
İşte en ince ayrıntıları ile iPhone 6S!
Evet; ofisimizin şimdiki misafiri Phone ailesinin son temsilcisi
. Hatırlarsak bundan iki ay önce, yani resmi lansmanın hemen ertesinde, modelin
kaleme almış ve genel hatlarıyla değerlendirmiştik.
Şimdi ise hem teorik düzlemde hem de gündelik hayat kullanımı bazında, en ince detayına varana kadar tüm bildiklerimizi paylaşacak ve dahası Android platformunun tepe seviyesi olan
modeli ile de karşılaştırmalı gideceğiz.
iPhone 6S bildiğimiz gibi evvelki Cuma itibarı ile Türkiye'de satışa sunuldu.
...sona saklayalım en iyisi... ki kaçıp gitmeyesiniz. :)
Evet; başlayalım bakalım:
- iOS 9 işletim sistemi
- 4.7-inç (1334x750) 3D Touch IPS ekran
- % 65.6 ekran kasa oranı
- 138.3 x 67.1 x 7.1 mm; 143 gr
- Alüminyum 7000 kasa
- Apple A9 yongaseti
- 2GB RAM
- 16/64/128GB dahili hafıza
- 12MP arka kamera (Çift LED, 4K kayıt, faz tanılı oto. odaklanma, ağır/hızlı çekim)
- 5MP ön kamera (ekran flaşı, ağır çekim, yüz tanıma)
- 2. nesil TouchID (parmak izi okuyucusu)
- 3G/4.5G, Wi-Fi, BT 4.2, GPS, NFC (Apple Pay)
- 1715 mAh bütünleşik batarya
iPhone 6S, Apple 'S' takısı altında gelen diğer tüm ara modellerinde olduğu gibi selefi ile aynı tasarım çizgilerine sahip. Haliyle arkadaki 'S' takısı haricinde hiç bir değişiklik yok. Diğer bir deyişle, elinizde tuttuğunuz vakit hiç kimse iPhone 6 mı yoksa 6S mi olduğunu anlamayacak.
Buna karşılık selefine oranla iki önemli iyileştirmeye sahip ki bunlar modele ciddi anlamda artı değer katan geliştirmeler:
Kasada artık alüminyum
7000 serisi malzeme kullanılmış. Bu sayede de selefi gibi eğilip bükülmüyor ve hatta kırılmıyor. Yani kotunuzun arka cebine koyup rahat rahat oturup kalkabilirsiniz. İçiniz rahat olsun.
Ekran camından kullanılan safir kristal cam daha da güçlendirilmiş. İşin teknik kısımlarını bir yana bırakırsak bunun pratikteki karşılığı çizilmelere karşı dayanıklı oluşu. Peki öyle mi? Evet! Anahtarla yaptığımız kasıtlı girişimler başarısızlıkla(!) sonuçlandı. Yani cebinizdeki çizici ıvır zıvırın yanına rahatlıkla koyabilirsiniz...
...diyemiyoruz! Çünkü arkası için aynı şey geçerli değil. Aynı bundan yıllar önceki bir diş macunu reklamında doktor amcanın dediği gibi: ''Önler iyi ama arkalar ı ıh'' Arkası çizilmeye teşne. Daha da ilginci kir tutuyor. Gerçi bir bezle sildik mi tamamdır.
Bunun haricinde ekran camının kırılmaya yahut kasanın ezilmelere dayanıklı olmadığı konusunda siz ne kadar şey biliyorsanız biz de o kadarını biliyoruz. Yani internetteki videolar. Eğer onlara inanacak olursak bal gibi de kırılıyor, ki biz inanmayı tercih ediyoruz. Haliyle dikkatli kullanın, düşerse kırılabilir, kırılırsa da üzülürsünüz. Cebinizden ekran tamiri için çıkacak bir orta seviye telefon parası da cabası. :)
Tasarım deyince işin içine bir de kullanım hissiyatı giriyor tabii. Orada yıldızlı pekiyi verdik Apple'a. Tamam en nihayetinde bir edge+ gibi 'insanların bakınca bir daha baktığı' derecede şıklık sunmuyor ama kesinlikle elimize mükemmel oturuyor. Dahası ekranı 4.7-inç olduğundan tek elle kullanım çok rahat. Uzun süreden beri tabletfon kullandığımdan unutmuşum bu ayrıntının ne derece önemli olduğunu. Yarı kavis diyebileceğimiz 2.5D ekranı da 'sürüş keyfimizi' arttıran bir diğer unsur.
143 gramlık ağırlığı ile ortalamada seyrediyor. Eğer iPhone 6'dan (129 gr) geçecekseniz farkı başlarda hissetmemeniz imkansız. Keza S6 edge gibi kendi sınıfındaki rakiplerinden biraz daha ağır. Ama kısa sürede alışıyoruz en nihayetinde, ele sağlam oturuyor. 7.1 mm'lik kalınlığı da gayet iyi. Daha iyileri var tabii ama en iyilerden birisi en azından.
