|
Türk-İş Genel Kurulu ve Delegelerin Sorumluluğu

Ülkemizin ilk işçi sendikaları konfederasyonu TÜRK-İŞ''tir. 1952 yılında kurulan TÜRK-İŞ, Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayan sendikacılık harekitinin de temsilci ve mirasçısıdır. TÜRK-İŞ kurulduğu günden beri hem çalışma hayatımız, hem ülke sorunlarının çözümüne önemli katkılarda bulunmuş ayrıca, tüzüğünde belirtildiği gibi demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerinin savunucusudur.

Ülkemizde demokrasinin zaman zaman inkataa uğraması, ülke ve işçi sorunlarının çözümünde çok önemli derecede olumsuz etki yapmıştır. Son olarak 12 Eylül 1980 İhtilali''nin çalışma hayatına ve işçi haklarına getirdiği sınırlamalar, hâlâ varlığını sürdürmektedir. 12 Eylül Hukuku dediğimiz bu demokrasi dışı dönemin düzenlemeleri, varlığını sürdürdükçe, çalışma hayatımız gereği gibi sivilleştirilip demokratikleştirilmiş sayılamaz.

Son yıllarda sendikaların ve dolayısıyla TÜRK-İŞ giderek kan kaybetmektedir. Bu güç ve kan kaybının başka sebepleri şöyle özetlenebilir: Taşeron uygulamalarıyla işyerlerinde görülen işlerin bölünmesi, buna bağlı olarak işçilerin sendikasızlaştırılması (emeklerinin karşılığını alamamaları), özelleştirme uygulamalarıyla işçilerin işlerini, sendikaların üyelerini kaybetmeleri, kamu kesiminde yeni işçi alımının durdurulması, özel sektörde (iş güvencesinin olmayışı nedeniyle) yeni üye kaydetmenin hemen hemen imkânsız hâle gelmesi, bazı işkolu ve işyerlerinde toplu işçi çıkartılması, ücretsiz izin veya değişimli çalışma uygulamaları yapılması, kazanılmış sosyal güvenlik haklarının korunamaması. Son yıllarda uygulanan işçi eylem ve grevleri, sonuç almada etkili olma niteliğini giderek kaybetmiştir. Özellikle sosyal güvenlik haklarında yapılmak istenen aleyhte değişiklikle ilgili yürüttüğümüz çalışmalarda en haklı isteklerimizin bile kabul edilmesine yetmemiştir. Çünkü hükümetin katı tutumu değiştirilememiştir.

Sendikalar ve sendikacılar çoğu zaman, çoğu kasıtlı ve gerçek dışı haberlerle yıpratılmıştır; sayısı çok az olan sendikacıların yanlış tutum ve davranışları, genelleştirilerek bütünüyle sendikacılığa ve sendikalara duyulan güven, geniş manada sarsılmıştır. Kamuoyu yoklamalarında sendikaların bazen hiç dikkate alınmadığı veya çok alt düzeyde güven duyulanlar arasında yeraldığı görülmektedir.

TÜRK-İŞ Genel kurulunun bitiminden kısa bir süre sonra dünya ve pek tabii ülkemiz, yeni bir asra ilk adımı atacaktır. Bu asırda; insan hakları daha çok öne çıkacak, düşünce özgürlüğüne ve temel insan haklarına konulan yasakların kaldırılmasına, hak ve özgürlükleri sınırlayan kanun hükümlerinin özgürlüğe dönüşmesine öncelik verilecektir. Hiç şüphesiz işçileri, çalışanları, emeklileri, eş ve çocuklarının insanca yaşayabileceği bir ortama ulaşma umudu daha çok artacaktır.

Ülkemizde yapılan AGİT toplantısının sonuç bildirisi, bu ve benzeri insani değerlere bütün hükümetlerin önem vermesini öngörmektedir. Türk sendikacılığı, geldiğimiz bu aşamada önce kendini değerlendirmesi, (öz eleştiri yapması) gelişen ülke ve dünya şartlarına ayak uydurabilecek tarzda düşünce ve ilkeler üretmesi, alışılmış ve kanıksanmış yöntemler yerine, çağa uygun ilkeler ve hedefler belirlemelidir.

Gerçek olan şudur: TÜRK-İŞ maalesef, alışılmışlığın dışına henüz çıkamamış, iç yapılanmasını ve çalışma yöntemlerini gelişen üstün değerlere uygulayacak nitelik kazandıramamıştır. Bugün konfederasyon; isteklerin kulak tıkanan, sözü dinlenmeyen, en haklı istek ve eleştirilerine bile olumlu yaklaşım gösterilmeyen, dolayısıyla "Ankara''da TÜRK-İŞ vardır" ilkesi artık iyice unutulan umursanmaz konuma gelmiştir. Kişisel sürtüşmeler terkedilerek, fikri düşünceler ağırlık kazanmalı, geleceğe dönük kararlar alınmalıdır. Bu genel kurula katılacak sendikalar ve delegeler çok önemli bir sorumluluk altında ve yerine getirilmesi gerekli bir görevle yükümlüdürler. Sendikaların genel kurullarında alınan kararları, genel kuruldan seçilen genel başkan ve yönetim kurulu üyeleri uygular. Tüzüğe göre TÜRK-İŞ yönetim kurulu 5 üyeden oluşmaktadır. Devlet Hayatında hükümet icra organı olarak ne ise, sendikalarda da yönetim kurulu odur. Yönetim kurulu seçiminde hassas davranılmazsa, kişisel ilişkiler, siyasi görüş ayrılıkları ve benzeri etkilerin altında kalarak, işçi görecekler yerine, kendisine iş seçilmiş olur.

Bilinen tanımıyla, "işe adam" yerine, "adama iş" bulunmuş olur. Bu ise sorunları çözmez, hizmetlerin yerine getirilmesini aksatır. Bu durumdan da işçiler, giderilemeyecek tarzda büyük zararlar görür. Unutulmamalıdır ki, her genel kurulda olduğu gibi seçmen olan delegeler üzerinde çok büyük sorumluluk vardır. Seçilenler işini en iyi bir şekilde yapacak, yapamazsa gidecek. Yahut "olsa da olur olmasa da olur", "iş görülse de olur, görülmese de olur", "sorunlar çözülse de olur, çözülmese de olur" anlayışı devam edecektir.

24 yıl önce
Türk-İş Genel Kurulu ve Delegelerin Sorumluluğu
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak