|

Pandemi dönemi öyküleri

Fatma Barbarosoğlu’nun pandemi günlerini anlattığı on bir öyküden oluşan “Hatıra Kadar Narin Hafıza Kadar Zalim” kitabı okurla buluştu. Profil Kitap’tan çıkan eser, geçmişten şimdiye dönüşen insanımızı ve yeni normalin toplumu savurduğu noktayı ustaca anlatıyor.

Arzu Şahin
04:00 - 15/11/2020 Pazar
Güncelleme: 11:51 - 19/11/2020 Perşembe
Yeni Şafak
“Hatıra Kadar Narin Hafıza Kadar Zalim” bu günlerin hikayelerini geleceğe aktaran birer belge niteliği de taşıyor.
“Hatıra Kadar Narin Hafıza Kadar Zalim” bu günlerin hikayelerini geleceğe aktaran birer belge niteliği de taşıyor.

Covid-19 tüm dünyada hayatı ters yüz etti. Daha önce de pek çok salgınla karşılaşan insanoğlu ilk defa etkisi bu kadar geniş bir hastalıkla karşılaşmanın şaşkınlığını uzun süre atlatamadı. Toplumsal hayatın kurallarının yeniden yazıldığı bu süreçte, alışkanlıklarımız da kaçınılmaz olarak yeniden şekillendi. Herkesin kendisine en güvenli yer olarak seçtiği evler birer sığınağa dönüştü. Evde olma hali ise çalışma ve eğitim hayatının kurallarını yeniden belirledi. Hala içinde bulunduğumuz süreç hepimize yeni roller biçmeye devam ediyor. Bilim adamları ise pandemi sonrası uzaktan eğitim, uzaktan çalışma gibi yeni normallerimizin kalıcı olabileceğini iddia ediyor.

Herkes için zor zamanlar devam ederken içinde bulunduğumuz ana şahitlik eden pek çok eser de yavaş yavaş okurlarla buluşuyor. Yazar kimliğiyle olduğu kadar sosyolog yanıyla da yıllarca pek çok esere ve köşe yazısına imza atmış olan Fatma Barbarosoğlu, bu dönemi en verimli geçiren isimlerden birisi. Covid-19’un başlamasıyla değişen hallerimizi önce Nazife Şişman ile birlikte kaleme aldığı “Karantina Günlerinde Evin e-hali” kitabıyla karşıladı. Şimdi ise Profil Kitap’tan çıkan “Hatıra Kadar Narin Hafıza Kadar Zalim” kitabıyla selamlıyor okuru. On bir öyküden oluşan kitap pandemi sürecini merkeze alarak toplumun yaşadığı değişimi ve dönüşümü gözler önüne seriyor. Geçmişle bugün arasında bağ kurarak ilerleyen öyküler, bugünün dünyasına ve yaşam biçimine eleştirel bir yaklaşım getiriyor.

PANDEMİNİN TÜM HALLERİ BU HİKAYELERDE


Naftalin kokulu hatıralardan şimdiye savrulan kahramanlarımız, pandemi günlerinin zorluklarını hepimiz adına dile getiriyor. Maskeli yüzlerden, sosyal mesafeli buluşmalara, evde ekmek yapanlardan, gecekondusu kıymete binen emektarlara, en sevdiklerinin cenazesine gidemeyenlerden, evliliği bir söz düellosuna dönen çiftlere yaşadığımız ana dair ne kadar gerçek varsa hepsi “Hatıra Kadar Narin Hafıza Kadar Zalim”de boy gösteriyor.

Barbarosoğlu’nun bugüne yönelik en büyük eleştirisi ise sosyal medya ile kurulan ilişkiye yönelik. Mutluluk, başarı ve görünme isteğinin insanların ayarlarını nasıl bozduğunu hatıralardaki yaşamla yapılan kıyaslamalar ortaya çıkarıyor. İnsanın kendini iyi olmaya zorladığı ve sonunda sahte duyguların her evi cebren ve hile ele geçirdiği bu yeni normalde, yüzeysellik geçer akçe haline geliyor.