%65'lik ekran/kasa oranı yine yerlerde sürünüyor. Ana ekran tuşundan vazgeçememesini bir dereceye kadar anlıyoruz ama en azından artık üstten veya yanlardan kırpsın biraz. Rakibin senden aşırdığı tasarım ipuçları ile gitti kavisli telefon yaptı yahu! Biraz yenilik artık!
Teorik olarak baktığımızda iPhone 6S'in ekranı iPhone 6 ile tamamen aynı. Her ikisinin de ekran büyüklüğü ve çözünürlükleri bir. Keza parlaklık (500 cd/m2) ve karşıtlık değerleri de (6S: 1400:1) aynı. Kısacası bu açıdan hiçbir fark/gelişme göremeyeceğiz...
... diyemiyoruz maalesef.
Çünkü iPhone 6S'in üst parlaklığı selefine kıyasla biraz daha düşük. Her ikisini de elimize alıp denediğimizde bunu fark ettik ve 'acaba mı?' diyerekten test sitelerine yollandık. (maalesef ışık ölçerimiz yok henüz) Velhasıl tam teçhizatlı Phone Arena ekibinin testlerine göre iPhone 6 606 nits ile mükemmele yakın bir değer sunarken, 6S ancak 554 nits ışık saçabiliyor. Bununla beraber güneş altı okumalarda -gerçi pek güneş de olduğu söylenemez bu günlerde- hiçbir sıkıntı yaşamadığımızın altını çizelim yine de. Bir de iPhone 6S bu haliyle dahi edge+'ı ezdi geçti adeta. Belirgin biçimde daha yüksek üst parlaklığa sahip.
Bataryaya doğrudan etki eden dip parlaklık değerine baktığımızda selefi ile aynı performans sahip olduğunu görüyoruz. İkisi de 'iyi' diyebileceğimiz sınıfta. En nihayetinde IPS panele sahip ikisi de haliyle SAMOLED panelle gelen edge+'ın kaçınılmaz biçimde gerisinde kalıyor. Yine de dediğimiz gibi IPS'lere göre gayet iyi.
Diyecek fazla da bir şey yok hani. 2015 yılında 1334x750 piksel çözünürlüğünde bir ekran ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi işte bu da. Çözünürlüğün rakiplerine kıyasla bu derece düşük oluşu sebebiyle ölçeklendirme de doğal olarak büyük. Keza Apple'ın 'yakınlaştırma kısıtlaması' sebebiyle de dilediğimiz gibi yakınlaştırmamız da olanaksız. iPhone kullanıcıları muhtemelen mevcut duruma alıştıkları için bir fark hissetmiyorlar ancak 2K ekran kullananlar buna geçtiklerinde kesinlikle attan inip
(iPhone'a binmek bu kadar da ucuz olmamalı!) midilliye binmiş gibi hissedeceklerdir.
Ama bardağa dolu (ve teorik) tarafından bakacak olursak 'ne kadar az piksel, o kadar çok incelik ve pil ömrü' diyelim...
...de diyemiyoruz. Ne de olsa edge+ hem daha ince hem de 2K! Batarya kısmına ise sonra geleceğiz.
iPhone 6S'in camla bütünleşik olan ekranı berrak, parlak ve inanılmaz renkli. Açıkçası renklerdeki netliği çok beğendik. Yine IPS panelin getirisi olan renklerdeki doğallık da bir diğer avantajı. Malum AMOLED'lerdeki abartılı renklerden sonra 'gerçek hayata' döndüğümüzde bir süre bocalıyoruz ama 'gerçekçi olmak lazım' diyenlerdenseniz IPS'le gelen 6S size SAMOLED edge+'tan çok daha uygun kaçar.
Bununla beraber, kontrastında halen sıkıntı var. (Yani bir sahnenin en parlak ve en karanlık yerlerine baktığımızda siyahların griye dönüklüğünden bahsediyoruz) Bu da en nihayetinden IPS panelden ötürü. AMOLED'lerdeki sınırsız kontrast ve buna paralel 'gerçek siyah' kalitesini aramamak elde değil. Tabii ki daha önce hiç AMOLED panel kullanmış olmayanlar bunu fark etmedikleri için sorun yok. Bunu bir nev'i plazma-LCD farkı gibi de düşebiliriz. Velhasıl eğer Apple Watch'unuz varsa karşılaştırın deriz. Malum onda OLED panel kullandı Apple.
Yine çözünürlüğün görece düşük olması sebebiyle keskinlik de yetersiz. En basitinden FHD çözünürlüğünde ki 401 ppi'lık 6/6S Plus'la yan yana koyduğumuzda bile fark ediliyor. 2K'lardan bahsetmiyoruz bile.
