|

Türkçenin en büyük sözlüğünün yazarı bir casustu

Dr. Harun Tuncer, Türkçe-İngilizce ve İngilizce-Türkçe sözlük denince akla gelen ilk isim olan Redhouse’un biyografisini yazdı. Yerli ve yabancı arşivlerden yararlanılarak kaleme alınan eser, 20 yıl Osmanlı hizmetinde görev yapan Redhouse’un İngiliz elçisine birtakım “mahrem” bilgiler sızdırdığını ortaya koyuyor.

Halil Solak
04:00 - 8/03/2020 Pazar
Güncelleme: 22:27 - 7/03/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Redhouse
Redhouse

Tam adı James William Redhouse olan ünlü İngiliz doğubilimcinin İstanbul’daki faaliyetlerini, Müslüman olduğu iddialarını, misyonerlerle ilişkilerini ve Avrupa kamuoyunda Osmanlılara dair paylaştığı kanaatlerini Dr. Harun Tuncer’le konuştuk.

Yaklaşık 20 yıl Osmanlı hizmetinde bulunan İngiliz Redhouse’un yolu İstanbul’a nasıl düşüyor?

Redhouse’un İstanbul’a neden geldiği hakkında kendi yazdıklarında da başka kaynaklarda da henüz bir şeye rastlamadım. Haliyle bu büyük hikâyenin başı henüz yarım. Bilebildiğimiz şu: Babasını 9 yaşında kaybeden Redhouse yatılı okulda büyümüş. Zeki ve haylaz biri. Haylazlığı disiplinsizlik suçu olacak derecelere varınca birkaç defa uyarılmış. Sonunda okul yönetimi Redhouse’un okulla ilişiğini kesmiş. O da 15 yaşında bir tüccar gemisiyle kaçıp önce İzmir’e oradan da imparatorluğun kalbine, İstanbul’a geliyor.

Osmanlı hizmetinde çalışmasına kim vesile oluyor?

Pera’daki yerleşmiş İngiliz diplomat ve tüccarlar sayesinde devlet hizmetine giriyor. Deniz Mühendishanesi’nde çalıştığını biliyoruz ilk olarak. Sonra Bahriye, Tercüme Odası, mahrem vasıtalık vs. Ama uzun yıllarını kayıtlı memuru olduğu Bab-ı Ali ve Seraskerî Tercüme Odası’nda geçiriyor.


REDHOUSE MU İNGİLİZ MUSTAFA MI?

Redhouse’un Müslüman olduğu, adının da Mustafa, Yusuf, Hayri olduğuna dair çeşitli iddialar var. Araştırmanız sırasında bu konuya dair yeni bir bilgiyle karşılaştınız mı?

Evet, Redhouse’un Müslüman olduğu ve adını da İngiliz Mustafa diye değiştirdiği iddiasının sahibi meşhur İngiliz Amiral Adolphus Slade. Slade’in Türkiye Seyahatnamesi’ni özetleyerek Türkçeye çeviren Ali Rıza Seyfi de buna benzer şeyler söylüyor. Redhouse’u Hayri, Yusuf gibi isimlerle anan başkaları da olmuş. Ama ben resmi ya da şahsi herhangi bir evrakta bu iddiayı doğrular bilgiyle karşılaşmadım. Meseleye Bernard Lewis de What Went Wrong? adlı kitabında temas ediyor. En makul izah ona ait: O dönemde Osmanlı donanmasında görevli Campbell adında bir İskoç subay var. İşte bu Campbell gerçekten Müslüman olmuş ve “İngiliz Mustafa” diye anılmaya başlamış.

BİR EYÜP SULTANLI İMAM GİBİ…

Yani Redhouse, bu Campbell ile karıştırılmış öyle mi?

Evet. Tastamam öyle olmuş. Olayın bir başka boyutu da Redhouse hakkındaki tanıklıklar. Redhouse’un İngiltere’deki son yıllarında “Şair-i Azam” Abdülhak Hamid, Londra’da Osmanlı sefiriydi. Kendisiyle sık sık görüşüyordu. Hamid, Londra’da İstanbul’u özledikçe görmeye gittiği Sir James Redhouse’un “simaca, kıyafetçe adeta bir İstanbul efendisi” olduğunu ve “bir Eyüp Sultanlı imam gibi sohbet ettiğini” söylüyor. Redhouse’un cenazesinde de bulunuyor Hamid. Hıristiyan âdetleri üzere defnedilen Redhouse için “zahire göre hükmedeceksek” Müslüman olmamıştı, demek zorundayız.