MUTLULUĞU İSPAT ETME ZORUNLULUĞU

Teknolojinin üyelerini birbirinden ayrı dünyalara savurduğu aileler, zorunlu bir arada olma halinin sonucu olarak kurmaya çalıştıkları ancak pek de başarılı olamadıkları ilişkiler içinde debeleniyor. “Pandemi günlerinde gece gündüz, aile saadeti denen şeyi düşünüyorum. Aile saadeti başka bir şey, aile mutluluğu başka bir şey mi? Saadet, babamın dünyasında kaldı. Bizim mutlu olmak dışında seçeneğimiz yok. Mutlu olmak zorundayız. Yani ne kadar mutlu olduğumuzu başkalarına ispat etmek ZORUNDAYIZ!” diyen kahramanımız değişenin sadece kullanımda olmayan kelimeler değil duygular olduğunu da anlatıyor.

Bir lise arkadaşlarının ölümünü sosyal medyadan öğrenen kadınlar grubunun yıllar sonra buluşmaları da benzer görüntülere sahne oluyor. Buluşmada mutlu görünen yaşamlarının dışında acı bir hikaye duymaya bile tahammül edemeyenler masadan kalkarken, lise arkadaşının eşinin ölümünü öğrenen kahramanımız ona sarılamadığı için kırmızı şalına sarılarak teselli cümlelerini bu hareketiyle gösteriyor.

Bir başka öyküde evde eşiyle hiç bitmeyen bir münakaşaya girmemek için susan işsiz gazeteci, arkadaşlarıyla birlikte kurdukları site için erkeklerin neden maske takmadığını telefon konuşmalarıyla araştırma işine giriyor. Telefonda yapılan şu konuşma içine düştüğümüz çelişkileri gayet güzel ortaya koyuyor. “Genel olarak risk konusunda anlaşamıyoruz. Ağabeyin bütün gün dışarıdan yemek yiyor ama tatile gitmeyi riskli buluyor. Akrabaların düğünü için her an hazır ve de nazır. Ama eve temizlikçi gelmesini riskli buluyor. Saçını kendisi kesiyor ama arkadaşlarıyla dip dibe sosyalleşmeye devam ediyor. Maske desen hak getire. Burnu hep meydanda. O devletli koca burnu her an her yerde.”

PANDEMİ. BİR KELİME BİNLERCE HAYAT

“Hatıra Kadar Narin Hafıza Kadar Zalim” bu günlerin hikayelerini geleceğe aktaran birer belge niteliği de taşıyor. Sosyal medyanın kendisine yarattığı alanı daha da genişlettiği şimdilerin insanlarını, hayatlarını ve kırılgan ailelerini anlatan öyküler, malzemesini gerçekliğin dibinden alıyor. Fantastiğin tahtını sallayan yeni gerçeklik gelecekten bakınca nasıl görünecek bilinmez ama şu günleri yaşayanlara kitabı okuduklarında her şeyin çok tanıdık geleceği kesin. Asıl soru ise yine bir kahramanımızın cümlelerinde gizli. “Bizim anlamadığımız onca uzun cümleyi annemin bir sorusu anlaşılır kıldı: Herkes hikâye anlatıcısı, kabul, peki o anlatılan hikâyeyi dinleyen kim?”

“Pandemi. Bir kelime milyonlarca hayat” diyen Fatma Barbarosoğlu iyi bir hikaye anlatıcısı olduğu kadar iyi bir fotoğraf sanatçısı. Pandemi günlerinin fotoğraflarını anında yakalayıp çeken ve albüme yerleştiren yazar, yaşadığımız zor günlerden çıkış kapısı göstermiyor göstermesine ancak “İnsan insanın gamını alır” cümlesi bir anahtar olarak kitapta asılı duruyor.

#Covid-19
#Pandemi
#Fatma Barbarosoğlu
3 yıl önce