Buraya kadar eleştirdiğimiz iPhone 6S'in iş performansa gelince adeta bir patlama yaptığını görüyoruz. Öyle ki, performans açısından bundan önceki tüm 'S' kardeşlerinin selefleriyle olan farkını açık ara geride bırakan model, Android dünyasındaki rakiplerini de geçmekle kalmayıp, tüm mobil ekosistemin liderlik koltuğun oturuyor.
Önce kağıt üzeri değerlendirmemizi yapalım ve ardından performans testlerini aktaralım:
Apple'ın resmi verilerine göre selefi A8'e kıyasla %70 oranında daha yüksek işlemci ve %90 oranında da daha yüksek grafik gücüne sahip olan Apple A9, Apple mühendisleri tarafından
le tasarlanan 64-bit'lik ARM tabanlı bir yongaseti.
1.85GHz hızında çalışan çift çekirdekli bu işlemcinin içerisinde girdiğimizde karşımıza ilk olarak verilerden ve komutlardan sorumlu L1 ön belleği çıkıyor. Veri ve komutlar için çekirdek başına 64KB'lık hacme sahip olan bu L1 önbelleğin gerisinde ise her iki çekirdek tarafından paylaşımlı olarak kullanılan 3MB büyüklüğünde L2 ön bellek yer alıyor. Yongasetindeki tüm servislerinden sorumlu olan L3 ön belleğin miktarı ise 8MB.
Karşımıza ilk olarak Apple A5 (iPhone 4S) ile çıkan ve halefi A7 (iPhone 5S) ile birlikte bağımsız bir çip olarak yongasetinin içerisindeki yerini alan görüntü işlemcisini, bu defa M9 ismi altında doğrudan gömülü formda tasarlayan Apple'ın bu yardımcı işlemcinin mevcut görevlerine (yani barometre, pusula, jiroskop ve ivmeölçer servislerinin yönetimi) ek olarak yeni yongaseti ile birlikte Siri'nin yönetimini de eklediğinin altını çizelim.
A9'un grafiklerinden sorumlu olan isim ise PowerVR'ın imzasını taşıyan GT7600. 6 iş kümesiyle tasarlanan bu GPU da aynı işlemci gibi pazarın bir numaralı akıllı telefon/tablet çözümü. Öyle ki, günümüzün tepe seviye bir çok akıllısında yer alan Snapdragon 810'un GPU'su olan Adreno 430 ile Samsung'un tepe seviye yongaseti Exynos 7420'nin GPU'su olan Mali-T760 MP8'i rahatlıkla geride bırakan GT7600, bununla da yetinmeyip iPad Air 2'deki A8x yongasetinin grafiklerinden sorumlu olan 8 iş kümeli PowerVR GXA6850'i ve dahası Android platformunun oyun odaklı tasarlanan tepe seviye tableti Nvidia Shield'de yer verilen Tegra K1'i de geride bırakmayı başarıyor. Hepsinden de öte, Nvidia'nın oyun konsolu Shield TV'de yer verilen Tegra X1'e dahi kafa tutmayı -hatta yer yer geçmeyi- başarıyor ki tek kelimeyle muazzam bir başarı bu. 3D transistörler ve 14/16nm'lik üretim teknolojisi sayesinde tüm bunları rakipleriyle kafa kafaya hatta bazen daha az güç tüketerek gerçekleştirebilmesi de cabası. Şöyle örneklendirirsek sanırız daha iyi anlaşılır performansı; kendisi bundan 2 sene önceki orta seviye dizüstülerde kullanılan Nvidia 740M GPU'sunun bir tık gerisinde.
Evet; performans testlerine geçmeden önce son olarak da A9'ların Samsung ve TSMC'nın tesislerinde üretildiklerini söyleyelim. Samsung'unkiler 14nm, TSMC'dekiler ise 16nm'lik üretim teknolojisine sahip. Hatırlarsanız geçtiğimiz haftalarda Samsung imzalı yongasetleriyle gelen modellerin daha çok güç tükettiğine yönelik
ve akabinde Apple tarafından resmi olarak böyle bir şey olmadığı açıklanmıştı. Yani satın alırken kafanızda böyle bir soru işareti olmasın. Gerçi zaten kimin yongaseti olduğunu da almadan önce öğrenebilmek imkansız. Ama aldıktan sonra öğrenmek isterseniz App Store'a girip
uygulamasını indirin ve system > device > model adımları altında yazan koda bakın. Eğer AP ise Samsung, mAP ise TSMC'dir. Mesela bizdeki Samsung üretimi imiş.
