|

Mardin’deki letafet özeldir

Almanya’da sanat eğitimi alan İsmet Yedikardeş 10 yıldır Mardin’i resmediyor. Sergi açan sanatçı, “Mardin’de mimari nezaketlidir. Bu letafeti başka yerde bulmak kolay değildir” diyor.

Hatice Saka
04:00 - 26/01/2020 Pazar
Güncelleme: 22:44 - 25/01/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Mardin
Mardin

İsmet Yedikardeş’in “Medeniyetler Kapısı Mardin” isimli sergisi Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu. 16 Şubat 2020’ye kadar sürecek olan serginin küratörlüğünü Mehmet Lütfi Şen üstleniyor. Açılışta konuşan Şen, sanatçının öğrencilik yıllarından başlayıp günümüze kadar gelen her tür çalışmasına yer verecekleri büyük bir serginin hazırlığı içinde oldukları müjdesini verdi. Biz de usta sanatçı ile sergiyi, resim macerasını ve güncel sanat tartışmalarını konuştuk.


Mardin resimleri yapmaya nasıl karar verdiniz ?

17 yıl önce Mardin’e atanan Vali Temel Koçaklar, tıpkı bir turizm ateşesi gibi çalışıyordu. Milletvekillerini, gazetecileri Mardin’e davet ederdi. Ben de Almanya’da güzel sanatları bitirmiştim. Ancak soyut resimler çiziyordum. Vali bana, İsmet Bey, neden Mardin’e vefa borcunu ödemiyorsun dedi.

Siz ne dediniz ?

Vefa borcumu ödemeye hazırım dedim. Benden Mardin’in resimlerini çizmemi istedi. İlk sergimizi 2005’te TBMM Şeref Salonu’nda açtık. Ondan sonra Mardin’i her yerde tanıtmaya başladık. Almanya, Amerika, İsveç ve daha birçok ülkede sergi açtık. İstanbul’da belki yirmiye yakın sergi açtık.

Bu sergilere nasıl geri dönüşler oldu?

Resimleri gören insanlarda Mardin’e gitme isteği uyanıyordu. Etrafımdakilere, “burada beş yıldızlı oteller açılacak. Mardin sokakları dolup taşacak. İnsanlar sıraya girecek” diyordum. Haklı da çıktım. Bugün de meyvelerini topluyoruz.

Memleketinize vefa borcunuzu ödemek için tarzınızın dışına çıkmayı göze aldınız yani...

Her insan kendi memleketine vefa borcunu ödemeli. Yazar ise kitap, şair ise şiir yazsın, sanayici ise tesis kursun. Eğer biz böyle yaparsak ülkemizi eşit olarak kalkındırmış oluruz. Ben Mardin’e vefa borcumu 10 yıl Mardin’i resmederek ödedim. Türkiyenin her toprağında illa bir tarihe rastlarsınız. Herkes kendi şehrini tanıtmalı ve şehrine yatırım yapmalı.


BU LETAFETİ BAŞKA YERDE BULAMAZSINIZ
Mardin resimlerinizde hem Türkçe, Arapça, İngilizce ve Süryanice gibi dilleri kullandınız. Hem de mimari açıdan çok özel çalışmalar ortaya koydunuz. Bunun Mezopotamya’nın zenginliği ile de ilgisi var değil mi?

Sümerler, Asurlar ve Babiller gibi kadim medeniyetlerin beşiği olan bir kent. Mardin’deki evlerin mimarisi öyle bir nezaket içinde yapılmıştır ki, biri diğerinin evinin önünü kapatmaz. Biz evimizin ön kısmına “manzar” deriz. Misafirlerimizi orada ağırlarız. Bu letafeti başka yerlerde bulmak kolay değildir. Mardin dillerin, dinlerin bir arada dostluk ve barış içinde yaşadığı tarihi bir kent. Tüm farklı etnik gruplar beraber yaşar ve herkese kapılarımız açıktır.

GÖBEKLİTEPE’Yİ ÇİZİYORUM
Siz arkeolojiye de ilgilisiniz. Göbeklitepe konusu herkesin güneminde. Bu konuda ne düşünüyorsunuz ?

