|

Giyilebilir sanat

Geleneksel ebru sanatını kumaşa aktararak özel bir koleksiyona imza atan Hülya Küçükali ebru sanatıyla modayı buluşturan bir tasarımcı. Giyilebilir ebru koleksiyonu için Küçükali, “Bir kıyafet değil aslında bir eser ortaya çıkıyor” diyor.

04:00 - 31/10/2021 Pazar
Güncelleme: 03:23 - 30/10/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
 Geleneksel ebru sanatını kumaşa aktaran Hülya Küçükali geleneksel metotlara bağlı kalarak özel bir koleksiyon hazırladı.
 Geleneksel ebru sanatını kumaşa aktaran Hülya Küçükali geleneksel metotlara bağlı kalarak özel bir koleksiyon hazırladı.
LATİFE BEYZA TURGUT

Sürdürülebilir yaşam formuna uygun doğal materyaller kullanarak, geleneksel ebru sanatını kumaşa aktaran Hülya Küçükali, geçtiğimiz günlerde markasının ilk koleksiyonunu çıkarttı. Giyilebilir sanat olarak karşımıza çıkan bu koleksiyon, su ve toprağın ruhundan ilham alıyor. “Geleceğin Ustaları” isimli uluslararası yarışmada birincilik ödülü kazanan Hülya Küçükali ile ebruya nasıl başladığını ve hazırladığı giyilebilir ebru koleksiyonunu konuştuk.


Ebru ile özel bir tanışma hikayeniz var, sizden dinlemek isterim…

Boş kalmış değildim, bir sanatla uğraşayım diye bir niyetim yoktu. İstanbul Üniversitesi Siyasal mezunuyum. Eğitimden sağlık sektörüne pek çok sektörde bulundum. Sürekli bir protokolün içerisinde kendime çok da vakit ayıramadan hayatımı sürdürüyordum. Çok eskiden geçirdiğim bir kaza ile geçmişte belimde hasar meydana gelmişti. Sonrasında oluşan kas sıkışmaları, fıtık ve omurgamın genetik yapısının da bozuk olması birleşerek bir gün bana havaalanında kocaman bir sağlık sorunu olarak sürpriz yaptı. Ciddi bir omurga ameliyatı geçirdim, 15 gün sonra yürüyebileceğim söylendiği halde ben üç ay yürüyemedim ve sakat kaldığımı düşündüm. Uzun süren bir fizik tedavi çalışması, pilates, aletli jimnastikler, akupunktur tedaviler… Yapmadığım şey kalmadı ancak hala sol tarafımı hissetmiyordum. Görünürde hiçbir sıkıntı olmamasına rağmen sürekli “Yürüyebilecek miyim? Şimdi adım atabiliyorum ama ya birkaç saat sonra ayağımı kımıldatamazsam?” gibi endişeler taşıyordum. Sürekli bu durumun nedenini araştırıyordum. Bu arayış içerisinde sadece kaslarımla ilgili olan sorunu çözebilmek ve dikkat dağınıklığımı giderebilmek için yaptığım bir çalışmaydı ebru. Sanata ilgim olduğunu, kadim bir sanatla ilgilenmem gerektiğini bilmiyordum.


EBRU SAYESİNDE KONSANTRASYONUMU YENİDEN KAZANDIM

Geleneksel bir sanatı bir tedavi, terapi yöntemi olarak kullandınız yani…

“Kaslarımla ilgili sorunumu geleneksel sanatlarla çözebilir miyim, böyle bir çalışma ile yeniden konsantrasyonumu sağlayabilir miyim”den çıkmış bir sonuç bu. Ben ney de üfledim, hat da çalıştım bir süre. Bunların insan ruhunda enteresan tesirleri olduğunu öğrendim. Ebruya başladığımda “Biraz daha çalışayım, benim üzerimde neden böyle bir etkisi var bunu öğreneyim” diyerek her ayrıntısını öğrenmeye çalıştım. Üç sene kadar, el ayarı ve atışlar üzerine pratikler yaptım. Ebruda “biz” dediğimiz pirinç çubuklarımız vardır, boyalara şekil vermek, motifler yapabilmek için o incecik kıl gibi bizlerle çalışırız. Böyle bir çalışma için elinin milimetrik çalışması ve titrememesi lazım. Ben ameliyatlardan kalan elimdeki titremeyi, ebruya yoğunlaşarak düzelttim. Şu an teknenin başına geçtiğimde elim bir milim oynamaz, buna beynim müsade etmez.