Performans testlerinde yine Edge+ ile karşılaştırmalı gideceğiz. Bildiğimiz gibi 4 tanesi Cortex A53 diğer 4 tanesi ise Cortex A57 mimarisinden toplam 8 çekirdekli işlemci ve Mali-T760 MP8 GPU'su ile gelen ARM tabanlı Exynos 7420 yongasetinin yer aldığı Galaxy S6 Edge+ an itibarı ile Android ekosisteminin en güçlü üyesi konumunda.
Şimdi bazılarımız burada 'ama iPhone'un çözünürlüğü şu kadar, edge'in bu kadar' vs. türü eleştirilerde bulunabilir ama neticede iPhone'un ekran çözünürlüğünün (ve ekranının bizatihi kendisinin) edge+'a kıyasla ne kadar zayıf olduğunu ekran bölümümüzde söylemiş ve buna binaen de düşük puan vermiştik. Burada ise performanslarına bakıyoruz ve haliyle ekran çözünürlüğünü vs. bahane olarak kabul etmiyoruz. İşlemci tarafında ise zaten ezici bir üstünlüğü var Apple A9'un. Çok çekirdek performansı açıkçası çok da ka'le aldığımız bir şey değil. Ne de olsa gerçek hayatta pek çok uygulama 1 bilemedik 2 çekirdekten faydalanıyor tam anlamıyla. Haliyle önemli olan asıl tek çekirdekle neler başarabildikleri ki burada da durum ortada. Özetle iPhone 6S ezmiş geçmiş.
iPhone 6S'in selefine kıyasla iyileştirmelere gidilen bir diğer önemli yeri de kamerası. Her ne kadar performansta yaşandığı kadar devrimsel bir geliştirme olmasa da yine de sağlam diyebileceğimiz türden yenilikler gelmiş ki bunların başında 8MP'den 12MP'ye çıkarılan çözünürlüğü ve 4K video kayıt desteği geliyor. Sony'nin 23MP'lik, Samsung'un 16MP'lik kameralarıyla karşılaştırdığımızda her ne kadar rakiplerinin gerisinde kalsa da yine de iyi diyebiliriz. En azından kötünün iyisi.
Selefiyle karşılaştırmalı gidelim burada, önce arka kameraya bakalım:
iPhone 6'nın zaten şimşek hızıyla açılan kamerası vardı bildiğimiz gibi. 6S'te işlemcinin de etkisiyle daha da kısalmış süre. Keza odaklanma hızında da artış var. Lensin çıkıntılı yapısı sizi korkutmasın çünkü safir camla korunduğundan çizilmelere vs. dayanıklı. Kamera menüsü her zamanki gibi kolay kullanıma sahip, menüler arasında kaydırmamız kafi. Keza ses tuşlarıyla çekim yapabilmemiz işimizi daha da kolaylaştırıyor. Filtreler yani renk(lendirme) modları Android rakipleri karşısında halen çok zayıf. Keza ISO, beyaz dengesi ayarı vb. gibi şeyleri elle kontrol etmemizi sağlayan profesyonel moda da yer verilmemiş. Tek yapabildiğimiz zamanlama, flaş ayarı ve HDR. Keza kamerayı açtığımızda müziğin kesilmesi gibi saçmalıkların da sürdüğünü görüyoruz ki bu da bir diğer can sıkıcı detay.
Açıkçası çekim kalitesine baktığımızda iPhone 6 ile arasında çok da bir fark görmedik. Parlaklık seviyesi olsun, renklerin yeniden üretimi olsun neredeyse aynı. Kalite farklılığını görmek için PC'ye atıp yakınlaştırmamız gerekiyor ki bu da en nihayetinde pratikte bir işimize yaramıyor. Düşük ışık performansında biraz iyileştirme var ama bu demek değil ki iyi olmuş. iPhone 6'nın en aksayan orasıydı malum. 6S ile birlikte selefinden iyi ama rakiplerinin oldukça gerisinde halen. Netice itibarı ile lenste değişikliğe gitmediğinden diyafram açıklığı da eskisi gibi f/2.2 ile sınırlı. Galaxy S6 ailesindeki f/1.8'i gördüğümüzde canımızın sıkılmaması elde değil. Neticede daha geniş diyafram sensörün daha çok ışık alması, daha çok ışık da daha başarılı düzeyde düşük ışık performansı ve alan derinliği demek. Bu arada görüntülerde titreşimi engelleyen OIS modülünün de yine 6 neslinde olduğu gibi sadece 6S Plus'a özgü olduğunun altını çizelim. Bir eksi puan da buradan yedi.
