|

Sinemanın tarihi Beyoğlu’nda yazıldı

İki yıllık restorasyonun ardından tarihi Atlas Pasajı’nda yer alan Atlas Sineması ve İstanbul Sinema Müzesi ziyarete açıldı. Sinema Genel Müdürü Erkin Yılmaz “Beyoğlu’na en çok ne yakışır diye kendimize sorduğumuzda verdiğimiz cevap bir sinema müzesiydi. Sinemanın kalbi Beyoğlu, Yeşilçam. Burada bir müze olmalıydı. Biz de bu binaya müze olarak konumlandırdık” diyor.

Seray Şahinler Demir
04:00 - 7/03/2021 Pazar
Güncelleme: 23:43 - 6/03/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Geçtiğimiz hafta açılışı yapılan tarihi Atlas Sineması ve İstanbul Sinema Müzesi, Türk sinemasının ilk örneklerinden günümüze, dünya sinemasının en önemli materyallerinden film arşivlerine uzanan seçkiyi izleyiciye sunuyor.
Geçtiğimiz hafta açılışı yapılan tarihi Atlas Sineması ve İstanbul Sinema Müzesi, Türk sinemasının ilk örneklerinden günümüze, dünya sinemasının en önemli materyallerinden film arşivlerine uzanan seçkiyi izleyiciye sunuyor.
Memduh Ün’ün yönetmen koltuğu, Yavuz Özkan’ın montaj masası, Halit Refiğ’in senaryo notları, Lütfi Akad’ın hatıratları, Sadri Alışık, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit’in kült filmlerinde giydiği kostümler, Atatürk’ün 10. Yıl Nutku’nu kaydeden kamera…
Hepsi ve daha fazlası, çiçeği burnunda İstanbul Sinema Müzesi’nde sergileniyor. Geçtiğimiz hafta açılışı yapılan tarihi Atlas Sineması ve İstanbul Sinema Müzesi,
Türk sinemasının ilk örneklerinden günümüze, dünya sinemasının en önemli materyallerinden film arşivlerine uzanan seçkiyi izleyiciye sunuyor.

DİJİTAL HAVUZDA SİNEMA ARKEOLOJİSİ

  • Müzenin ilk katında, Türk sinemasının arkeolojisini keşfedeceğiniz çalışmalar yer alıyor. Dikkatimizi ilk çeken girişteki dev dijital masa… “Türk Sineması’nın Dijital Hafıza Havuzu” adlı masada 8 bin 406 film, 31 bin 106 oyuncu, senarist ve yapımcıya dair bilgiler yer alıyor.Sinemanın belleğini parmaklarınızın ucuna sunan masada, Türk sinemasının ilk örneklerinden Yeşilçam’a, ödüllü yapımlara uzanan pek çok filmin izini sürebilirsiniz. Yine aynı katta yer alan dijital “İstanbul Sinema Atlası” ile 1897’den günümüze sinema tarihinde yer almış ve döneminin sosyal, kültürel, estetik havasını yansıtan sinema salonlarına erişebilirsiniz. Haritadaki noktalar sizi film gösterimi yapılan yerlere dair bilgi ve, fotoğraflara götürüyor. Müzenin ikinci katı ise dünya sinema tarihinden önemli belge ve materyalleri sunuyor. Optik oyuncaklar, Lumiere Kardeşler’in 1890 tarihli sinematogafı, I. Dünya Savaşı’nın çarpıcı anlarını kaydeden kamera bunlardan sadece birkaçı.

DÜNYADAN ÖDÜLLER İLK KEZ BİR ARADA

Sinema tarihine giriş yaptıktan sonra Türk sinemasının derinlerine doğru bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Neler yok ki bu salonda… Müzenin belki de en çok kulak kabartılacak bölümlerinden biri. Peki neler var? Dünyanın birçok önemli festivallerinden kazanılan önemli ödüller çıkıyor önce karşımıza… Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filmiyle 2014’te Cannes Film Festivali’nde kazandığı Altın Palmiye, Ahmet Uluçay’ın Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmiyle Selanik Film Festivali’nde kazandığı “Özel Mansiyon” ödülü, Semih Kaplanoğlu’nun Berlin Film Festivali’nde kazandığı Altın Ayı, Reis Çelik’in yine Berlin’de kazandığı “Kristal Ayı” ödülünü müzede görmek mümkün. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Erkin Yılmaz’la birlikte müzeyi gezdik, detayları Yılmaz’dan dinledik…

-İki yıllık bir restorasyon sürecinden bahsediyoruz. Proje kapsamında nasıl neler yapıldı?

