Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, çocuklarının terör örgütünce kaçırıldığını iddia eden ailelerin oturma eylemine ilişkin haberler üzerine soruşturma başlatıldığını bildirdi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, çocuklarının terör örgütünce kaçırıldığını iddia eden ailelerin oturma eylemine ilişkin haberler üzerine soruşturma başlatıldığını bildirdi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada, bazı basın ve yayın organlarında "Çocuklarının PKK tarafından alıkonulduğu gerekçesiyle aileler Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde oturma eylemi yapıyor" şeklinde haberlerin yer aldığı belirtildi.
Söz konusu haberler üzerine soruşturma başlatıldığı kaydedilen açıklamada, "Cumhuriyet Başsavcılığımızca iddialarla ilgili 2014/16234 soruşturma numarasıyla soruşturma yürütülmektedir. Safahati ve sonucu hakkında kamuoyuna bilgi verilecektir" denildi.
Eyleme katılan ailelerin sayısı 10'a yükseldi.
Çocuklarının dağa kaçırıldığı iddiasıyla 19 Mayıs'ta iki ailenin başlattığı oturma eylemine katılan ailelerin sayısı 10'a yükseldi. Ellerinde çocuklarına ait fotoğraflar ve pankartlarla belediye önünde bekleyişlerini sürdüren aileler, çocuklarının terör örgütüne götürülüşüne tepki gösteriyor.
Çocuklarına kavuşacakları günü özlemle bekleyen aileler, dua edip gözyaşı döküyor. Annelerden kimi hiç uyumadan çocuğunu izlemeyi kimi hiç bırakmadan sarılmayı düşlüyor, bazı anneler ise mevlit ve kurban adıyor.
"Analar ağlamasın" diye başlatılan çözüm sürecinde, evlatlarından ayrı kalan gözü yaşlı anneler, çocuklarına kavuşmak için yetkililere sesleniyor.
Oğlu Fırat Aydın Eren'den 33 gündür haber alamadığını belirten anne Mahfuze Eren, AA muhabirine, 23 Nisan'da piknik amacıyla Lice'ye giden oğlunun kadın örgüt mensuplarınca yapılan propaganda sonucu kandırıldığını belirtti.
"Bu eylem evladım gelinceye kadar devam edecek"
Eren, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer devlet yetkililerine çağrıda bulunduğunu ifade ederek, çocuğuna kavuşmak için destek istediğini söyledi.
Oğlunun başarılı bir öğrenci olduğunu ancak sağlık sorunları bulunduğunu dile getiren Eren, "Gözünde tembellik, kemiklerinde de zayıflık sözkonusu idi. 15 yaşına kadar 12 kırığı oldu. Oğlum gelsin. Savaşmasını istemiyorum. Okusun. Hayalleri vardı. Başarılı bir öğrenciydi. Oğluma bir an önce kavuşmak istiyorum. Çünkü ben yaşayan bir ölüyüm. Evladım olmadığı zaman ben de yokum. Bu eylem evladım gelinceye kadar devam edecek. Allah rızası için gücü olan, etkisi olan bu işe bir el atsın" diye konuştu.
"Barış bir an önce gelsin. Hiçbir anne ağlamasın" diyen Eren, 15 yaşındaki çocuğun iradesinin olamayacağını dile getirdi.
Eren, oğlunun duyarlı bir çocuk olduğunu vurgulayarak, şöyle dedi:
"Oğlumun dağa gitmek için pikniğe gittiğine inanmıyorum. Benim oğlum gidecek olsaydı bana mektup yazar ve giderdi. Oğlum çok efendi bir çocuktu. Bana çok düşkündü. Beni görse orada kesinlikle durmaz. Bir göreyim oğlumu. Oğlumu görmek istiyorum. Bana dese, 'ben gelmek istemiyorum', ben, 'tamam' derim. Ama ben biliyorum. He akşam ağlıyordur. İdealleri vardı. Gen mühendisi olmak istiyordu. Bilgiliydi. Takdir alırdı. Halkına yararlı bir insan olacaktı. Oğlumun tüm geleceği gitti. Ya o ölecek ya bir insanı öldürecek. Başka bir yolu var mı?"
"Tüm anneler gelsin"
Ağlayan çok anneler olduğunu ifade eden Eren, çocuğu gidip de gelmeyen anneler olduğunu, bu eylem ile onların sesi olduklarını vurguladı.
"Tüm anneler gelsin. Bu sadece dağa giden annelerin sorunu değil. Asker annesi, polis annesi de gelsin. Hepimizin ciğeri yanıyor. Sadece oğlu dağda olan annelerin değil. Bu Türkiye'nin kanayan bir yarası. Barışın bir an önce gelmesi lazım" ifadelerini kullanan Eren, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak'ın kendilerini ziyaret etmediğini belirtti.
Eren, belediye başkanı ile bir sorunları olmadığını anlatarak, "Sayın Kışanak en azından gelip geçerken uğrayabilirdi. Desteğini beklerdim. Çünkü oylarımızla orada" dedi.
Artık çocukların dağa gitmesini istemediklerini dile getiren Eren, çocuklarının okuyup memleketine hayırlı birer evlat olmasını istediklerini kaydetti.