4K çekim açıkçası bizim için bir şey ifade etmiyor. Sadece iPhone için değil tabii, genel olarak anlamsız buluyoruz şu aşamada. Neticede kaçımızın evinde 4K TV veya monitör var ki? iPhone'un kuş kadar ekranında 4K ile FHD arasında fark da göremeyeceğimize göre gereksiz bir gösteriş. Bizim tercihimiz her zaman dediğimiz gibi 1080p@60 fps'den yana. Gerçek hayata en uyumlu çözünürlük bu çünkü.
fotoğraflar ve kamera' yolunu izlememiz gerek. Keza diğer ayarları da buradan yapıyoruz." agency="">
İşin asıl eğlenceli kısmıysa ağır ve hızlı çekimler. Ağır çekimlere 1080p@120fps modunun eklenmesi çok güzel olmuş özellikle. Gerçi burada da PC'mize doğrudan aktaramama sıkıntısı sürüyor. Ya iMovie ile düzenleyeceğiz ya da WhatsApp, Messenger veya e-posta gibi 3. parti uygulamalara yollayıp oradan açmak suretiyle PC'mize kaydedeceğiz. Tipik Apple kısıtlamaları işte.
Yeni eklenen Live Photos (canlı fotoğraf) da bir diğer eğlenceli kısım. 1.5 saniyelik video klip olarak düşünebilirsiniz bunu. Aktif etmek için menüdeki iç içe geçmiş daire ikonuna basıyoruz, sarı renk geldi mi tamamdır, aktif demektir. Bunu bir nev'i GIF olarak düşünebilirsiniz. Süresi çok daha az ama ekstradan sesi var. Gerçi 1.5 saniyenin sesi olsa n'olur olmasa n'olur. Bir de tabii ki uzantı farklılığından ötürü PC'ye direkt atamıyoruz yine. Örneğin Edge+'ta GIF eklentisini yükleyip, GIF çekebiliyor dilediğimiz gibi PC'ye aktarabiliyor yahut herhangi bir siteye yükleyebiliyoruz. Bu tür kolaylıklar Apple'da yok tabii ki.
Bunun haricinde ön kameraya baktığımız zaman 1.2MP'den 5MP'ye yükseldiğini ve flaş desteği geldiğini görüyoruz. Gerçi flaş derken bildiğimiz LED flaş modülü yok. Bunun yerine ekran flaşı koymuş Apple. Fotoğraf çekerken ekran odadaki ışığa göre normalden 3 kata kadar daha fazla parlıyor ve bu da flaş etkisi yapıyor. LED flaştan iyi tarafı daha doğal bir sonuç çıkması, kötü tarafı mesafenin çok daha kısıtlı oluşu. Bunun haricinde ön kamerayla hızlı çekim yapabildiğimizi de söyleyelim. Keza canlı fotoğraf modu burada da geçerli. Özetle ön kamera, özellikle çözünürlüğün artması neticesinde, selefine kıyasla çok daha iyi olmuş.
Her iki modelin de karşılaştırmalı fotoğraflarını paylaşıyoruz. Mümkün olduğunca farklı tekniklerle çekmeye çalıştık ama dediğimiz gibi iPhone 6S'in seçenekleri sınırlı olduğundan, eşit şartlarda olabilmesi yönünden Edge+'ta manuel ayarlara girmedik ve tamamıyla otomatikte bıraktık. Her fotoğrafta üstteki kare iPhone 6S'ten alttaki ise Edge+'tan.

Burada aynı şartlarda çekilmiş tek bir karşılaştırma videosu ile yetindik. Çünkü gerek
gerekse de
zaten pek çok video örneği mevcut.
Keza tüm çekimleri aynı şartlarda ve aynı yerde çektik ki gece/gündüz ve FHD/4K farkını net biçimde gösterebilelim.
iPhone 6S ile birlikte gelen en önemli yeniliklerden birisi de 3D Touch özelliği. Daha önce Force Touch ismi altında MacBook Pro ve Apple Watch'da gördüğümüz parmak basıncımıza göre ekstra işlevsellik sunma özelliğinin daha da geliştirilmiş bir versiyonu olarak tanımlayabileceğimiz 3D Touch'ı 4 alt başlık altında değerlendiririyoruz:
3D Touch'ın ana olayı bu işte. Ekrana sert bir şekilde bastırmayı 'peek', basılı tutmayı ise 'pop' olarak tanımlıyoruz. Bundan sonra gerekli yerlerde de 'peek' ve 'pop' terimleriyle kullanacağız.
P&P'nin en çok işimize yaradığı uygulamalar e-posta, mesajlar, Safari ve galeri. Üçüncü parti uygulamalara henüz destek yok ama ileride geliştiriciler ilgili adımları attıkça çok daha geniş bir alanda yararlanabileceğiz.
E-Postadan örneklendirecek olursak; gelen kutusundaki bir e-postaya peek yaptığımızda karşımıza e-postanın ön izlemesi çıkıyor. Burada parmağımızı yukarı kaydırırsak yanıtla, ilet vb. gibi alt seçenekleri görüyoruz. Parmağımızı basılı tutmayı sürdürürsek e-postanın içine giriyoruz (yani pop), parmağımızı çekersek de gelen kutusuna geri dönüyoruz.