Redhouse’a dair bir diğer iddia da casusluğu…

Bu konuyla alakalı ilginç ipuçlarına rastladım araştırmam sırasında. Redhouse, Osmanlı memuru olsa da nihayet bir İngiliz vatandaşıydı ve kendi elçisiyle Sadrazam arasında “mahrem vasıta” olarak görev yaptığı sırada, İngiliz elçisine birtakım bilgiler sızdırıyordu. Söz konusu “sızdırma” hadisesi Durham Üniversitesi, Green Palace Kütüphanesi arşivinde çıkan dönemin İngiliz elçisi Lord Ponsonby’nin metrukatı arasında bulunan mektuplarda gözüme ilişti. Mesela çalıştığı tercüme odasında “gözüne kestirdiği” gençlerin Avrupa’nın muhtelif başkentlerine gönderilip eğitim aldırılarak dönüşlerinde muhtelif mevkilere getirilmesi konusunda telkinde bulunuyordu. Nitekim o isimlerden bazıları Avrupa’da eğitim görmüş ve geri döndüklerinde devlet kademesinde görev almışlardı. Yine bir mektubunda sadrazamın yanındayken pek çok dedikoduya kulak kabartabildiğini, bu mevkiinin ona devletin esrarına nüfuz imkânı verdiğini söylüyordu.

Yani Redhouse bir ajandı, öyle mi?

Evet, eldeki bilgiler ışığında Türkçenin en büyük sözlüğünün yazarının memuriyetinin bir döneminde “casusluk” yaptığını söyleyebiliriz. Ancak İmparatorluğa geliş serüveni ve amacına bakılarak başından beri bir “casus/ajan” olarak yetiştirildiğini iddia etmek kanaatimce hatalı olur.

80 yaşında Ermenice…

Redhouse’un Türkçe’ye ve diğer Doğu dillerine ilgisi nasıl başlıyor?

Türkiye’ye geldiği dönemden beri dile meraklı; doğuştan getirdiği bir dil kabiliyeti var. Mesela İran’la Osmanlılar arasında yaşanan sınır anlaşmazlığının çözümü için arabuluculuk yapan İngiliz delegasyonuna tercüme desteği sağlamak üzere 1843’te gittiği Erzurum’da görüşmeler 4 yıl sürmüş ve 1847 yılında neticeye bağlanan müzakerelerin ardından söz konusu anlaşmaya ait metni Türkçe-İngilizce ve Farsça olmak üzere 3 dilde Redhouse kaleme almıştı. Üstelik bu metin tek kelimesine dokunulmadan imza edildi. Ayrıca çok da çalışkan. Hatta Redhouse’un 80 yaşına merdiven dayamışken Ermenice çalıştığını da biliyoruz.

Para karşılığı misyonerlere katkı

Redhouse’un Türkiye’deki misyonerlerle ilişkisi nasıldı?

Redhouse’un misyonerlerle doğrudan kontağı olduğu saptanmış değil. Sözlük çalışmaları ve tercüme faaliyetleri vesilesiyle, misyonerlerin çalışmalarına katkı sağlamıştı. Elbette “para” karşılığında. Ama herhangi bir cemiyete üye değildi.

Maddi desteğe ihtiyacı vardı

Özellikle İngiliz politika dümeninin Gladstone’un eline geçtiği dönemde, İngiliz siyaseti ve kamuoyu Türklerin aleyhine dönmüştü. İslam dünyasında Türk hâkimiyetini pekiştirici bir unsur olan hilafet olgusunu İngilizler en çok bu dönemde yıpratmaya çalışmıştı. O dönemde Redhouse ise gerek yazılı gerekse sözlü olarak Osmanlı hilafetinin haklılığını ispat eder şeyler ortaya atmıştı. Aslında bir yandan zihnimizde Redhouse’a dair olumlu hisler uyandıran bu tip aksiyonlar farklı bir açıdan da yorumlanabilir: Redhouse bir süredir iki sözlük (Türkçe-Türkçe, Türkçe-İngilizce) üzerinde çalışıyordu. Bunlar için de maddi desteğe ihtiyacı vardı. Osmanlılara ve Osmanlı padişahına yakın duran bu gibi tavır ve çalışmalar bir anlamda böyle bir desteği de garanti etmek için yapılmış olabilirdi.

Sabah akşam çalışıyordu

Redhouse geniş bir alanda tercüme faaliyeti yürüttüğü için pek çok terim ve kavrama aşina. Meraklı bir okur, sürekli not alan dakik bir sözlükçü, sabah 6’dan akşam 4’e kadar evine kapanıp çalışan bir gayretkeş! Ortaya koyduğu sözlüğün de böyle uzun ve yoğun bir çabanın ürünü olduğunu düşünürsek bugün hâlâ bu sözlükten istifade edişimizin sebeplerini pekâla anlarız, diye düşünüyorum.

#Redhouse
#Dr. Harun Tuncer
#Casus
4 yıl önce