|

Terör elçileri

Türkiye-ABD ilişkilerini güçlendirmeleri beklenen Amerikalı büyükelçiler, iç siyaseti dizayn etmek istedikleri ve teröristleri destekledikleri için Ankara’dan “istenmeyen adam” olarak gidiyorlar.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/10/2017 Çarşamba
Güncelleme: 02:49 - 11/10/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
​Türkiye bugün John Bass’ın açıklamaları üzerinden yaşanan krizi Amerikan elçileriyle uzunca bir süredir yaşıyor.
​Türkiye bugün John Bass’ın açıklamaları üzerinden yaşanan krizi Amerikan elçileriyle uzunca bir süredir yaşıyor.

Türkiye bugün John Bass’ın açıklamaları üzerinden yaşanan krizi Amerikan elçileriyle uzunca bir süredir yaşıyor. ABD’nin son yıllarda Türkiye’de görev yapan büyükelçileri, iki ülke ilişkilerini güçlendirmeye çalışmak yerine siyaset ve güvenlik tasarımcısı gibi çalışınca sefir krizlerinin yegane aktörleri haline geldi. Eric Edelman’dan Ross Wilson’a, James Jeffrey’den Francis Ricciardone’ye ve son olarak John Bass’a kadar tüm elçiler, Türkiye’nin içişlerine müdahale eder nitelikteki eylemleri nedeniyle tepkilerin odak noktası oldu. Ankara’nın Washington’a bağımlı siyaset güttüğü yılların artık geride kaldığı gerçeğini kabullenmekte zorlanan sefirler, görev yaptıkları ülkeyi ‘müstemleke’ gibi görmeye devam edince başkentte yapayalnız kaldı. İşte, ABD’nin 2002 yılından buyana ‘siyaset dizaynı’ ve ‘darbe organizesi’ gibi görevlerle Ankara’ya yolladığı elçilerin hazin hikayesi...


Washington Pinokyosu

Dizayn elçileri zincirinin son halkası ABD’li John Bass, 1 Ekim 2014 tarihinde göreve başladı. Karıştığı eylemler nedeniyle Ankara’da adeta ‘istenmeyen adam’ ilan edilen Bass, yeni görev yeri Afganistan’a Türkiye’den kovularak gitti. Geldiği günden buyana söylemleriyle diplomatik sınırları aşan Bass, 3 yıllık Türkiye kariyeri boyunca çok sayıda kirli oyunun merkezinde yer aldı. Bass’ın yakın geçmişteki günah galerisinden kısa pasajlar şu şekilde:

PKK’NIN HAMİLİĞİNE SOYUNDU

ABD’nin PYD-PKK terör örgütüne hem lojistik hem silah desteği verdiğine ilişkin onlarca kanıt, video ve fotoğraf olmasına rağmen ABD’nin Ankara Büyükelçiliği, diplomatik teamülden çıkarak Twitter diline sarıldı. Elçilik, “ABD hükümetinin DEAŞ’a destek verdiği yönündeki iddialar doğru değildir. ABD hükümeti, YPG veya PKK’ya silah ya da patlayıcı sağlamamıştır, nokta” şeklinde skandal bir açıklama yayınladı.

PKK’nın adeta üsse çevirdiği belediyelere kayyum atanmasından sonra da sahneye çıkan John Bass, “Kayyum atamalarının geçici olacağını ve vatandaşların yakında Türk anayasasına uygun yeni yerel yetkililer seçmelerine izin verileceğini ümit ediyoruz” dedi. PKK destekçisi bildiriye imza atan akademisyenlere de sahip çıkan Bass, teröristlerin katlettiği yüzlerce masumu unuttu; “Şiddetle ilgili endişelerin ifade edilmesi, teröre destek vermekle eşdeğer değildir” açıklaması yaptı.

ARTVİN'DE HES MÜFETTİŞİ!

24 Nisan sözde Ermeni soykırımı anma gününde sosyal medya hesabında İngilizce olarak ‘Ermenileri Anma Günü’ yazan Bass, Türkçe mesajında ise birdenbire ‘soykırım’ dedi.

Bass, Türkiye’deki enerji işleriyle de yakından ilgilendi. Artvin’deki HES projesi sürecinde soluğu hemen bölgede alan Bass, santral projesine yönelik eylemler için yöre halkını kışkırttı.

Devlet sırlarını sızdırarak casusluktan yargılanan Can Dündar tutuklanınca telaşlanan Bass, “Bir basın kurumunun daha baskılandığını düşündüren gelişmelerden oldukça endişeliyiz” mesajı paylaştı.

TUTUKLAMA PANİKLETTİ

Türkiye’de kaotik eylemler için Büyükada’da plan toplantısı icra edenlere yönelik yapılan operasyon, elbette ilk başta Bass’ı çıldırttı. Bass, provokatörler mahkemedeyken ‘özgürlük’ çağrısı yaptı.

Bass, 15 Temmuz darbe girişiminin baş piyonu FETÖ’cülere de sahip çıktı. FETÖ üyesi polis ve savcıların ABD bağlantılarını sağlayan konsolosluk çalışanı Metin Topuz tutuklanınca panikleyen Bass, Topuz’a yönelik sağlam temellere dayanmadığını iddia etti.