Keza aynı işlevler diğer uygulamalarda da geçerli. Mesela Safari'de, bizim sitemizdeki bir manşete peek yaptığınızda karşınıza çıkan ön izleme ekranında haberin spotunu okuyabiliyorsunuz. :) Veya bir mesaj geldiğinde ve bu mesajın üzerinde bir tarih veya kurum ismi varsa, tarihe peek yaparsak bize doğrudan takvimi açıp, o tarihe götürürken, kurumun adına peek yaptığımızda ise kurumun sitesini ön izleme ekranında açıyor eğer pop yaparsak da siteye gidiyoruz.
Böyle muhtemelen karışık gelmiştir ama elinizde telefonla denerseniz gayet kolay biçimde uygulayabileceğinize eminiz.
Ana ekranda bir uygulamaya peek yaptığımızda karşımıza o uygulamanın bize sunduğu kısayollar çıkacak. Oraya basıp işimizi hızlandırabiliriz. Apple'ın kendi uygulamalarının pek çoğu ile uyumlu olmasının yanı sıra, Facebook, Twitter veya Instagram gibi popüler 3. parti uygulamalarda destekliyor bu özelliği.
3D Touch'ın günlük kullanımda en çok faydasının olduğu yer burası işte. Klavyeye peek yaptığımızda tuş takımı gidiyor ve yerine dizüstülerdeki gibi touch pad geliyor sonra parmağımı buranın üzerinde dolaştırıp yazılarımızı kolayca düzenleyebiliyoruz.
Normalde iPhone'da ana tuşa çift tıkla çıkan menüye artık ana ekranın sol kenarına peek yapıp sağa sürükleyerek erişebiliyoruz. Bu da ana ekran tuşunu kullanmayı sevmeyenler için çok yerinde bir çözüm.
Velhasıl gördüğümüz gibi 3D Touch oldukça geniş bir kullanım alanına sahip olsa da şimdilik potansiyelinin çok çok azını gerçekleştirebiliyor. Zaman içerisinde 3. parti uygulamalar ve tabii oyunlar işin içine girdikçe çok daha büyük faydasını göreceğimiz kesin. Ama en nihayetinde bu haliyle dahi alıştıktan sonra kolay kolay vazgeçmesi mümkün değil doğrusu.
iOS 9 ile ilgili tüm ayrıntıları zaten aşağıdaki haberimizde paylaştığımızda bir kez daha üzerinde durmaya gerek yok. Burada daha çok pratikteki izlenimlerimizi paylaşacağız.
iPhone platformunun Android platformuna kıyasla çok daha akıcı ve stabil olmasının sebebi hiç kuşkusuz iOS'un kapalı kaynaklı oluşu ve dışarıdan müdahalelere kapalılığı. Bunun avantajı yukarıda da söylediğimiz gibi akıcılık ve kararlılık. Bu bağlamda iPhone 6S benim şimdiye kadar kullandığım en akıcı telefon. Ki buna edge+, Note 5 gibi rakip tepe seviyeler de dahil. Bundan önceki iPhone 6 tecrübemde performansını Note 4 ile kıyasladığımda çok da memnun kaldığım söylenemez özellikle çoklu uygulamalarda sıkıntı çıkarabiliyordu ara ara. Ama 6S, yongaseti ve RAM takviyesi ertesinde kesinlikle mükemmel bir akıcılığa sahip olmuş. Menü, oyun, uygulamaların açılışı, uygulamalar arası geçiş vs. her şey yağ gibi akıyor adeta.
En çok hoşumuza giden bir diğer detay ise Siri'deki geliştirmeler. Bildiğimiz gibi artık her an bizi dinlemeye hazır Siri. Elimizde tutmasak dahi, 'hey Siri' dediğimizde hemen aktif hale geliyor ve uzaktan da yönetebiliyoruz. (Bu varsayılan olarak kapalı, açmamız gerekiyor). Siri'nin anlamasında ve verdiği cevaplar da ciddi bir gelişme ve çeşitlilik artışı söz konusu. Kusursuza yakın iş görüyor. Tabii tüm bunların Apple ekosistemindeki entegre uygulamalar için geçerli olduğunun da altını çizelim. Üçüncü parti uygulamalara desteği halen oldukça sınırlı ki en sevmediğimiz tarafı da bu zaten. Keza her seferinde sohbeti baştan başlatmak da bir diğer eksisi. Yine de bu haliyle dahi rakipsiz olduğunu söylememiz gerek.
Sağlık uygulamaları da denediğimiz kadarıyla eskisine kıyasla daha iyi olmuş. Adımsayarın olsun, yol hesabının olsun Samsung'un SHealth'ine kıyasla daha isabetli olduğunu söyleyebiliriz. Uykudur, kanıdır vb. sağlık verileri kısmını ise kullanmadığımızdan yorum yapmak yanlış olur.