Beyoğlu’nun yeniden yapılanma sürecinin ilk önemli örneklerinden biri olan Atlas binası, Sultan Abdülaziz döneminde, 5 Haziran 1870’teki Beyoğlu yangınından sonra kışlık konak olarak yaptırılmış. Yapı, içindeki mimari unsurları ile döneminin sanatını en güzel yansıtan yerlerden birisi. Ancak zaman içerisinde yapılan müdahaleler nedeniyle Atlas Binası’nda önemli bozulmalar meydana gelmiş.

Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy’un riyasetinde başlattığımız yaklaşık 2 yıl süren detaylı restorasyon ile binanın eşsiz tavan bezemeleri, tavan resimleri, altın varaklı kompozisyonları ve özgün marküteri parkeleri tüm güzelliği ile ortaya çıkarıldı. Ayrıca duvar ve tavanlardaki sıva ve boya katmanları temizlenerek bina özgün kimliğine kavuşturuldu.

HER YERDEN HAZİNE ÇIKTI

-Hem müzenin hem sinema salonunun olduğu bölüm restore edildi. Çalışmaları sırasında neler yaşandı?

Yapıya girildiğinde uzun ve geniş tonozlu bir hol sizi karşılıyor. Holden sonraki şu anda Atlas Pasajı olarak bilinen yer. Tarihi binanın, at ahırları bulunan bahçesiymiş. Restorasyon sürecinde zemindeki niteliksiz kaplamayı söktüğümüzde atların geçişişini sağlayan özgün tuğla döşemeler ortaya çıktı. Çok heyecan vericiydi. Biz de bu tuğlaları ziyaretçilere gösterebilmek için camekân altında korumaya aldık. Binayı sonradan yapılan müdahalelerden arındırdıkça yeni sürprizlerle karşılaştık. Tavanlarda Putto adı verilen melek tasvirleri bulduk. Eşsiz tavan süslemeleri, ortaya çıkan rölyefler; dokunduğumuz her yerde başka bir zenginlik bizi karşıladı. Bu da motivasyonumuzu daha da artırdı.

-Atlas Sineması’nda bizi neler karşılayacak peki?

1948 yılında yapılan Atlas Sineması döneminin en güzel sinemalarından birisi ve sinema tarihimiz bakımından çok kıymetli. Sinemanın yapıldığı 1948 yılına dair ne varsa ortaya çıkarmaya çalıştık. Duvarlarda dönemin kalem işlerini bulduk. Fuayede ise duvar kaplamalarının kaldırılması sonrasında Atlas Binası’nın özgün tuğla arka cephesi ve pencereleri ile karşılaştık. Artık Atlas Sineması’nın fuayesinden Atlas Binası’nın içindeki eşsiz tavan bezemelerini görebiliyorsunuz.

Atlas Sineması, tiyatro ve diğer sahne sanatlarına olanak verecek şekilde hazırlanan sahnesi ve eşsiz fuayesi ile galaların ve temsillerin İstanbul’daki merkezi olacak.

-Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuldu?

Uzun süredir sinemamızın hak ettiği, ona saygı duruşu niteliğinde bir müzeyi yapmayı planlıyorduk. Bu müze nerede olmalı diye kendimize sorduğumuzda, bunun sinemanın kalbi olan Beyoğlu’nda olması gerektiğini düşündük. Sinemamız için en iyisini en güzelini yapmak için ise tarihi Atlas sinemasını da kucaklayan, 1870’li yıllarda yapılmış, döneminin tüm sanatsal özelliklerini yansıtan Atlas binasını seçtik ve tüm gücümüzle çalışmalarımızı yürüttük. Buraya yakışan kamusal alandan ziyade kültür sanat alanı içinde bir binanın ortaya çıkmasıydı. Bir de tarihi saygı duruşu söz konusuydu, 1870’lere dönmek istedik, o hassasiyet ve nezaket içinde hareket ettik. Beyoğlu’na en çok ne yakışır diye kendimize sorduğumuzda verdiğimiz yanıt bir sinema müzesiydi. Sinemanın kalbi Beyoğlu, Yeşilçam. Burada bir müze olmalıydı. Biz de bu binaya müze olarak konumlandırdık.

ZENGİN KOLEKSİYON

-İstanbul Sinema Müzesi’ni oluştururken, kurgularken nelere dikkat edildi?

İstanbul Sinema Müzesi’nin her köşesiyle İstanbul’un kültür hayatına katkı sağlayacak bir merkez olmasını istedik. Müzeyi sinema estetiğini dünü ve bugünüyle yeni nesillere aktaracak şekilde kurguladık.

