|

Yeni dünya dev bir panoptikon: Çember

Dave Eggers’in “Çember”inde mahremiyet hırsızlık olarak görülüyor, şeffaflık iç rahatlatır deniyor. Herkes sosyal medya üzerinden her şeyi paylaşıyor... Kitap, günümüz okurunun içinde yaşadığı çağda karşılık bulan modern bir panoptikon çiziyor.

Yeni Şafak
14:55 - 11/05/2017 Perşembe
Güncelleme: 10:57 - 15/05/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Çember
Çember
BEYZA KARAKAYA

Bir koltukta oturuyoruz yerimizden kımıldamıyor, çıt çıkarmıyoruz. Bulunduğumuz odanın ve dahi evin dört bir yanı kameralarla çevrili. Fizyolojik gereksinmelerimiz olmasın diye mutfağa gitmiyoruz. Yüzümüzü ellerimizle olabildiğince kapatıyoruz. Sonra içeri birini getiriyorlar, “Bir paylaşmama vakası daha. Bugün ikinci oldu. Bu devirde hala paylaşmayan birilerinin olabildiğine inanamıyorum” diyor bir ses. Yüzümüz görünmesin, görüntü vermeyelim diye başımızı kaldırıp bakmıyoruz, ne yeni gelene ne sesin sahibine. Burada bulunma sebebimiz geçen hafta gittiğimiz konserden fotoğraf paylaşmamış olmamız. Bir ay süreyle “tecrit” ediliyoruz ki aklımız başımıza gelsin. Kendimizi laboratuvardaki kobay fareler gibi hissediyoruz zira bu paylaşmama vakamızın sebeplerini analiz etmek için uzman bir ekip ve tüm dünya tarafından 7/24 seyrediliyoruz… Ürkütücü değil mi? Çağdaş dünya edebiyatının önemli kalemlerinden Dave Eggers’ın Çember romanındaki “distopik” havayı bir ileri boyutuna taşıdım yalnızca. Belki Çember’in flash forward’ı (sinemada kullanılan ileriyi görme tekniği) idi yaptığım yalnızca. Dave Eggers, George Orwell’ın 1984’te, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’da, Yevgeni Zamyatin’in Biz’de, Nihad Siris’in Sessizlik ve Gürültü kitaplarında kurduğu distopik totaliter dünyayı, farklı bir boyuta taşıyarak gönüllü totaliter bir dünya tasavvuru olarak sunuyor okuyucuya. Ve üstelik bugün yaklaşık 90 yıl önce yazılmış distopyaları dahi yenice tecrübe ederken biz, Eggers’ın Çember ile sunduğu dünya öyle çok da uzağımızda olmadığını fark ediyoruz... Dilerseniz birlikte dünyayı dev bir Panoptikon olarak kurgulayan Çember’den içeri şöyle bir bakalım. Fakat dikkatli olun, kapıdan içeri adım attığımız zaman bir daha “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”.

YAŞAMAK İÇİN TEK BİR BUTON

Çemberin kahramanı, Mae’nin yakın arkadaşı Annie sayesinde dünya devi Çember’de çalışmaya başlamasıyla aralanıyor kapı. Mae önce Müşteri Deneyimi bölümünde çalışmaya başlıyor. Çember’in müşterilerinin sorularına yanıt veriyor ve performansı onların doldurdukları ankette verdikleri puanlarla belirleniyor. Adım adım sırlarından arındıkça, daha çok görünür olup, “şeffaflaştıkça”, daha çok paylaştıkça, “Katılım seviyesi” artıyor ve kariyer merdiveninde hızlı bir tırmanışa geçiyor Mae.

Çember ise Mae orada çalışmaya başlamadan 6 yıl önce GerçekSen uygulaması ile birlikte kurulan bir şirket. Kurucu Ty, Alışveriş sitelerinde, bankacılık işlemlerinde, mail adreslerinde, sosyal medya sitelerinde, form sitelerindeki var olan yani internette inşa edilen tüm kimliklerin gerçek kimliğimize bağlandığı, tek kullanıcı adı ve şifre ile yani tek tıkla tüm işlerimizi hallettiğimiz, tüm “sosyal” ilişkilerimizi yönettiğimiz bir “ağ” kurguluyor GerçekSen ile. Fakat şirketin pazarlamasını şirkete dahil ettiği ve isimleri onunla birlikte Akıllı Adamlar olarak anılacak Tom Stenton ve Eamon Bailey’e bırakıyor Ty. Şirketin pazarda büyümesiyle birlikte Facebook, Twitter, Instagram, Google ve diğer tüm sosyal medya şirketleri Çember’in bünyesine dahil oluyor. Ve böylece “Çevrimiçi yaşantınız boyunca tek bir butonunuz olacak” sloganı hayata geçiyor.