Siri ile entegre hale gelen Spotlight ekranı ise geliştirmelere rağmen halen yetersiz. Haberler kısmı zaten ülkemizde kullanılmıyor. Bize saat ve yer bazlı olarak kullanım alışkanlıklarımıza göre kendisinin uygulamaları getirmesi dışarıdan bakınca güzel gibi görünüyor ama açıkçası çok da isabetli olduğu söylenemez. Kendimizin uygulama atayamaması kötü.
Arama ekranı, takvim, fotoğraflar gibi çekirdek uygulamalar Android (edge+) ile kıyasladığımda daha karışık geldi. Keza paylaşım seçeneklerini kendimizin sıralayamaması veya sistemin en çok kullandığımız uygulamalara göre kendisinin sıralamaması da sıkıcı. Ekran görüntüsü aldığımızda doğrudan düzenleme ve paylaşım yapamamamız bir diğer eksiği. En kritik menülerden birisi olan 'ayarlar' menüsüne hızlı erişimimizin olmaması da kötü. Bildirim çubuğunun da Android'e kıyasla oldukça yetersiz ve karışık olduğunu düşünüyoruz. Yine üçüncü parti uygulamalarda müzik dinlerken herhangi bir bildirim geldiğinde müziğin kapanması da sinir bozucu bir diğer detay.
Arayüzdeki kişiselleştirememe, ekranları kendimizin düzenleyememesi, widgetlar, alt panele ekstra uygulama atamamamız yahut panelin sayfalarını çoğaltamamamız, parmak hareketleriyle yönetemememiz, zil sesi atamak için iki saat uğraşmamız, geri tuşunun olmaması vs. vs. Kısacası Android'e alıştıktan sonra sanki hapisteymiş gibi hissettiriyor insana kendisini. Tabii tüm bu dediklerimiz Android ile karşılaştırdığımızda ortaya çıkan eksiklikler yoksa iPhone kullanıcısı için zaten dert teşkil etmediğinden sorun da yok.
Velhasıl tüm bu kısıtlamalarının karşısında Apple bize yukarıda da dediğimiz gibi mükemmel bir akıcılık ve kararlılık sunuyor ki zaten iPhone'un olayı da bu. Artık tamamıyla tercih meselesi.
Evet; geldik en önemli noktalardan birisi olan bataryasına. Burada da önceki bölümlerimizde olduğu gibi teorik verilerden ziyade pratik kullanım tecrübelerimizi aktaracağız.
Açıkçası henüz kullanmadan kafamızda ciddi soru işaretleri vardı. Ne de olsa özellikle 3D Touch'ın ekstra harcayacağı güce karşın, kapasitenin 1,810mAh'tan 1,715mAh'a düşürülmesi olayı kafa karıştırıyor (idi). Ama tüm bu kuşkularımızı yersiz çıktığını söyleyebiliriz.
iPhone 6S, ortalama bir kullanımla bizi su içerisinde bir gün götürüyor. Ortalama kullanımdan kastımız günde ortalama 2 saat kadar müzik, 2 saat kadar yazışma ve bir bu kadar internet gezintisi. Yarım saat kadar konuşma ve yine aşağı yukarı bu kadar bir süre de oyun ve video oynadığımızda akşam saat 8 gibi %20'lere geriliyoruz. (Sabah saat 7'de kullanmaya başladık.)
Bu süre içerisinde batarya tasarruf modunu açmadığımızı, konumun açık olduğunu, 3G ve Wi-Fi'ın aynı anda aktif olduğunu da söyleyelim. Sadece BT kapalı. Keza arka plan uygulamalarında da bir pasiflik vs. yok. Olduğu gibi herşey. Parlaklık ise otomatik.
Yine testlerimize göre:
- > Bir saat Youtube videosu %10
- > Bir saat kadar oyun (NFS) %8
- > Harita üzerinde yarım saatlik rotalı yürüyüş %12
dolayında pil tüketti.
Yeni batarya tasarruf modu açıkçası işe yaramakla birlikte performanstan da aynı oranda götürüyor. Bu moddayken arka plan uygulamaları yenilenmiyor ve e-posta vs alamıyoruz. Siri'yi de uzaktan kullanamıyoruz keza. Açıkçası zorda kalmadıkça çok da tavsiye ettiğimiz bir şey değil. Yukarıda da belirttiğimiz gibi performansa katkısı bariz çünkü.
iPhone 6S'in derin uykudayken mükemmel bir performans sunduğunun da altını çizelim. Keza %100'den çıkarıp Spotify üzerinden müzik dinlemeye başladığımızda yaklaşık 20 dakika sonra %99'a geriliyor. Fakat bundan sonraki düşüşlerin biraz daha seri olduğunun da altını çizelim. 4K video çekim yahut Live Photos gibi özelliklerin daha çok pil tükettiğini de hatırlatalım.