Müze koleksiyonunu oluştururken ağırlayan, eğlendiren ve eğiten bir yaklaşım sergiledik. Müzede bir yandan sinema tarihine ışık tutmuş, sinema arkeolojisi kapsamında derlenmiş, yüksek koleksiyon değerine sahip objeler yer alırken, diğer taraftan etkileşimli dijital uygulamalara yer verdik. Türk sinemasının en eğlenceli telefon sahnelerini nostaljik telefonların ahizelerinde ve ekranlarda ziyaretçilerimize sunuyoruz. Misafirlerimiz, diğer bir uygulama olan yeşil perde ile Yeşilçam’ın unutulmaz sahnelerindeki oyuncularından birisi olabilecekler. İnteraktif ses ve görüntü montaj odamızda ise “Herkes sinema yapabilir” sloganıyla ziyaretçilerimiz tarafından çekilmiş ya da uygulamada yer alan filmler ve müzikler kurgulanabilmekte. Artırılmış gerçeklik odamızda; sinemamızın hafızasında yer etmiş Süt Kardeşler, Neşeli Günler, Muhsin Bey gibi filmlerden seçilmiş sahneler fotoğraflar üzerine tutulan tabletler ile canlanıyor. 2d teknolojisi ile çekilmiş Hababam Sınıfı ve Üç Tekerlekli Bisiklet filmlerinden bölümleri ilk defa 3 boyutlu hale getirdik.

Müzenin kalıcı koleksiyonun sergilendiği bölümde ise Türk ve dünya sinema tarihinden çok özel parçalar var. 1750’li yılların salon oyuncaklarından karanlık kutunun gizemli dünyasına; zootrop ve praksinoskopların büyülü eğlencesinden, İpek Yolu seyyah ve gezginlerinin ziyaret ettikleri farklı coğrafya ve kültürleri anlattıkları büyülü fenerlere kadar dönemin önemli cihazları seçkide yer almakta. Sinemanın teknolojik gelişiminin eşiği olarak bilinen 1800’lü yılların büyülü fenerleri, stereoskopları ve günümüz sinema araç gereçlerinin atası ilk projeksiyon makinaları da koleksiyonun parçası olarak sergilenmekte.

Atlası Sineması yeni yüzüyle


İstanbullu sinemaseverlerin festivaller ve özel gösterimler başta olmak üzere buluşma noktası olan sinema olarak 1948 yılından beri İstanbullulara hizmet veren Atlas Sineması aslına uygun şekilde yenilendi. Tarihi sinema şimdi sahnesinden koltuğuna, ses sisteminden fuayesine kadar yeni yüzüyle izleyicisini bekliyor. 4K projeksiyon, 3 boyutlu perde sistemi, 7+1 ses sistemi salonun yeni teknik özellikleri arasında.



Necip Fazıl’ın senaryosu ilk kez sergileniyor

Müzede, bugüne dek hiçbir yerde görülmeyen, ilk kez gün yüzüne çıkan önemli belgelere de rastlıyoruz.
Bunlardan biri Necip Fazıl Kısakürek’in kendi el yazısıyla yazdığı “Kökümüze Dönüyoruz” isimli senaryosu.
Bugüne dek hiçbir yerde yayımlanmayan senaryo müzedeki yerini aldı. Kısakürek’in el yazısıyla aldığı notlarda filmin ilk isminin Köküne Dönen Dal olduğu görülüyor.

Dünya Savaşı bu kamerayla çekildi

“Moy&Bastie” adlı haber ve belgesel çekimleri için tasarlanan, entegre eletkrik motoruna sahip ilk kameralardan biri. Özellikle 1. Dünya Savaşı’nda çekilen pek çok görüntüden bu kameranın imzası var. Savaş kamerası olarak bilinen “Moy&Bastie sinema endüstrisi için dönüm noktalarından biri kabul ediliyor.


Yeşilçam’a alo deyin

Müzenin giriş katında yer alan “Yeşilçam Telefonda” odası sizi Yeşilçam filmlerine davet ediyor. Odada yer alan ahizeleri kaldırdığınızda Yeşilçam’ın unutulmaz “Alo” replikli sahnelere dahil oluyorsunuz. “Artırılmış Gerçeklik” odasında ise Türk sinemasının efsane filmlerinden seçilmiş sahneler teknolojinin yardımıyla yeniden canlanıyor. Elinizdeki tableti fotoğrafın üzerine tuttuğunuz zaman filmdeki sahnenin video kaydı başlıyor. “Müzede deneyim” sevenler için bol bol zaman geçirilebilecek bir salon.


Bilge Olgaç’ın yangından kurtarılan senaryoları

Türk sinemasının en üretken kadın yönetmenlerinden Bilge Olgaç’ın daha önce görülmeyen senaryoları karşımızda… 3 Mart 1994’te evinde çıkan yangın sonucu hayatını kaybeden Olgaç’ın evinden kurtarılan “Elif Ana-Ayşe Kız”, “Linç” ve adı bilinmeyen üç film senaryosu ilk kez müzede sergileniyor.



#​Sinema
#Beyoğlu
#İstanbul
3 yıl önce