OLUP BİTEN HER ŞEY BİLİNMELİ

Çember’de gerçek kimliklerimizle var olabildiğimiz gizin ve sırrın yer almadığı, mutlak şeffaflığın kural olduğu, herkesin her şeyi bildiği bir dünya içinde buluyoruz kendimizi. Bu dünya içerisinde DeğişimiGör kameraları sayesinde dünyanın bir ucundaki sahili görebiliyor aynı zamanda yoğun çalışma şartlarımız sebebiyle ihmal ettiğimiz hasta annemizi 7/24 izleyebiliyoruz. İlgi duyduğumuz birinin tüm özelliklerini, AşkMaşk uygulaması sayesinde öğrenebiliyoruz. Ve fakat o kişinin sanal alemde kendisi için inşa ettiği kimliğin onun özü olduğuna inanabiliyoruz. Çocukları kemiklerine yerleştirilen çipler sayesinde adım adım takip edebiliyor, aynı zamanda tüm gelişim ve eğitim süreçlerini müfredatla senkronize olup olmadıklarını kontrol edebiliyoruz. Mahallemize giren bir suçlu olduğunda anında bize bildirim geliyor ve suçlunun yerini tespit edebiliyoruz. Siyasete “likelarımızla” yön verebiliyor, oylarımızı da GerçekSen kimliği üzerinden kullanabiliyoruz. Önce siyasilerin başlattığı şeffaflık akımı sayesinde üzerimize yerleştirilen kameralarla 7/24 izlenebiliyor ve dahi gördüklerimizi bizim gözümüzle başkalarına sunabiliyoruz. Geçmişte olan her şeyin daha sonra fotoğraflanması sayesinde tarihimizi izleyebiliyor, aile hikayemizi öğrenebiliyoruz. Erzaklarımız, tüketim eğilimlerimiz takip edilebiliyor, ihtiyacımız olan ürünlere anında sahip olabiliyoruz. Bulunmasını istediğimiz herhangi biri dakikalar içinde insansız hava araçları sayesinde bulunabiliyor. Yalnız rüyalarımız bilinemiyor, izlenemiyor bu dünyada.

MAHREMİYET HIRSIZLIKTIR

Bu yeni dünyayı tek tipleştiren totaliter rejimin bir üniforması mahiyetinde olan Çember’de herkes mutlu olamıyor fakat. Bu sisteme en başından beri muhalif olan, Mae’nin arkadaşı Mercer ne kadar isterse istesin bu daimi gözetleme halinin dışında var olamayacağını anladığında kendini yok ediyor. Annie ise sistemin içinde sistemle birlikte var olduğu halde sistemin dişlilerine takılıp öğütülüyor.

İfşanın hak, “Sır tutmak yalan söylemektir”; “Mahremiyet hırsızlıktır”; “Şeffaflık iç rahatlatır”; “Topluluk her şeyden önce gelir” sloganlarının kanun hükmünde olduğu bir dünyada sonunda Çember tamamen dışarıda kimse bırakmamacasına kapanıyor.

Dikizleme Günlüğü’nün yazarı Hal Niedzviecki kendimize kendimizin dışında var ettiğimiz sosyal ağları, daimi dikizleme ve dikizlenme halini kastederek soruyor: Ağın üzerindeki örümcek miyiz? Ağa takılmış sinek mi?

Peki biz Çember tamamen kapandığında kimi “oynayacağız” dersiniz? Sisteme entegre olmuş, sistemin dişlilerinden bir parça olmuş Mae’yi mi? Tepkisel bir şekilde çemberin/sistemin dışında kalmayı tercih ettiği için, sistem tarafından yok edilen Mercer’i mi? Yoksa hem çemberin/sistemin içinde olup çemberle/sistemle büyüyen, sonra çember/sistemin dişlilerine takılıp, öğütülen Annie’yi mi?

Kitabı kapattığımızda birkaç saat önce alışveriş yaptığımız siteden müşteri memnuniyeti anketini doldurmamız için bir mail geliyor. Maili gönderen kişi bu anketi doldurmamızın onun performansı için önemli olduğunu vurguluyor. Sonra, bir TV programında kayıp bir kişi sokaklarda drone ile aranıp, bulunuyor. Engelli ya da yaşlıların koluna kaybolduklarında bulunmaları için kimliklerine kayıtlı bir takım numaralar dövme olarak yapılıyor. O sırada whatsapp’ta göründüğümüz ve mesajı okuduğumuz halde neden 5 dakikadır cevap vermediğimizi soruyor bir arkadaşımız. Sormuyor, azarlıyor... Derken “ekranımıza” bir bildirim düşüyor. İlkokul arkadaşımız gittiği bir düğünden canlı yayın yapıyor ve bizi de o düğüne gitmiş gibi hissettiriyor. Sonra fark ediyoruz ki, biz kitap okumaya dalmışken mutlu olduğunu herkese duyurma gününü yani pazar gününü kaçırmışınız. Sahi Çember için distopya demiştik değil mi?


  • • • •
  • Çember
  • Dave Eggers
  • Çev. Handan Balkara
  • Siren Yayınları
  • 2016
  • 493 sayfa

#çember
#yeni
#dünya
7 yıl önce