"Çocuğuma kavuşunca yanında yatacağım"
Eren, artık annelerin ağlamaması için yalvardıklarını belirterek, gözyaşlarıyla, "Çocuğuma kavuşunca yanında yatacağım. Hiç uyumadan onu seyredeceğim. Hiç uyumayacağım. Oğlum gözümün önünden gitmiyor. Evlat acısı çok acı, hiçbir şeye benzemiyor" şeklinde konuştu.
Hükümete teşekkür ettiğini dile getiren Eren, AK Parti hükümetinin barış sürecini ele aldığını, bu nedenle Başbakana güvendiğini, çocuğunu kendisine kavuşturacağına olan inancının tam olduğunu anlattı..
"Bu halka zulümdür. Allar bırakır mı bu zulmü yapanı"
Kızı Halime Gündüz'e kavuşmak için oturma eylemini sürdüren Safiye Gündüz, kızına kavuşana kadar oturma eylemini sürdüreceğini söyledi.
"Bu anne-çocuk davasıdır. Herkes bilsin. Herkes el atsın" diyen Gündüz, kızını onların eline bırakmayacağını belirtti.
Gündüz, kızının 15 yaşında olduğunu ifade ederek, "Anne çocuğundan ayrılır mı? O benim bebeğimdi. Onu getirmeye kadar buradan gitmiyorum. Onu okulundan ettiler. Bu vicdan, merhamet midir? Başbakandan, Cumhurbaşkanından destek istiyoruz" dedi.
Kızının savcı olmak istediğini anlatan Gündüz, kızının kandırıldığını savundu.
Röportaj sırasında duygulanarak ağıt yakan Gündüz, "Belediyenin düzenlediği piknikte çocuklarımızı kandırıp götürdüler. Herkes anadır. Halimizden anlasınlar. Bu zulümdür. Bu halka zulümdür. Allar bırakır mı bu zulmü yapanı" diye konuştu.
Kızının resmini gösteren Gündüz, "Bu dağ kızı mıdır? diye sordu.
Oğlunun bilyelerini gösterdi
Fatma Türk, Kürtçe yaptığı konuşmada, oğlu Ahmet Barış'ın kandırılarak dağa götürüldüğünü söyledi.
Eylemi televizyondan gördükten sonra belediye önüne gelerek bugün eyleme katıldığını ifade eden Türk, oğlunun 15 yaşında olduğunu söyledi.
Oğlunun okuldan geldikten sonra bilyeleriyle oynadığını anlatan Türk, "Oğlum okul çantasını bırakıp bilyelerini, topacını alır oynamaya giderdi. Oğlum oyuncak oynuyordu. Bunlar dağ çocuğu değil. Bir oğlum daha dağa gitmişti. Çocuklarımın dağa gitmesini kabul etmiyorum. Oğlum geldiği zaman kurban kesip, mevlit vereceğim" diye konuştu.
"Oğlumsuz dayanamıyorum"
Saliha Tokay ise oğlu Mehmet Tokay'ın 3 yıl önce 14 yaşında kandırılarak dağa götürüldüğünü ifade ederek, oğlunun 17 yaşında olduğunu söyledi.
Tokay, ağlamaktan psikolojilerinin bozulduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Halkın çocuklarını kandırıp götürüyorlar. Sesimizi yükseltmez, başkaldırmazsak kalan çocuklarımızı da götürecekler. Asla kabul etmiyoruz. Çocuklarımızı getirsinler. Yeter ciğerimizin yandığı. Ciğeri yanan anneleri buraya çağırıyorum. Bize destek olsunlar."
"Oğlumun başını ben yıkardım"
Ali Karaşin'in annesi Yüksel Karaşin ise oğlunun 40 gün önce dağa götürüldüğünü anlatarak, "Oğlumun başını ben yıkardım" dedi.
Karaşin, gözyaşları içinde yüreğinin yandığını dile getirerek, "Oğluma kavuşursam hiç bırakmayacağım. Kapıyı kilitleyeceğim bir daha kimse götürmesin diye. Hep sarılacağım. Bu acıya dayanamıyorum. Gözüm kapıda. Bir türlü kapı çalmadı. Gözlerim yolda kaldı" şeklinde konuştu.
Gülbeyaz Karaşin de (3) abisini çok özlediğini, onun geri gelmesi için annesiyle her gün oturduğunu söyledi.
"Çocuklarımızı çok zor şartlar altında büyüttük"
Dicle Üniversitesinde okuduğu sırada dağa giden oğlu için eyleme katıldığını ifade eden Meral Çapa, şunları dile getirdi:
"Oğluma kavuştuğum gün doğduğum gün olacak. Ama bu özlem sürerse artık dayanamayacağım. Ya aklımı ya hayatımı kaybedeceğim. Biz anneyiz. Anneleri niye ağlatıyorlar?. Barış olsun tüm çocukları evlerine göndersinler"
Oğluna kavuşmak için kurban adadı
Oğlundan 3 aydır haber alamadığını anlatan anne Kevi Kan, komşusundan eylem yapıldığı bilgisini aldıktan sonra 2 gündür eyleme katıldığını söyledi.
Zeynep Baytok, oğlu Osman'dan 18 Nisan'dan bu yana haber alamadığını anlatarak, çocuğuna kavuşmak istediğini söyledi. Baytok, Allah için çocuklarının gönderilmesini isteyerek, oğluna kavuştuğu gün kurban keseceğini dile getirdi.