Olumsuz oy verir. Sınavın ikinci aşamasında doçent adayı, jüri ve öğrenci karşısında kırk dakikayı geçmeyecek bir ders anlatmak zorundadır. Ders sonunda Kaplan, Nutku’yu tebrik eder ancak eski Türkçeyi ihmal etmemelidir. Araları düzelmiştir. Hatta Nutku’dan profesörlük için hazırladığı IV. Mehmet’in Edirne Şenliği kitabını imzalı göndermesini ister. Nutku, doçentlik kadrosuna geçtikten sonra bir gün kendisini Kenan Akyüz çağırır. Üniversitenin iki gruba ayrıldığından, kendileri ile birlikte hareket etmesi durumunda rahat edeceğinden bahseder. Nutku, Akyüz’ün lakabının “Süslü Kenan” olduğunu, boyunu uzatmayı sevdiği için yüksek topuklu ayakkabılar giydiğini de burada anlatır. Özdemir Nutku, her hatırat yazarı gibi anlatmadıkları ile de vardır. Demokrat Parti’yi eleştirirken o yıllarda olan bitenlerden söz açma gereği duymaz. Necip Fazıl ve Şule Yüksel Şenler, DTCF’ne konferans için gelmeseler, konuşacakları salondaki Atatürk portresi konuşmadan önce kaldırılmasa bu hatıralarda Necip Fazıl adı geçmez. Tarık Buğra da öyle.

#Özdemir Nutku
#Özdemir Asaf
#Nazım Hikmet
3 yıl önce