|

Biyografik film furyası: Biz yeni başladık

Müslüm’ ve ‘Ayla’nın gördüğü ilgiden sonra biyografi filmlerine beyazperdede daha sık rastlanmakta. Geçen hafta ‘Dilberay’ vizyona girdi. Bir ay sonra da “Acıların Kadını” diye anılan Bergen’in hayatı var. Film eleştirmeni Mehmet Açar, “Biyografi filmi dünyada çok ilgi görülen bir alan. Biz daha yeni başladık” diyor.

Sevda Dursun
00:00 - 9/02/2022 Çarşamba
Güncelleme: 22:02 - 8/02/2022 Salı
Yeni Şafak
Dilberay
Dilberay

Toplumun hafızasında önemli yer edinmiş insanların biyografilerinin gördüğü ilgi, beyaz perdeye yansımaya devam ediyor. Özellikle son yıllarda yerli biyografi filmlerinin sayısında yaşanan artış, sinema izleyicisi cephesinden de olumlu karşılık buluyor. Başta Müslüm ve Ayla olmak üzere Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu, Bizim İçin Şampiyon gibi filmler yüksek izlenme oranları yakaladı. Geçen hafta vizyona giren Dilberay filmi de bu ilgiden nasibini alıyor. Sırada bir ay sonra vizyona girecek “Acıların Kadını” Bergen’in hayatı var.

Her yerde kamera var

Aslında biyografi filmleri furyası yeni başlamış değil. 90’lı yıllarda Minyeli Abdullah, İskilipli Atıf Hoca gibi filmler gişede karşılık bulmuştu. Ancak son yıllarda özellikle şarkıcı ve müzisyen biyografileri yükselişe geçti. Biyografi filmlerine duyulan ilgiyi, Naim ve İyi ki Varsın Eren filmlerinin yönetmeni Özer Feyzioğlu gerçekliğin artmasıyla açıklıyor. Feyzioğlu, “İnternet üzerinden bize ulaşan gerçek görüntüler, sinemada gerçekliğin tarifini etkiledi. Şimdi her yerde bir kamera var ve acı tatlı her olayın gerçekliğini dijital dünyada anında izliyoruz. Bu gerçek olayları gün boyu internetten tüketen izleyici artık sinemada da daha seçici davranıyor. Ayrıca içerik üretimi çok arttı. İzleyici kurgu olduğunu bildiği bir eser izlerken çok daha zor duygulanıyor” dedi.

Melodramı seviyoruz

Biyografiye merakın, önemli kişilerin hayat öykülerinde bilinenin ötesine geçen ayrıntıları merak etmek olduğunu söyleyen sinema yazarı Alin Taşçıyan ise şunları söyledi: “Biraz melodram seven bir ülkeyiz. Bizde çok iş yapan filmler ya çok popüler komedilerdir ya da melodramlardır. Yahut arada bir kahramanlık öyküleri de başarı elde eder. Müslüm Gürses ve Dilberay’da sanıyorum melodram öyküsü öne çıktı. Dünyada biyografi filmleri hazırlanırken çok güzel araştırmalar yapılıyor. Gerçek sanatı birbirinden ayırt edebilen izleyici kitleleri olduğu için de tartışmalar çok daha yüksek düzeylerde gerçekleşiyor. O yüzden birden fazla yaklaşımla film yapmak mümkün oluyor.”

Kaliteli biyografinin yeri belgeseller

Müslüm filminin gördüğü ilgiden sonra bir anda yapımcıların biyografi film çalışmalarına başladığını söyleyen film eleştirmeni Mehmet Açar, “Biyografiye ana akım sinemanın ilgisi var. O yapımcıların da amacı o biyografide gerçekliğe sadık kalmak değil. Seyirciyi yakalayacak bir melodram öyküsü yakalamak. Gerçek, kaliteli bir biyografinin yeri televizyon belgeselleridir. Biyografi filmi dünyada çok ilgi görülen bir alandır. Biz daha yeni başladık, henüz çok iyileriyle karşılaşmadık” dedi.

Yüceltmek yetmez

  • Yönetmen Atalay Taşdiken, seyircinin beğenisini kazanmak için biyografisi yapılan insanların gerçek insan olmaktan çıkarılıp, şablon karikatüre dönüşebildiğini belirterek şunları kaydetti: “Bir insanı yüceltmek, toplumsal anlamda daha çok sevdirmek onun iyi yönlerini anlatmakla olmaz. Çünkü kim olursa olsun her insanın hataları ve yanlışları olur. Öbür türlü sadece bir övgü üzerine kurduğunuz zaman bu o kişiye de saygısızlıktır bence. Ama şunu da kabul etmek lazım. Bizim toplumumuzda özellikle kamuya mal olmuş insanların, küçük de olsa defolarını anlatmaya itiraz gelebilir. Güzelleme üzerine kurulmasının bir sebebi de bu olabilir.”
#Müslüm
#Ala
#Dilberay
#Bergen
2 yıl önce