|
Seçime dair tuhaf bir soru ve Türkistan Kaygısı

Birkaç aydır gündemimizi bütünüyle rehin alan seçimleri, hamdolsun, beklenen olgunlukla tamamladık. Yapılan itirazlar ve sonuçlarını da milletin iradesine saygı ve rıza gösterip aynı olgunlukla karşıladık. Artık işimize ve geleceğe odaklanmalıyız.



Seçim öncesi son haftaya girdiğimizde bende garip bir merak uyandı. Öyle, seçimlerin sonuçları falan cinsinden bir merak değil. Büyük şehirleri özellikle
dünyanın metropollerinden olan İstanbul’u yönetmeye hazırlanan başkan adayları
nın en son hangi kitabı, kitapları okuduğunu merak etmeye başladım. Belki soran oldu ama ben yazılı, sözlü ve görsel röportajlarda bu soruyu yöneltene rastlamadım. “Hay-huy” bazen de “hır-gür” içinde; hele bunca şehir, kasaba ve belde sorunları ve çözüm önerileri tartışmalarının arasında benim sorumun ne kıymeti vardı ki?
Ama, merak işte.
Sayın Binali Yıldırım ve Sayın Ekrem İmamoğlu en son hangi kitabı okudular?
Yoğun bir dönem geçirdiklerini ve buna zamanlarının olmadığını da biliyorum. Bu yüzden soruyu değiştirerek bir kere daha soruyorum.
Danışmanları onlara en son hangi kitapların özetlerini sundular?
Tarihte iz bırakmış pek çok isim bize tecrübelerini yansıtan nice eserler, nice hatıralar bırakmışlardır. Zaman zaman bunlara dikkat çeker, mümkün olan herkese tavsiye ederim. Bizden önce bizim yaşadıklarımıza benzer sorunlar ile boğuşan, bazen mağlup, bazen de üstesinden gelerek
kendisini ve toplumunu düze çıkaran şahsiyetlerin hatıraları, hem geçmişin tarihini yazmak ve hem de geleceğin tarihini kurmak için en önemli rehberlerdir.
Benim ne okuduğumu ve sözü nereye getirmek istediğimi merak ediyorsunuz. Önce 1960’lı yıllarda yayımlanan
Yakın Tarihimiz Dergisi
nde merhum
Zeki Velidi Togan
ile yapılan bir röportajı okudum. Orada esefle, Türkistan Tarihi ile ilgili yazıp yayınlayamadığı bir eserinden söz ediyordu. Elbette bu 1942 yılında yayımlanmış olan
Bugünkü Türkili ve Yakın Tarihi
nden başka bir kitap olmalıydı. Muhtemelen kendisinin
Basmacı Harekâtı
içindeki erken dönem mücadelesini de içine alan hatıralarıydı. Bu eski röportajı okumamın ardından, yeni bir okuma arayışındaydım
ki, imdadıma Doğu Türkistan’ın İlk Devlet Başkanı Alihan Töre’nin Hatıratı, Türkistan Kaygısı
yetişti. İlk baskısı 2006 yılında yapılmış olmasına rağmen dikkatlerimden kaçan ancak oğlu Kutlukhan Şakirov’un (Edikut) hazırlayıp, Oğuz Doğan’ın Türkiye Türkçesine uyarladığı ve Şubat ayında Tarih-Kuram yayınlarından çıkan ikinci baskısı elime ulaştı. Büyük dava adamı Alihan Töre de tıpkı Zeki Velidi Togan ile aynı yıllarda
Türkistan’da mücadeleye girişen önemli fikir ve ilim adamlarından biri.
Zeki Velidi Togan’a göre ülkemizde fazla bilinmeyen Alihan Töre;
Basmacılar Hareketini, pek çok vatan evladının yok olmasına sebep olan israf edilmiş bir kalkışma
