|

Baybars’ın görkemli hayatı

Ali Emre’nin 2017’de yayımladığı Nureddin Zengi / Şark’ın Kandili ile başlayan, sonrasında Selahaddin / Şark’ın Kartalı ile devam eden roman üçlemesi, Baybars / Şark’ın Kalkanı ile tamamlandı. 1118’de doğan Nureddin Zengi’den 1277’de vefat eden Baybars’a kadar yüz atmış yılı içeren dönem, yaklaşık bin beş yüz sayfalık hacimle nihayete eriyor.

04:00 - 15/10/2020 Perşembe
Güncelleme: 16:51 - 15/10/2020 Perşembe
Yeni Şafak
 ​Ali Emre, Baybars’ın hayatını okuru sıkmadan, akıcı bir dil, duru ve dozunda bir kurguyla anlatır.
​Ali Emre, Baybars’ın hayatını okuru sıkmadan, akıcı bir dil, duru ve dozunda bir kurguyla anlatır.
SÜLEYMAN CERAN

Tıpkı sazdan bir sepetin içinde Nil’e bırakılan Hz. Musa’nın, Mısır’da mazlumlara önderlik ederek Firavun’un korkulu rüyası olması gibi, köle pazarlarında satılan, acılı ve çetrefilli yılların ardından Mısır’a sultan olup Moğollar’ı darmadağın eden Baybars’ın hikâyesi de elbette dinleyen ve okuyan herkesi cezbedecek pek çok veri içeriyor. Destanlara, masallara, resimlere konu olmuş bu görkemli biyografi, roman dünyasının ilgisinden kaçamazdı.


Ali Emre, Baybars’ın hayatını okuru sıkmadan, akıcı bir dil, duru ve dozunda bir kurguyla anlatır. Eser, yıllar içinde kavileştirilmiş güçlü bir tarihsel arka plana yaslanır. İlk romanı Nureddin Zengi’nin ön hazırlıklarına başladığı yıllardan beri durmaksızın dönem okumaları yapan Emre, ulaştığı verileri, yapboz parçalarını birleştirir gibi bir araya getirerek tarihsel tutarlılığa ve ahenge ulaşır. Yaşananları gerçeğe en yakın bir biçimde ve kronolojik sırayı da gözeterek romanın akışına katar. Baybars’ın Kıpçaklığı, mavi gözlü ve sarışın oluşu, köle olarak Sivas’a, daha sonraları Halep’e ve Şam’a götürülmesi ayrıntılarıyla verilir. Baybars’ı satın alıp yetiştiren Emîr Alâeddin Aytekin Bundukdârî ile Kahire’ye götürülmesi, Bahriyye Memlükleri’ne katılıp savaşçılığı ile ön plana çıkması, tadında eklenen kurgularla anlatılır. Turan Şah zamanında, Dimyat’ı ele geçirerek Mansûre’ye kadar ilerleyen Fransa Kralı Louis’nin bozguna uğratılıp esir düşmesinde Baybars’ın cehdi kıymetlidir. 1243’teki Kösedağ Savaşı ile Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılması, 1258’de Abbasi Hilafeti’nin yıkılması da kritik başlıklardır. Baybars’ın, Kutuz’la birlikte Moğollara karşı savaşması, eserin kırılma noktasını oluşturur. Kırk üç yıldır yenilgi yüzü görmeyen ve İslam coğrafyasının her yerine çekirge sürüsü gibi saldıran Moğolların aldığı ilk yenilgi olan Aynicâlût Savaşı’nda üstün gayret gösteren Baybars’ın yıldızı, bu yıllarda daha da parlar. Eski hesaplar ve verilen sözlerin boşa çıkması nedeniyle Kutuz’u da av esnasında öldüren Baybars, Bahriyye Memlükleri’nin önde gelenleri tarafından sultan ilân edilir. Kahire’ye varıp Kal‘atü’l-Cebel’e çıkan Kıpçak savaşçı, el-Melikü’z-Zâhir unvanıyla 1260’ta tahta oturur. Birkaç cümle ile ifade ettiğimiz bu kırk yıl, eserde, yüzlerce sayfayla görkemli bir biçimde anlatılır. Eser; William Wallace’tan Uzun Bacaklı Edward’a, İbn Teymiyye’den Haşhaşilere, Muîneddin Pervane’den Hülâgû’ya, suikastlar, ihanetler, savaşlar, direnişler, merhamet örneklerinden kıyımlara kadar sayısız sahnelerle dolu olan birinci sınıf bir tarihî romandır.

