|
Elma ile elmayı karşılaştıralım

Asgari ücrete yapılan yüzde 50 artışla ulaşılan 4.253 TL, Türkiye koşullarında hiç de azımsanamayacak bir rakam. Atış oranı da öyle… Hele bir de 2002 yılına göre nominal olarak 23 katına yükseltilmesi düşünülünce…

Fakat daha rakam telaffuz edildiği anda birileri bilgisayarlarındaki
‘Giriş’
tuşuna basmış olacak ki telefonumuza eleştirel yorumların bildirimleri gelmeye başladı. Geçen iki gün içinde bunlardan mebzul miktarda görmüşsünüzdür…
Sırtlarını en çok yasladıkları söylem ise
“Asgari ücret dolar bazında düştü”
… Artış oranına, damga pulundan ve gelir vergisinden muaf olunmasına da gözlerini yumuyorlar. Geçen ya da önceki yıllardaki asgari ücretin dolar karşılığına yaslanıyorlar… Belediye TV kanalları diyorlar ki
“Asgari ücret 2020 yılında 2.324 TL, yani, o zamanki kurdan 332 dolar. Bugün 4.250 TL’ye yükseltilen asgari ücretin karşılığı 265 dolar. Ne oldu? Asgari ücret artmadı, azaldı…”
Ekonomi gibi özellikli ve uzmanlık gerektiren alanların zihinlerde oluşturduğu karmaşadan da faydalanıyorlar. E hesap da doğru! O zaman da
“Biz haklıyız”
demek için fırsat doğuyor…
Oysa o hesap tek başına yapılmaz… Alım gücü böyle belirlenemez. Örneğin ekmek dâhil, pek çok gıdanın ham maddesi olan un fiyatlarına bakalım… Türkiye’nin gıda ve içecek sektörü alanındaki akademisyen ve uzmanlarından oluşan
Gıda Hattı
web sitesinin
Toprak Mahsulleri Ofisi’
nin açıkladığı sert ekmeklik buğday fiyatlarını baz alarak, yaptığı hesaplamalara göre: 50 kg’lık bir çuval un 2020 Mayıs’ta
120
TL (17,14 dolar), 2021 Mayıs’ta ise
160
TL (10 dolar) imiş…

Şimdi gelin elmalar ile elmaları karşılaştıralım… Asgari ücret 2020’den bu yana dolar bazında ne kadar düşmüş? Yüzde 20… Peki, un fiyatları dolar bazında ne olmuş? Yüzde 41 düşmüş…

Yani ne olmuş? Belediye TV’lerinin iddia ettikleri gibi, asgari ücretin satın alma gücü düşmemiş, artmış…

Yani unun fiyatı, dolar bazında, asgari ücretten daha fazla düşmüş…

Yani, bu hesaba göre asgari ücretli daha çok un alabilir duruma gelmiş…

Asgari ücretin artışını dolar bazına vurup,
“Asgari ücret azaldı”
şeklinde bir hüküm cümlesi kurmak ne kadar abesse; aynı şey un için de geçerlidir.

Çünkü, içinde ithal payı yüksek olan diğer tüketim maddelerinde bu hesap tersine çalışır…

Tabii ki döviz kurlarındaki yükseliş hepimizi sarsıyor… Tabii ki bu dalgalanmanın bir an önce sona ermesini bekliyoruz… Tabii ki zor günlerden geçiyoruz. Ancak yalana, dolana, abartıya ve çarpıtmaya yaslanmak, bunun üzerinden iletişim yaparak
güveni
hasara uğratmak kabul edilebilir gibi değil… Ekonominin bir an önce rayına oturmasını isteyenlerin işi ise hiç değil…
Asgari ücret konusuna bir de iletişim boyutundan, özellikle de
‘beklenti yönetimi’
açısından bakmakta fayda var.
Beklentiyi yönetmek, son derece hassas ve işin başarıyla sonuçlanmasında
kritik
rolü olan bir husustur… Çünkü bu başarıda işin maddi sonuçları kadar manevi ya da duygusal/psikolojik sonuçları da etkilidir… Yani nasıl algılandığı…
Asgari ücret görüşmeleri sırasında net rakamlar telaffuz edilmese de çeşitli kanallardan farklı açıklamalar geliyordu. Örneğin,
Hacettepe Üniversitesi,
ağır işlerde çalışan bir işçinin günlük dengeli beslenmesi için 3.567 TL, hafif işlerde çalışanlar içinse 2.979 TL’nin gerekli olduğunu açıklamıştı…
Kısaca, 4 bin TL.
psikolojik sınır
olarak çizilmişti… Bunun altında kalınması ne çalışanı tatmin edebilirdi ne de
kamu vicdanını…
Nihayetinde öyle olmadı… 4 bin TL’nin de üzerinde bir rakam açıklandı, vergi muafiyetleri tanındı ve
‘düş kırıklığı’
nın önüne geçildi…
Bundan sonra kritik konu, ‘
tutundurma
’ çalışmalarıdır… Onun için de fiyat istikrarının sağlanması ve dolarizasyonun kontrol altına alınması gerekiyor… Bu da iki şekilde yapılabilir. Ya polisiye tedbirler ve cezalarla fahiş fiyat uygulayanlarla, stokçularla mücadele edilecek ya da
‘güven ve ikna’
çalışmaları ile piyasanın işleyişi sağlanacak…
Bu yolda en etkili strateji de
‘Yeni Ekonomi Modeli’
ile ortaya konacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
modelin yatırım, istihdam, üretim ve ihracat üzerine kurulu olduğunu açıklamış,
“Yüksek faizle ekonomiyi soğutmak, küçültmek ve dolayısıyla istihdamı azaltmak istiyorlar”
sözleriyle faiz artırımına gitmeyeceklerini belirtmişti… Öyle de oldu,
Merkez Bankası,
politika faizini 100 baz puanlık indirimle yüzde 14’e düşürdü.
Hükûmet kararlı. Belli bir plan, program ve strateji çerçevesinde hareket ediyor. Tutundurma çalışmalarında da sürdürülebilirlik sağlayabilirlerse, seçimler öncesi
‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’
nı kazanmayı başarabilirler…
#Merkez Bankası
#Recep Tayyip Erdoğan
#Toprak Mahsulleri Ofisi
#Gıda Hattı
2 yıl önce
Elma ile elmayı karşılaştıralım
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi