|
Yılmaz Erdoğan yine üzdü

Sinemanın en büyük sorunlarından birinin ‘uyarlama’ olduğu kanaatindeyim. Edebiyat eserlerinin sinemaya aktarılmasında yaşanan sorun zaman zaman tiyatro eserlerinin uyarlanmasında da kendini gösteriyor. Tiyatro uyarlaması hepsinden zor. Zira sinemaya en yakın sanat dalı. Haliyle de tiyatro metninin ve yönteminin zaten sinema olduğu fikri mevcut. Uyarlama yapılırken tiyatrodan uzaklaşamama ve sinemaya dahil olamama manzarası da buradan doğuyor.


Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü, Yılmaz Erdoğan’ın 22 yıl önce sahneye koyduğu ve yıllarca kapalı gişe oynayan tiyatro oyunu. Erdoğan’ın uzun zamandır hayal ettiği şey gerçekleşti ve oyun sinema filmi oldu. Yönetmenliğini Andaç Haznedaroğlu yaptı.

Tiyatro metninden film senaryosuna uyarlayan da yine Yılmaz Erdoğan. Metnin tiyatrodan sıyrılamadığını, film olacak hale gelemediğini söylemeliyiz. Diyaloglardan hikaye akışına kadar senaryo olmamakta direnen tiyatro metninin müsebbibi de elbette Erdoğan. Ülkenin bir dönemine şahitlik ettiren, bunu yaparken de memleketin bir dönemindeki zihni dönüşüme sahneden ciddi katkı sağlayan ‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü’nün dönüşememesinde yazarın ‘kıyamama’ hassasiyetinin yattığını söyleyebiliriz.

Filmin hikayesini bir nesil biliyor. Yeni neslin bilmediğini ve filmle birlikte hikayeye vakıf olacağını düşünürsek, uyarlama değil de taze bir peyaz perde eseri görme beklentisinin yüksek olacağını tahmin etmek zor değil. Fekat filmin senaryosundan oyunculuğuna, dekor/kostüm uygulamasından sinematografisine kadar ‘bağımlı’ hali dikkatten kaçmıyor. Netflix matematiğinin de bunda etkili olduğunu belirtmek gerek. Zira hedef kitleyi algoritma üzerinden şekillendiren, dolayısıyla hedef kitleye göre eser üretmek yerine, kendi içeriğine uygun hedef kitle kurgulamak yoluna giden Netflix filmlerinin hiçbirinin bağımsız olduğunu söyleyemiyoruz. Bu bakımdan filmin iki açıdan bağımlı olduğunu vurgulamak gerek. Birincisi, uyarlandığı sanat eseri olan tiyatro metnine bağımlılık, diğeri de üretim alanı olan Netflix kodlarına bağımlılık...

Bir tiyatro eserinin sinemaya uyarlanmasındaki mühim noktalardan biri elbette oyunculuk. Sahne oyunculuğu ile kamera önü oyunculuk aynı olamaz. Metninizi bağımsız bir sinema eseri yapmak istiyorsanız oyuculuğu da buna göre kurgulamalısınız. Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü, oyunculuk bakımından da tiyatrodan tam olarak sıyrılamamış. Filmde Ecem Erkek, Engin Alkan, Devrim Yakut, Merve Dizdar gibi son dönemin parlayan isimleri ile tecrübeli oyuncular yer alıyor. Hepsi tiyatrodan gelen başarılı isimler. Her birinin iyi sinema oyunculuğu sahneleme yeteneği olduğu aşikar. Ancak metin olmaktan çıkamamış senaryo ve tiyatro olmaktan kurtulamamış reji sebebiyle beklentimiz boşa çıkıyor.

Yılmaz Erdoğan daha önce de Tatlım Tatlım filminde bize aynı duyguları yaşattı. Yine Erdoğan’ın Haybeden Gerçeküstü Aşk oyununun sinemaya uyarlaması olan film, dördüncü duvarın olmadığı kolaycı bir yaklaşımla beyaz perdeye taşınmıştı. 4 yıl sonra aynı şeyi Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü filminde de yaşadık.

Filmin hedefine ulaştığını söylemek gerek. Zira Netflix eliyle milyonlarca kişinin izlemesi sağlanmış oluyor. Ticari olarak Netflix’e Yılmaz Erdoğan’ın imzasını taşıyan, iyi oyuncu kadrosu bulunan bir iş yapmak da BKM’nin hedefini tutturduğunun göstergesi. Ancak sinema kodlarıyla okuduğumuzda, film olamamış bir metin ve televizyon dizisi vasatında bir işle karşı karşıya olduğumuzu üzülerek ifade etmek gerekir.

#Yılmaz Erdoğan
#Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü
#Tiyatro
#Sinema
#Film
#Andaç Haznedaroğlu
#Netflix
#BKM
3 yıl önce
Yılmaz Erdoğan yine üzdü
Suskunluk ve linç arasında İliç
romanda anlatım tekniği
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…