Kumpası biliyordu

Ross Wilson, 2005-2008 arası Ankara’da görev yaptı. CHP eski lideri Deniz Baykal’a yönelik kaset kumpasından haberdar olduğuna ilişkin izlenimler veren Wilson, Wikileaks’e düşen gizli belgelerdeki ifadelerinde, ABD’nin Türk siyasetini nasıl dizayn etmeye çalıştığını gözler önüne serdi: “Baykal’dan kurtulup yerine marjinal şekilde daha sunulabilir bir lideri yerleştirmek Erdoğan’a ve AK Parti’ye karşı ordu ya da yargı yoluyla baskı kurmaktan daha etkili bir silah olabilir.”


17/25'te başaramadı

Francis J. Ricciardone, 2010 yılında Ankara’ya büyükelçi atandı. 2014’te de görev süresi doldu. Şuan Mısır Amerikan Üniversitesi Rektörlüğü görevini sürdürüyor. Ricciardone, başta 17-25 Aralık darbe girişimi olmak üzere birçok süreçte yaptıklarıyla hafızalara kazındı.

Çeşitli soruşturmalar kapsamında yargılananlara ilişkin hakim ve savcılara gözdağı vermekten çekinmeyen ‘Ricci’, zanlılara ilişkin iddiaların mesnedsiz olduğunu savundu, “ABD ve Avrupa mahkemelerinin buna anlam vermesi zor olacaktır” dedi.

FETÖ üyesi hakim-savcı-polisler eliyle icra edilen 17-25 Aralık darbe girişiminden büyük haz duyan Ricciardone, püskürtülemeyeceğine inandığı bu kumpası öve öve bitiremedi. AB ülkelerinin büyükelçileriyle yaptığı toplantıda Ricci’nin, “İran’a uyguladığımız ambargoyu Halk Bankası ile deldiler. Bunu engellemek için harekete geçtik. Bugünden sonra bir imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz” dediği ortaya çıkmıştı. Ricci, daha sonra 17-25’i “Yurtta stres cihanda stres” sözleriyle tanımladı.

ABD’Lİ FETÖ SEVİCİ

*Paralel yapıdan ve ‘dış tehditler’ söyleminden hiçbir şey anlamadığını belirten Ricci, hükümet karşıtı protestoculara da cesaret vermeyi ihmal etmedi: “İyi bir idare istiyorsunuz ve talep etmeye devam ettiğiniz takdirde, bunu elde edeceğinize eminim.”

”İster darbeci generaller, ister Erbakan gibi adamlar olsun yine de Türkiye’ye mahkumuz” itirafından geri kalmayan Ricci, görevden ayrıldıktan sonra da boş durmadı. Bu sefer “Türkiye Suriye’de teröristlere yardım ediyor” kampanyasına vargücüyle katıldı; Ankara’nın el-Nusra ile çalıştığını iddia eden ilk ABD’li oldu.

Ricci de tıpkı halefi Bass gibi, FETÖ’ye yönelik hiçbir eleştiride bulunmadı, aksine örgütü destekledi. Yazdığı mesajda Twitter diline sarılan Ricci, “ABD, Hizmet Hareketi’ni hiçbir şekilde şiddetli bir silahlı örgüt olarak görmüyor. Nokta” dedi.


En azından dürüst

James Jeffrey, Türkiye’de 2008-2010 yılları arası görev yaptı. Daha sonra Irak’a gitti. Jeffrey, samimiyet testinde diğer elçilerden farklılığıyla hemen dikkat çekti. Darbe girişiminde FETÖ’ye dikkat çeken Jeffrey, ülkesinin PKK’ya silah yardımlarını da “Türkiye açısından ihanet” olarak yorumladı. “Türkleri 35 yıldır tanıyorum. Onlara yalan söylerseniz buna pişman olursunuz” diyen Jeffrey, Erdoğan’ın samimi ve dürüst tavrına ilişkin ise şunları söyledi: “Erdoğan Washington’da ve Avrupa’da sevilmiyor. Otoriter görülüyor. Batı daha önce Erdoğan’dan daha otoriter olan çok liderle muhatap oldu. Ama fark şu; Suudlar, Mısırlılar her koşulda bize yaltaklanıyor. Bizimle aynı değerleri paylaşıyormuş gibi yapıyorlar. Erdoğan ise bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor, dostumuz olmaya çalışmıyor. Ondan daha otoriter liderler ise dostumuzmuş gibi poz yapıyor. Yakın zamana kadar Putin bile böyle davranıyordu. Erdoğan Washington’da bu yüzden sevilmiyor.”


Randevusuz gitti

Eric Edelman, 2003-2005 arası Türkiye’de görev yaptı. Görevde iken iki ülke ilişkilerini gerginleştiren Edelman’a 2004’te Başbakan Erdoğan, 6 hafta boyunca randevu vermedi. Randevu verildiğinde gecikmeye gerekçe gösterilen ‘Unutmuşuz’ açıklaması Edelman’ın görevden ayrılmasında önemli rol oynadı. FETÖ üyeleri eliyle yürütülen kumpas davalarını kullanarak bunu AK Parti’ye yönelik operasyon amaçlı kullanan Edelman, daha sonraki açıklamalarında ise kâh Erdoğan’ın ‘tek adam’ olduğunu iddia etti, kâh “Türkiye iç savaşa doğru gidiyor” dedi. Hızını alamayan Edelman, FETÖ elebaşı Gülen’i övmekten geri durmadı. Edelman, ABD’nin Suriye konusunda Türkiye ile anlaşmasının ‘şeytanla pazarlık’ anlamına geleceğini bile savundu.


#Francis Ricciardone
#John Bass
#ABD
#Eric Edelman
7 yıl önce