olarak görüp farklı duruş sergileyen bir siyasetçi. Başka bir ifade ile Zeki Velidi Togan’dan oldukça farklı düşünen bir aksiyon adamı.
Alihan Töre’nin hatıraları, önce gündemimize giren sonra seçim sath-ı mailine girdiğimizden unuttuğumuz eski Sovyetlerin Türkistan’da ve
Çin’in Doğu Türkistan’daki zulmünün
tarihi sürecini anlamak isteyenler için de vazgeçilmez bir kaynak. Bugünkü Kırgızistan’ın Tokmak yani eski Balasagun şehrinde Özbek bir ailede doğan Alihan Töre, okuyucularını bütün Türkistan’da uzun bir seyahate çıkarıyor. Bir tarafta Sovyetler, diğer tarafta Çin’in kıskacına giren Türkistan’da verdiği siyasi mücadelesini ve
Doğu Türkistan Cumhuriyeti
’nin kuruluşunu anlatırken bir yandan da okuyucusunu
Türkistan ve İslâm Tarihinin
derinliklerinde yüzdürüyor.
Düşünün bir kere;
Semerkant, Buhara, Kaşgar
gibi büyük ilim ve medeniyet merkezlerinin adını duyar, Ortaçağlarda oralarda yetişen ilim adamları ile iftihar ederken; aynı coğrafyada yirminci yüzyılda yetişmiş kaç isimden söz edebilirsiniz? İşte Alihan Töre hak ettiği ilgiyi görmemiş bilmediğimiz isimlerden sadece biri. 1920’li yıllardan itibaren Balasagun ile Kaşgar arasındaki seyahatlerini; her biri romanlara, senaryo ve filmlere konu olacak hatıralarını anlatırken sizi birden Oğuzların, Uygurların tarihine, Satuk Buğra Han’dan Samanoğulları’na taşıyor. Hatırlarının arasında Türkler’in İslamlaşma sürecindeki gecikmenin sebeplerini;
Kuteybe bin Müslim’in Fergana’daki acıklı hikâyesini;
İbn Sina, Farabi, yetiştiren bir milletin cehalet ve bilgisizlik batağına düşünce başına gelenleri anlatıyor. Kaşgar’ın içine düştüğü esareti hatırlatıp, eğitimi ihmal etmenin sonuçlarına vurgu yapıyor. Sorumlular için de hiç kimsenin anılmak istemeyeceği bir dil kullanıyor: “Bunlar vatan ve millete karşı affedilmez bir suç işlemiş adamlardır. Çünkü bu adamlar, devletlerini çöküşe, milletlerini köleliğe, vatanını ise aşağılanmaya mahkûm ettiler..”
Alihan Töre’nin hatıraları, tarihçilerin kullanacakları belge niteliğinde pek çok bilgiyi de ihtiva etmektedir. Söz gelimi Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda
Azatlık Cemiyeti
nin faaliyetlerini ve 12 Kasım 1944 tarihindeki
Bağımsızlık Bildirgesi
nden sancak ve bayraklarının renklerine ve anlamlarına kadar pek çok bilgiyi sunmaktadır. Dokuz maddelik bildirgeden birkaç madde sıralayarak nokta koyalım.

Doğu Türkistan topraklarında Çin egemenliği ebedî olarak yok edilecektir.

Kurulan yeni devlet Doğu Türkistan halkının eşitliğine dayanan gerçek, özgür ve tam bağımsız bir devlet olacaktır.

Doğu Türkistan halkının çoğunluğunun Müslüman olması sebebiyle İslamiyet desteklenecek, ancak diğer dinler de himaye edilecektir.

Sizce de herkesin ama öncelikle siyasilerin hatırat okuması gerekmiyor mu?

#Seçim
#Türkistan
#Zeki Velidi Togan
#Alihan Töre
5 years ago
Seçime dair tuhaf bir soru ve Türkistan Kaygısı
Kara dinlilerle milletin savaşı
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…