|

Değerli kalemler gençlere emanet

Türkiye’nin en genç dolma kalem tamircisi Hakan Ünal, henüz 19 yaşında ve şimdiden tüm koleksiyonerler dolma kalemlerini gönül rahatlığıyla ona emanet ediyor. Ünal, kendisine getirilen kalemlerin maddi değerinden çok manevi değerini önemsediğini söylüyor.

Latife Beyza Turgut
04:00 - 4/12/2022 Sunday
Güncelleme: 23:10 - 3/12/2022 Saturday
Yeni Şafak
​Türkiye’nin en genç dolma kalem tamircisi Hakan Ünal.
​Türkiye’nin en genç dolma kalem tamircisi Hakan Ünal.

Türkiye’nin ve dünyanın ilk kalem festivali olan PenFest, geçtiğimiz hafta Çırağan Sarayı’nda düzenlendi. Festival, prestij kalem markaları, koleksiyonerleri ve kalem tutkunlarının katılımıyla uluslararası bir organizasyona dönüştü. Tükenmez, kurşun, boya kalemleri ve kalem aksesuarlarına dair her şeyin bulunabileceği bu organizasyonun başrolü tabi ki dolma kalemler oldu.

Belki birkaç nesil öncesinde bir mezuniyeti ya da bir terfiyi kutlamanın en özel parçalarından biriydi dolma kalemler. Günümüzde ebeveynlerin bir kısmı çocuklarının dolma kalem yerine tablet veya telefon istediğini düşünse de bu fuarın ziyaretçilerinin büyük bir kısmı gençlerden oluşuyor. Hatta daha ilginci Türkiye’deki tek dolma kalem tamircisi 2003 doğumlu genç bir Kimya Mühendisliği öğrencisi.

Namıdiğer “Dolma kalem tamircisi” Hakan Ünal, henüz 19 yaşında ve yaklaşık iki senedir dolma kalem tamiri ve restorasyonuyla ilgileniyor. İki yıl az bir zaman gibi düşünülse de şimdiden tüm koleksiyonerler dolma kalemlerini gönül rahatlığıyla ona emanet ediyor. Henüz çocuk sayılabilecek yaşlarından itibaren antikalarla ilgilenmeye başlayan Ünal, kendisine doğum günü hediyesi olarak alınan ilk dolma kalemi sayesinde dolma kalemlerle ilgilenmeye başlamış. Yaptığı restorasyon çalışmalarını dolma kalem sevgisi ile birleştirdiğinde ise “Dolma kalem tamircisi” ortaya çıkmış. Her ne kadar isim olarak “tamirci” kelimesini kullansa da Ünal yaptığı işin ağırlı olarak restorasyon olduğunu söylüyor. Kırılan veya arızalanan bir parçayı yenisi ile değiştirmek yerine öncelikli olarak, mevcut parçayı kurtarmaya çalışıyor. Bu sayede kalemin bütünlüğü ve manevi değeri de korunmuş oluyor. Ünal, “Bana getirilen kalemlerin maddi değerinden çok manevi değerini önemsiyorum” diyor.

YÜZLERCE YEDEK PARÇA VAR

  • Vintage, eski üretim kalemlerle çalıştığında yedek parça bulma konusunda çok büyük sıkıntılar yaşadığını söyleyen Ünal, bu iş için antikacıları ve pazarları dolaşıyormuş. “Antikacıları ve pazarları gezerken kötü kondisyonda olsa bile sadece yedek parçalarını elde edebilmek amacıyla hasarlı kalemleri satın aldığım oluyor” diyen Ünal’ın atölyesinde yüzlerce yedek parça varmış. Ancak bu sayıya rağmen uyumluluk ve yedek parçanın sağlamlık durumunun her zaman tatmin edici olmadığını söylüyor. “Manevi değeri olan bir kalemde öncelikli olarak kalemin bütünlüğünü korumaya çalıştığım için kalemin orijinal parçasını muadil bir parça ile değiştirmeyi tercih etmiyorum” diyen Ünal, zaman zaman kalemi yeniden kullanıma kazandırabilmek için parça değişimi yaptığını ifade ediyor.

Elbette bu tamirin bir de ücretlendirmesi var. Ünal, “Yapılacak işlemler için oldukça kapsamlı bir fiyat listesi uyguluyorum. Bu listedeki bir işlemin ücreti, restore veya tamir edilecek kalemin yaşı, kondisyonu, risk faktörü ve yapılacak işlemin zorluğuna göre değişiklik gösteriyor. Kalemin değerinden ziyade işlemin riski fiyat belirlemesinde daha etkili oluyor” diyor.