Bataryayla ilgili canımızı sıkan asıl detay ise ne hızlı şarj ne de kablosuz şarj desteği olmaması. 0-100 dolum 2 saat kadar sürüyor ki bu cidden çok uzun bir süre. Özellikle de pilin 1,715mAh gibi mütevazı kapasitesi olduğunu düşünürsek. Örneğin Note 5'i yahut edge+'ı 3000mAH ile +/- 80 dakikada doldurabiliyoruz. Keza halen kapalıyken şarj ettiğimizde batarya göstergesinin çıkmaması da sıkıcı bir diğer nokta.
Özetleyecek olursak iPhone 6S'in selefinden daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Kendisinden çok daha iri bir bataryayla gelen Edge+ ile aşağı yukarı aynı performansa sahip ki bu da iyi olduğunun göstergesi. Tahminimizce başarısında aslan payı Apple A9'da aramak gerek.
Velhasıl, aşırı yüklenmediğimiz sürece 1 günümüz cepte ki beklentimiz de bu yöndeydi zaten.
Ses kalitesini yine edge+ ile karşılaştırmalı aktaralım. Her ikisinde de aynı parçayı tam yükseklikte çaldığımızda edge+ daha net biçimde daha yüksek veriyor. Bununla birlikte iPhone 6S'in sesi daha tok sunduğunun da altını çizelim. Kulaklıkta da keza aynısı geçerli. 6S ses kalitesinde bir adım önde, yükseklikte ise edge+ önde. Görüşmelerdeki ses kalitesi ise her ikisinde de muazzam.
Apple'ın parmak izi okuyucusu hızlı ve kusursuz çalışıyor. Parmağımızı tam göbekten bastırmamıza gerek bırakmaması büyük bir artı. Tavsiyemiz sağ ve sol ellerinizden baş ve işaret parmaklarınızı tanıtın ki işiniz kolaylaşsın.
Kullandığımız süreden bu yana Wi-Fi ve mobil ağlarda herhangi bir kesilme yaşamadık. Keza Wi-Fi'ın ac desteği olduğundan el verdiği maksimum hızda sürekli biçimde indirebildik. Bununla beraber Wi-Fi kapsama alanının da, Bluetooth kapsama alanının da edge+'a kıyasla oldukça zayıf olduğunu da söyleyelim. Aynı noktadan bağlantı kurmak istediğimizde edge+ çok daha fazla ağ bulmasının ötesinde tek bakla çeken ağlara dahi bağlanabilirken iPhone 6S'te bu imkansız.
Apple'ın ödeme sistemi Apple Pay, akıllı ev platformu Home Kit, iOS9'a entegre edilen 'haberler' uygulaması ve transit harita desteği ülkemizde kullanılmıyor.
- Tasarım:8
- Ekran:7
- Performans:9.5
- Kamera:7.5
- 3D Touch:9
- Yazılım:7.5
- Batarya:8
- Ortalama Puan: 8/10
iPhone 6S hakkında diyebileceğimiz tek şey varsa o da kendisinin en iyi ara sürüm olduğu. Performansı mükemmel, kusursuz bir akıcılıkta çalışıyor. Siri ve 3D Touch benzersiz bir deneyim ve kolaylık sağlıyor bizlere. Çözünürlüğü ve artık Samsung'un karşısında geriye düşen tasarımı hariç şurası kötü diyebileceğimiz bir tarafı yok. Kamerası ve bataryası performansının gölgesinde kalsa da ortalamanın kesinlikle üzerinde. Açıkçası benim gibi bir iPhone'dan pek haz etmeyen birisini dahi tatmin etti ki bu da kesinlikle 'olduğunun' işareti biçiminde değerlendirilebilir.
Bununla birlikte Türkiye fiyatlandırması -
- olması gerekenin misli misli üzerinde. Düşünün ki ABD'den vergiler dahil 16/64GB'lık versiyonlarını 700/800 dolara yani yuvarlak 2100/2.400 TL'ye satın alabiliyorken burada fiyat 3.100/3.500 TL'ye fırlıyor.
Tabii bu devasa farklar sadece iPhone'a özgü değil. Örneğin inceleme boyunca karşılaştırdığımız Android ekosisteminin tepesindeki model olan Edge+ modeli de şu an ABD'den vergiler dahil 700 dolara yani 2.100 TL'ye alınabiliyorken, Türkiye fiyatı 2.900 TL!
vs. vs.
- Açıkçası ne iPhone 6S'in ne de herhangi bir telefonun 3,000 TL edeceğini düşünmüyoruz kesinlikle. Haliyle her zaman olduğu gibi yine tavsiye etmiyoruz! :)





















