EBRUDAN GÖRDÜĞÜM FAYDAYI PAYLAŞMAK İSTEDİM

Sizde etkili olduğunu gördüğünüz bu sanatı başkalarıyla da paylaşmak istediniz…

Bir proje yazmıştım. Özel çocuklar için, serebral palsi ve down sendromlu çocuklar için. Çıkış noktam benim ebrudan gördüğüm faydayı onlar da görebilir miydi. Güzel bir projeydi ancak onun yerine bana şöyle bir teklif geldi: “18 yaş üzeri engelli çocuklar ile çalışır mısınız?” Bu çocuklar aslında yetişkin ve eğitimliler. “Bu insanlarla birlikte bu çalışmayı gerçekleştirmek projeyi bambaşka bir yere götürebilir” dediler. Hemen kabul ettim. Güven problemleri olan çocuklardı bir ay kadar bana alışmalarını bekledim. Kendimi sevdirdim ben de onları çok sevdim. Bir süre sonra ebru yapabilecekler mi düşüncesi ile tekne kurdurdum. Yavaş yavaş başladık. Ebru yaparken bir sanatı empoze etmek yerine o sanatın ruhundan gelen güzellikleri onlara göstermeye çalıştım. “Bu boyanın rengi ne? Mavi! Mavi ne? Gökyüzü, hadi gökyüzüne bakalım!” diyerek hikayeleştirdiğimiz bir çalışmaydı. 40 dakika boyunca yetişkinlerin oturamadığı bir tekne başında engelli bireylerin kalabilmesi insanların ilgisini çekmeye başladı. Aileler gelip, “Bu çocuk artık ilaçlarını içiyor”, “Evde kafasını duvarlara vurmuyor, renklerden bahsediyor” demeye başladı. Aynı zamanda psikologlarla görüşen bu çocukların takıntılarında da iyileşmeler oldu.


TOPRAK VE SUYUN RUHUNU KUMAŞA AKTARMAK

Ebru sanatını tekstil ile harmanlamak fikri nasıl oluştu?

Evdeki kedim de engelli çocuklarım da ebrularımın üzerine yatıyordu. Bu bana ebruyla teması düşündürttü. Belki onu giydiğimizde enerjisini çok daha yüksek hissedebilirdik. Ebru en güzel kağıtta duruyor ama aynı zamanda “Kumaşa alabilir miyiz?” diye de çok düşünmüşler. Benim yaptığım ilk değildi, sadece yöntemim farklıydı. Ebrunun kendine has enerjisini alabilmek için yalnızca toprak boya kullanmamız gerekiyordu. Ama toprak boyalar akar, farklı bir yöntem gerekir. Kağıttaki ebru görüntüsünü kumaşa nasıl çıkarabiliriz düşüncesi ile çok fazla kumaş üzerinde çalıştık. Boyaların hangi tür kumaşın liflerine tutunabileceğini bilmek gerek. Ebruların kumaşta kalıcı olabilmesi için öncesinde ve sonrasında bir çok işlemden geçmesi gerekiyor. İlk kez geleneksel tekniklere bağlı kalarak kumaşa bu kadar net görüntüler aktarılıyor.

TAMAMEN BUTİK BİR İŞ

İlk koleksiyon hakkında neler söylemek istersiniz?

Meshk’in geleneksel ebruya saygı ve bağlılığını göstermek adına koleksiyonu tamamen battal ebrulardan hazırladım. Her şey doğal ve birebir aynı. Çünkü bu tamamen butik ve özel bir iş. Ebruyu 2’ye 2 bir teknede hazırlıyorum bu da 250-300 litre su demek. Tekneleri değiştirmek, yenilemek hem çok maliyetli hem de çok meşakkatli. Bazı günler tekneyi hazırlıyorsunuz ama hava koşulları, odanın nemi bile suyu etkileyebiliyor ve o gün çalışamayabiliyorsunuz.Her kumaş topu farklı bir tekneden çıkarıldığı ve her tekne birbirinden farklı olduğu için bu kumaşlardan biçilen ürünlerin tamamı biricik. Aldığınız ürün aslında bir üründen ziyade bir eser. İlk koleksiyonun üretimi tamamen bitti. İlgi gördüğü takdirde Meshk’i dünyaca tanınan bir marka haline getirebiliriz.

Ebru yaparken kendinle uğraşıyorsun

  • Hülya Küçükali şunları söylüyor: “Ebru yaparken su ve toprakla, aslında kendinle uğraşıyorsun. Konsantreni bu yöne vermek bile ruhunda bambaşka pencereler açıyor. Bir şeye baktığınızda onu güzel görmek, yakıştırmak, renkleri uydurmak bence doğuştan gelen yetenekler. Bunlar senin kodunda varsa, bambaşka işler bile yapsan senin yaptıklarında kendini belli ediyor”
#Hülya Küçükali
#Meshk
#İstanbul Üniversitesi
2 yıl önce