|
Gençlik, aşk ve meveddet

Gençlerle yaptığımız sohbetlerden:

Gençlerin en büyük problemlerinden biri elbette cinselliktir. Cinsel ihtiyaçları öne alan ve her türlüsünü normal görüp, ulaşılmasına imkân hazırlayan böyle ibahiyyeci/her şeyi mubah gören modern bir toplumda yaşayan bir genç iki durumla karşı karşıyadır: Ya kendisini zapt edebilmek için olağan dışı bir çaba ve dirençle psikolojisini bozmakta ve neredeyse anormalleşmekte, ya da arzularına direnemeyip bir yerinden haramlara bulaşmaktadır. Bu kötü durumlardan kurtulmanın çaresi ne olabilir?

Modernliğin buna vereceği reçete şudur: Cinsellik doğal bir ihtiyaçtır. Bunu bir mesele olarak görme. Fırsat bulduğunda canın ne istiyorsa yap. Böylece relaks ol, kafanı bozma. Ayıplık ilkel bir duygudur. Bir kariyer elde etmeden de evlenme. Hem evlilik çok da gerekli değildir, evlenmesen ne olur? Önemli olan hayatını yaşamaktır, yaşamak için para kazanmaktır. Bunun için de iyi bir kariyerin olmalıdır. İlle de birisiyle beraber yaşamak istersen bunun için evlenmen de gerekmez. Anlaşamadığınız zaman hemen bir başka partner bulabilirsin…

Tam da eski bir şarkının dediği gibi:

“Bak kardeşim, elini ver bana. Gel kardeşim, Neşe getirdim sana. Al kardeşim, Ye, iç, gül, oyna. Sar kardeşim, kolunu boynuma. Sev kardeşim, canım feda yoluna, tap kardeşim, tüm insanlara…”

Bu sözlerin insanın neresinden çıktığını tahmin edebilirsiniz? İfadede ne nazım ne nesir zevki var, ama tapma ihtiyacına da değinmeden edememiş. İşte modern hayat bu. İnsanı hayvandan aşağı indiren bir zihniyet. İnsan böyle düşününce yapamayacağı hiçbir ekstrem pislik kalmaz. Oysa hiçbir hayvan onun yaptıklarına tevessül etmez.

Zihni cinsellikle meşgul olan bir gence İslam’ın vereceği reçetedeki ilk kalem, tabii ki, evlenmektir. Doğal olan da bu değil midir? Neden insan belli bir yaşa gelince onda karşı cinse ilgi başlar, bedeninde bir takım fiziksel değişiklikler olur. Bu ilgi sadece biyolojik boşalmakla sonuçlanan cinsel bir ilgidir diyebilir misiniz? Bunda kişinin ifade edemediği bir cazibe, meftuniyet, sevgi ve aşk da vardır. Gördüğünde cinselliğinin gıdıklanmasından önce, gözlerine bakmanın verdiği bir vurulmuşluk, bir lahuti lezzet, izahını yapamayacağı bir aşkınlık, bütünüyle dünyayı toz kadar görmeme sevdası, kısaca manevi bir haz vardır. Beraberliği cinselliğe indirgediğiniz zaman bütün bunlar gider. Bir el teması dahi bu duygulara kısa devre yaptırır ve işin manevi boyutunu zedeler, aşkı yaralar. Oysa ailevi sıkıntılara ancak sağlam bir aşk üzerine kurulu evliliklerle tahammül edilebilir.

Geçenlerde bir gazetede şu başlığı gördüm: “El ele tutuşmadan aşk mı olur?”. Vay gafil vay, dedim. Aşk zaten el ele tutuşuncaya kadar olan duygudur.

Cinsellik, yani mahremiyet Allah’ın özel alanıdır. Oraya ancak O’ndan izin alınarak girilebilir. Eğer bu el ele tutuşma bu iznin ardından gelmişse aşk meveddeti doğurur ve sürüp gider. Değilse seksapele dönüşür.

Meveddet, Allah’ın Vedûd isminden huzmelenen bir sevgi türüdür, Allah onu sadece kendi izniyle, yani nikâhla evlenenlere vereceğini vadediyor. Meveddet, bitmeyen, karşılık beklenmeyen, sevdiğinin üzerine titreten, merhameti doğuran bir sevginin adıdır. Arapça'da ondan fazla sevgi kelimeleri içerisinde sadece meveddet’ten Allah’ın bir ismi vardır; Vedûd. Çünkü Allah’ın sevmesi karşılıksız, sürekli ve merhamet doludur.

Geciktirilen evlilikler her geçen gün için aşkı ve arkasından gelecek meveddeti öldüren riskler taşır. Âdem’in çocukları bunca riski göğüsleyecek güçte değildirler. Gençlerden beklenen zihnî etkinliklerin çoğu, yakıcı cinsel arzulara kurban edilmektedir. Elbette evlenmenin, yeni bir aile kurmanın maddi külfetlerini karşılayabilmek de evlenmek isteyen erkeğin omuzlarına yüklenen bir yüktür. Hz. Peygamber (sa): “Gençler, bu işin külfetine katlanabilecek olanlarınız hemen evlensinler…” derken buna işaret eder. Ama bunun yanında Allah (cc): “gençlerinizi evlendirin” buyurarak bu külfeti omuzlayamayacak durumda olanlara destek çıkılmasının gereğini anlatır. Bu ayetteki muhatabın çoğul olduğuna bakarak bazı müfessirler İslam’da devletin evlenebilmekte zorlananları evlendirme gibi bir görevinin de bulunduğunu söylerler. Ömer bin Abdülaziz, zekâtın “Allah yolu” fonundan evlenmeyenlere destek ayırmıştır.

Bu kadar mı? Tabii ki değil.

Twitter@farukbeser
#gençlik
#moderniyet
#toplum
9 yıl önce
Gençlik, aşk ve meveddet
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’