Ünal yaptığı çalışmalardan duyduğu mutluluğu, “Antika bir eşyanın onlarca, hatta yüzlerce yıl kullanılarak günümüze ulaşmasının ardından aldığı bir hasar sonucu kullanılamaz duruma gelmesi beni hep üzmüştür. Bunu nasıl düzeltebilirim diye düşünürken kendimi antikaları restore ve tamir ederken buldum. Antika bir eşya kullanılamaz durumdayken benim yaptığım dokunuşlar sayesinde yeniden hayata dönmesi beni çok mutlu ediyor” diyerek anlatıyor. Çok büyük bir keyifle yaptığı bu çalışmalar sayesinde yüzlerce kişi ile tanışmış. “Antikalarla uğraşan arkadaşlarım, kalemleri hem günlük kullanım için alan hem de koleksiyon yapan arkadaşları oldu. Hobi olarak fotoğrafçılık ve kol ve cep saatleri ile de uğraştığım için çoğu zaman dolma kalem sevgisi olan insanlarla ortak noktalar bulup kalem dışı konularda da yardımlaşabiliyoruz” diyor. Restorasyon, tamir veya bakım amaçlı kalemlerini gönderenlerin büyük bir kısmını mesleği yazı yazmayı gerektiren kişiler oluşturuyor, avukatlar; doktorlar, yazarlar gibi. Bunların dışında kalem alışverişi ve kalem koleksiyonu yapan kişiler de oluyor.

MÜCEVHERE DÖNÜŞEN KALEMLER

Zeki Karaca halihazırda 40 yıllık bir mücevher markası olarak hizmet veriyormuş. Değerli taşlarla özgün tasarımlar yaparken farklı nesnelerle bu taşları buluşturmaya başlamış. Bu nesneler arasında en çok dikkat çeken ve Karaca’nın da favorisi dolma kalemler olmuş. Zaman içerisinde oluşturduğu koleksiyona ilham aldığı şehrin ismini vermiş. Boğaziçi, Kaplumbağa, Kubbeler Şehri, Firuze, Fatih Sultan Mehmet gibi parçalardan oluşan “İstanbul Koleksiyonu” oluşmuş. Kalemler, tasarım aşamasında onlara atfedilen hikayeleriyle birlikte çelik kalemlerle işlenmiş. Firuze, pırlanta, turkuaz gibi değerli taşlarla süslenmiş. Bir kalemin tamamlanması yaklaşık 6 ay sürüyormuş. Değerli taşlarla bezeli bu kalemler elbette diğer dolmakalemlere oranla biraz ağır. Bir kalemin ağırlığı yaklaşık 100 gram. Bu nedenle daha ziyade birer koleksiyon ürünü olarak dikkat çektiğini söylemek mümkün. Yaklaşık iki senedir bu kalemleri işleyen Karaca, yavaş yavaş yurt içinde ve yurt dışında tanınmaya başladıklarını söylüyor. Karaca’nın elmas ve pırlantadan tasarladığı Eski İstanbul isimli kalem 49 bin dolarlık fiyatıyla da festivalin en pahalı ürünü oldu.

KALEM UÇLARINDA MİKROART

Penfest’in ilgi çekici stantlarından biri de Nihat Özcan’ınkiydi. Kurşun kalemlerin uçlarına mikro ölçüde heykeller yapan Özcan “pencil carving” akımının Türkiye’deki tek temsilcisi diyebiliriz. Dünyada sayılı sanatçının icra ettiği bir sanat akımı olan “pencil carving” aslında mikroart sayılan bir kalem oyma eylemi. Geçmişi 15-20 yıl öncesine dayanıyor. Akım, Amerika’da yaşayan bir marangoz ustasının sokaktan topladığı kurşun kalemleri, bir tür geri dönüşüm projesi gibi şekillendirmesiyle başlamış. Dünya genelinde birçok ülkede deneyenler, icra edenler var ancak ustalarının sayıları bir elin parmağını geçmiyor. Nihat Özcan da yaklaşık yedi yıl evvel bir eser fotoğrafını görüp bu işe başlamış. Hiçbir akademik eğitimi olmayan Özcan, öncesinde tamamen alaylı olarak ahşap oymacılığı ile ilgileniyormuş. Ardından kalem ucu oymacılığı ile ilgilenmeye başlamış. Merakla araştırmaya başladıktan sonra tamamen deneme yanılma yöntemiyle yontmanın inceliklerini ve çalışma metotlarını keşfetmeye başlamış. Birbirinden farklı kalemlerle çalışan Özcan, her bir kalem özel çalışmasını, “Zaman geçtikçe kalemleri ve uçlarını daha iyi tanıyorsunuz. Onların yumuşaklık derecelerine göre hangi tasarımı kaldırabilirler bunu anlıyorsunuz ve ona göre çalışıyorsunuz” diyerek anlatıyor.

#Kalem
#Hakan Ünal
#PenFest
1 year ago