Birlikte yaşama bilinci

00:0014/03/2009, Cumartesi
G: 3/09/2019, Salı
Resul Tosun

Cumhurbaşkanının İran''a gittiği gün ben de Beyrut''a gittim. Dün sabah döndüm. Bizde Kürtçe televizyon tartışıladursun, İran İngilizce, Arapça, Türkçe, Kürtçe televizyon yayınlarıyla politikalarını ilgili çevrelere çok net biçimde anlatabiliyor.İran büyük devlet politikası takip ediyor. İslam dünyası İran''a mesafeli olsa da İran İslam dünyasını etkilemeyi başarabiliyor.İran''ın sübvanse ettiği Arapça yayın yapan televizyon kanallarından biri de El-Alem televizyonu. Beyrut''tan ve Tahran''dan yayın

Cumhurbaşkanının İran''a gittiği gün ben de Beyrut''a gittim. Dün sabah döndüm. Bizde Kürtçe televizyon tartışıladursun, İran İngilizce, Arapça, Türkçe, Kürtçe televizyon yayınlarıyla politikalarını ilgili çevrelere çok net biçimde anlatabiliyor.

İran büyük devlet politikası takip ediyor. İslam dünyası İran''a mesafeli olsa da İran İslam dünyasını etkilemeyi başarabiliyor.

İran''ın sübvanse ettiği Arapça yayın yapan televizyon kanallarından biri de El-Alem televizyonu. Beyrut''tan ve Tahran''dan yayın yapıyor.

El-Alem Televizyonu''nun daveti üzerine Çarşamba günü Beyrut''a gittim.

Perşembe sabahı hava almak için El-Hamra bölgesindeki otelden çıkıp sahile indim ve biraz yürüdüm.

Sahil boyunca paslanmaz çelikten yapılmış korkuluklar ve geniş kaldırım, sahile modern bir hava katıyor. Lüks bir görüntü.

Bu modernizeyi tıpkı batı şehirlerindeki gibi sabah yürüyüşü yapan insanlar tamamlıyor.

Yürüyenlerin çoğu kadınlardan oluşuyor. Kadınların yarısı tesettürlü!

Beyrut, farklı din ve inançlara sahip insanların tam bir hoşgörü içinde bir arada yaşamayı başardığı bir şehir.

Fakat ilginçtir bütün caddeler Mevlid haftası sebebiyle pankartlarla ve afişlerle doluydu. Sahildeki caddenin ortasındaki her direkte Peygamber Efendimiz (aleyhisselam) ile ilgili dikey bir bez afiş vardı. İstisnasız her direkte.

Başı açıklar, gayr-i müslimler ve laikler bunlardan rahatsız olmuyorlar!

Lübnan Üniversitesi Öğretim Üyesi değerli dostum Prof. Dr. Muhammed Nureddin bey öğleden sonra beni Dahıye bölgesinde gezdirdi. Bu bölge 2006 yılında İsrail tarafından bombalanmış ve yerle bir edilmişti.

En son 2006 yılında İsrail saldırılarından sonra Beyrut''a gelmiş ve hem bu bölgeyi hem de Güney Lübnan''ı gezmiş, İsrail''in tahribatını yerinde görmüştüm. Şimdi bu tahribat büyük oranda tamir edilmiş, yıkılan binaların yerine yenileri yapılmış, bir kısmının inşaatı da devam ediyordu.

Bu bölge Hizbullah''ın merkezi mahiyetinde. Bu bölgede panolarda asılı afişlerin en dikkat çekeni ise, "Müslüman-Hristiyan birlikte yaşama bilinci" afişleriydi. Bilmeyenler fanatik bir grup olarak değerlendirir, oysa Lübnan Hizbullah''ının temel sloganı, "Müslüman-Hristiyan birlikte yaşama bilinci" sloganı.

İlginç değil mi?

Prof. Dr. M. Nureddin tarihçi ve Türkçe biliyor. Lübnan asıllı bir arap. Ama Türkiye''nin gönüllü elçilerinden. Bölgeyi gezdirdikten sonra Beyrut''un belki de Lübnan''ın en otantik lokantası ve kültür merkezi sayılan es-Saha isimli mekana geçtik. Orada bir başka Lübnanlı dostum, gazeteci Andan Hutayt ile randevulaşmıştık.

Üç saat boyunca karşılıklı bilgi alışverişinde bulunduk, sohbet ettik.

Akşam otele döndüm. Çok geçmedi aslen Batmanlı ama Lübnan vatandaşı olan inşaat ve ticaretle meşgul bir diğer gönüllü Türk elçisi Zeki Alban otele geldi. Bir iki saat de onunla sohbet ettik. Zeki, Davos''tan bu yana Türkiyeli olmanın gururunu nasıl yaşadığını anlattı bana.

Akşam 22.00''de "Hakikat nerede?" isimli programda, Gazze olaylarından sonra Türkiye-İsrail ilişkilerini tartıştık. Kahire, Nablus ve Amman''dan üç uzman da telefon ve canlı yayın ile programa bağlandılar.

Özellikle Davos''tan sonra Türkiye, İslam dünyasının gündemine öylesine oturmuş ki, hâlâ Türkiye konuşuluyor hâlâ başbakanın çıkışı konuşuluyor.

Beyrut''ta geçirdiğim üç gün boyunca onlarca insanla karşılaştım.

Türkiye''ye olan hayranlık zirvede.

Televizyon programında da konu Türkiye idi. Katılımcılar özetle Türkiye''yi ve başbakanın politikalarını takdir ediyorlar ama bu bölgeye yönelik politikanın geçici olduğunu, Türkiye''deki iç dinamiklerin hükümete engel olacağı kanaatini taşıyorlardı.

Stüdyo konuğu bendim ve iddiaların tamamına imkan dahilinde cevap verdim. Türkiye''nin demokratikleşme istikametinde önemli adımlar attığını, durumun eskisi gibi olmadığını izaha çalıştım. Bu hükümetin dış politikada Ankara eksenli bağımsız bir stratejisinin bulunduğunu, bu stratejinin de adım adım gerçekleştiğini, milli bir dış politika takip edildiğini anlatmaya çalıştım.

Fakat darbeler ve muhtıralar dışarıda bile öyle olumsuz izlenim bırakmış ki, dış politikanın da askerin tekelinde olduğuna inanılıyor!

Hep söylüyorum ya, Türkiye''nin en önemli ihtiyacı demokrasidir. Atılması gereken en acil adım da demokratikleşmenin tekemmül ettirilmesidir! Türkiye demokratikleştikçe hem içerde hem dışarıda güçleniyor, demokrasiden uzaklaştıkça da güç kaybediyor!

Bülent Arınç Bey hakkında yapılan dünkü açıklamanın benzerine, demokrasi çıtasının yüksek olduğu bir ülkede rastlamanız mümkün mü?