İki sene İstanbul Üniversitesi’nde arkeoloji okudum. Göbeklitepe ve Mardin’de yapılan kazılar arkeoloji dünyasını alt üst etti. Çünkü eskiden inanç yok diyorlardı. Göbeklitepe’de bulunanlar sunaktır. İnsanlar, Hz. Adem’den başlamak kaydıyla Allah’ı tanıyorlardı. Hz. Adem ile Hz. Havva’nın çocukları Habil ve Kabil orada bir şeyler sundu. Mabed değil sunaktı, her kabilenin bir sunağı vardı. İslami açıdan dini açıdan anlattığınız zaman öyledir. Benim ikinci amacım da Şanlıurfa’yı resmetmek.

Başladınız mı?

Evet, Urfa’nın ilk Göbeklitepe resmini yaptım. Devamını da çizeceğim.

Seramikleriniz sadece Türkiye’de değil dünyada tanınıyor. Soyut resimle ilgili çalışmaları yapıyorsunuz. Tarzınızdan biraz bahseder misiniz ?

Seramik, heykel, resim çalışmalarım devam ediyor. Deri üzerinde soyut resimler çiziyorum. Çalışmalarımda mağara insanıyla çağdaş insanın sentezini yorumluyorum. İlk insan ne çizmişse şimdiki modern çağda ne çizmiş aralarındaki sentezi kuruyorum. Mesela ilk teker taştan sonra ahşaptan uzaya kadar giden bir çizgi var. İlk insan basit çizimlerle başladı. Sonra resim, soyut ve sürrealist boyutlara ulaştı. Ben de nereden geldiğimizi deri üzerine çalışıyorum. Çok farklı teknikler kullanıyorum. Küratör Lütfü Şen ile bunun çalışmasını yapıyoruz. Büyük bir sergi hazırlığı içerisindeyiz.

Ressam olacaksın dedi anlamadım

Resim sanatına yeteneğinizin olduğu nasıl keşfedildi?

Rahmetli ilkokul öğretmenim Hüsniye Kavas, bendeki yeteneği keşfetmişti. İlkokul ikinci sınfta idim. Bir sonbahar resmi çiziyordum. O resmi şimdi bile hatırlıyorum. Yapraklar dökülüyor ağaçlardan, sonbahar resmi ve sokak daralarak genişliyor. İlk çizdiğim resimde meğer perspektif varmış. Öğretmenim başımda duruyordu ve terlemeye başladım. Bir gitse de bitirsem şu resmi diye düşünüyordum. Resim bitince elimden tuttu ve müdürün odasına götürdü. Ben de Arapça biliyorum ve Türkçe’yi daha öğrenememiştim. Müdüre “Bu çocuk çizdi , kendi gözlerimle gördüm”dedi. Bana da ressam olacaksın deyince bunun manasını bilmesem de iyi bir şey olduğunu anlamıştım. Öğretmenim seneler sonra beni gördü. Ressam oldum deyince ağlamaya başladı.


Tarihe önem veriyorum

  • Almanya’da eğitim aldınız. Ancak kendi köklerinize yabancı kalmadınız. Hem doğu hem de batıyı gören bir ressam olarak; güncel sanatta birçok işin eser olarak tanımlanamayacağı konusunda tartışmalar var. Ne yorum getiririsiniz?
  • Allahü Teâlâ, insanlara bugünkü deyim ile söylersek birisine üç cigabayt, birisine 50 cigabayt veriyor ve onu o şekilde yargılayacak. Allahü Teâlâ, insana yüklediğinden fazlasını da istemez. Ancak bir kişiye 50 cigabayat yükledi ise kişinin, hakkını vermesi lazım. Sanata herkes bir yorum getiriyor. Bana göre bazıları kurgu. Kendi açımdan ise önemli olan insanlara faydalı olmak. Onun için ben tarihe önem veriyorum, ilk insan Hz.Adem’e ve bugünkü insana da önem veriyorum ve onları nasıl birleştirebilirim buna odaklanıyorum.
#Medeniyetler Kapısı Mardin
#Sergi
#İsmet Yedikardeş
4 yıl önce