ÖRNEK ŞAHSİYET: KADIN HOCA

Şark’ın Yıldızları olarak da adlandırılan roman serisinin üçünde de yer alan isimlerden biri, asıl adı Selma olan Kadın Hoca’dır. Kadın Hoca, gençliğinde Kerem adlı bir gence gönül verir fakat Kerem düğünden kısa bir zaman önce Haşhaşiler tarafından katledilir. O vakitten sonra Selma, kalbini erkeklere kapatır ve zühdün, ilmin içinde derinlikli yolculuklara niyetlenir. İlk kez 1204 yılında IV. Haçlı Seferi esnasında karşımıza çıkan Kadın Hoca’nın babası Kutbeddin’dir. Kutbeddin, zamanında Nureddin Zengi’yle çalışmış, sonrasında da onu anlatan bir risale hazırlamıştır. Kitaba düşkün, vakur bir mücahid, sözü dinlenecek kıymetli bir adamdır. “Hulefâ-yı Râşidîn ile Ömer b. Abdülazîz’den sonra Nureddin’den daha iyisini, daha adaletli ve merhametlisini görmediğini” (el-Kâmil fi’t-târî , XI, 403) söyleyen ve Kudüs’ün fethinden sonra 1188’de Dımaşk’ta Selâhaddîn-i Eyyûbî ile görüşerek Hittîn Savaşı’nın cereyan ettiği alanı gezen İbnü’l-Esîr, yazarın ilk romanı Nureddin Zengi’de yanına gelen gençlere Kadın Hoca’ya gitmelerini telkin eder. Gençler Kadın Hoca ile görüşüp risaleyi isterler ama onun yerine Nureddin Zengi’yi onun gözünden uzun uzun dinlerler. Hâzirûn içinde, Musul’dan gelen Cafer adlı genç bir medrese talebesi vardır. Cafer’in yolu da Kadın Hoca’nın kız kardeşi Zehra’nın kızı Leyla ile kesişir. Evlenirler. Çift, doğan çocuklarına Kutbeddin Berke adını verir. Kutbettin de zamanı gelince Hatice Hatun ile evlenir ve onların da Zehra ismini verdikleri bir kızları olur. Zehra da Allah’ın takdiri ile Şark’ın Kalkanı olacak olan Baybars’ın eşi, yol arkadaşı, sırdaşı ve çocuklarının anası olur. Bu sevdanın fazlasıyla değiştirdiği Baybars’ın oğluna Berke ismini vermesinin nedeni işte bu geçmişte yatar. Kadın Hoca’nın o kıymetli hatırası da bu vesileyle, üç eserde de yaşatılır. Yazar, ciddi bir emekle kurguladığı Kadın Hoca ile öncü ve ideal kadın profiline de sık sık göndermeler yapar ve gençlere örneklik sunar.

ASIRLARDIR PARILDAYAN KALKAN

Bir sultan düşünün, sarayda toplanan paranın yarısından fazlasını Kahire ve civarındaki şehid yakınlarına, fakirlere, evlenmek isteyen gençlere, mültecilere, sakatlara, medreselere, yoksul misafirlere, talebelere, sokak hayvanlarını ve güvercinleri besleyenlere dağıttırsın. Bir sultan düşünün, satın aldığı binlerce kitabı medreselere, mekteplere, âlimlere bağışlasın. Aşevini çalıştırsın, Kahire’deki saraylardan birini uzaklardan gelen talebelerin ve misafirlerin konaklaması için tahsis etsin. Bir sultan düşünün, ömrünün sonuna kadar, Müslümanları bunaltan Haçlılarla ve Moğollarla vuruşsun dursun. Mazlumu kalkanı altında korusun, kılıcının gölgesini zalimden hiç eksik etmesin.

Ömrü at sırtında, savaş meydanlarında geçen Baybars’ın cenk hatıraları biter mi? Baybars atına binince Ali Emre de kalemine yüklenir, kılıçlar vuruştukça, kalkanlar gidip geldikçe, oklar keskin fısıltılarla düşmanın zırhını delip geçtikçe o da coşar da coşar. Roman, gücünü, yoğun edebi tasviri, sinematografik anlatımı, yerinde kurgusu ve görklü Türkçenin kulak musikisine uygun kelimelerinin kullanımından alır. Şark’ın Yıldızları serisinin üçüncüsü olan bu eser, önemli bir zaman dilimini günümüze de ışıklar düşürerek işlemektedir. Moğolları darmadağın edip sultan olan ve yine Moğolları yendiği bir cenk sonrası hayatını kaybeden Sultan Baybars’ın, ömrünün sonuna kadar Müslümanları koruyup kollamak donattığı kalkan, bugün de hep birlikte ihtiyaç duyduğumuz bir Müslümanlık iklimi, kardeşlik çatısı ve direnç cephesi değil midir?

#Baybars
#Hz. Musa
#Ali Emre
4 yıl önce