|
Farklı bir milli kalkınma ve büyüme stratejisi ortaya koymalıyız

Türkiye’nin önümüzdeki on yıl içinde kişi başı milli gelirini 25 bin $, ihracatını 500 milyar $ seviyelerine çıkarma becerisi ve başarısını göstermek için, bugünden itibaren önümüzdeki on yıl kabaca yüzde 8 civarında büyüme sağlamalıyız. Bu kolay bir hedef değildir. Ancak gerçekleştirilmesi mümkündür.

Peki bunu nasıl yapabiliriz?



Biz bu yıl 157 milyar $ ihracat gerçekleştirerek rekor kırdık. Ancak bizim 2023 yılı hedefimize ulaşmak için Türkiye’yi iyi analiz etmek gerekir.

Bakın, bu ihracat rekoru 780 bin km karelik Türkiye’nin, 255 bin km karelik alanında gerçekleştirilmiştir. Yani Türkiye’nin ihracatının yüzde 95’i sadece yirmi il tarafından gerçekleştirilmiştir. Son yirmi ilin ihracata katkısı sıfırdır. Hatta diğer 61 ilin katkısı 525 bin kilometrekarelik alanda yüzde beştir.

Son yirmi ilin yüzölçümünü Hollanda’yla karşılaştırdığımızda beş tane Hollanda ediyor. Ama bu ülkenin ihracatı 445 milyar $. Toplam ihracatımızın bile yaklaşık üç katı.

Şimdi kendimize sormamız gereken soru bu 61 ili üretime nasıl katabiliriz? Bakın Türkiye son 15 yılda müthiş bir hızla gelişen altyapıya sahip, örneğin; internet erişiminin ülkenin her noktasında yaygın olması, çok güçlü bir Telekom altyapısı, ülkenin yarısından fazla şehirlerinde herkesi kıskandıracak modern, etkileyici havaalanlarının olması, birçok şehrin, limanlarla irtibatlarının sağlanması ve hızlı trenin büyük illerde öncelikli olarak hızla her noktaya ulaşması bu şehirlerimizi dünyanın en verimli ve potansiyel bölgelerinden biri haline getiriyor.

Bu bölgelerde büyümeyi sağlayacak öncelikli iki önemli unsur yatırım ve ihracattır. Özellikle imalat sanayiinde yatırımları gerçekleştirmek dolayısıyla ihracatı artırmak için buraların yapısına uygun teşvikleri (enerji, navlun, teknoloji vb.) hızla uygulamaya koymalıyız.

Özellikle, emek-yoğun alanlarda sermaye ve bilgi birikimi sağlayıp, sonra da zaman içinde sermaye ve teknoloji yoğun alanlarda büyümelerini gerçekleştirmeliyiz.

Ekonomik büyümeyi sağlamanın en önemli ve vazgeçilmez koşullarından bir diğeri ise enerjide dışa bağımlılığın sıfırlanmasıdır. Yakın zamanda petrol veya doğalgaz bulamayacağımıza göre, uzun süredir kullanamadığımız ve önemli potansiyeli olan güneş, rüzgar, jeotermal ve bio-enerji alanlarına hızla yatırım yapılması için teşvikler ve ucuz kredi imkanları sağlanmalıdır.

Türkiye’nin her bölgesinin turizm destinasyonu haline getirilerek çeşitliliğinin artırılması, özellikle güneş turizminin yanında kış turizmi, kongre ve kültür turizminin yaygınlaştırılması, 70 milyon turist ve 100 milyar turizm geliri hedefini gerçekleştirmemizi sağlayacaktır.

İçinde bulunduğumuz Güney Avrupa ve Akdeniz çanağı ülkeler içinde turizm potansiyeli en fazla olan ülkelerin başında yer alıyoruz. Bu bölge dünya turizm hareketlerinde şu anda 260 milyonluk bir pay alıyor. 2023 yılı sonunda da yaklaşık 450 milyon turist geleceği tahmin ediliyor. Bu bölgede pazar payımızı yüzde 15’e çıkarma durumunda neredeyse 70 milyona ulaşabiliriz.

Bunu sağladığımız takdirde hem cari açığı kapatacağız hem de rezervlerimizi artırarak büyümeye çok büyük katkı sağlamış olacağız.

Türkiye’yi önümüzdeki on yılda dünyanın en büyük on ekonomisi arasına girmesini sağlayacak bu hedefe ulaşmak için, ülkenin her noktasını üretim üssü haline getirerek, tüm dünya ekonomisi için üretim yapmaya başlarız ki bu da büyük ölçekte üretmenin sonucu olarak satın almadan tutunda üretimin kendisine kadar pek çok alanda maliyet tasarrufu sağlayacaktır. Bu da dünyada rekabet etme şansını bize sağlayacaktır.

Ayrıca, bunları gerçekleştirirken en önemli kaynaklardan biri hiç kuşkusuz yabancı sermayedir. Tabii ki diğer yandan iç tasarruflarımızı da özellikle kurumsal tasarrufları artırarak yatırımlara finansman sağlamalıyız.

Ancak, ülkemizin zenginleşmesi için daha fazla sermayeye (doğrudan yatırıma) daha fazla girişimciye, şirketlere daha fazla şirket büyümelerine ihtiyacı var.

Ülkemizde bir yılda faaliyet izni almış yabancı firma sayısı 5668, yabancı sermayeli şirketler veya girişimciler Türkiye’de piyasaya ağırlıklı olarak ortak veya yüzde 100 yabancı sermayeli şirket kurarak giriyor.

Bu sayıyı artırmak için tüm bürokratik süreçleri azaltmak ve süreleri kısaltmamız gerekir. Yabancıların Türkiye’nin her noktasına üretim desenine göre yatırım yapmalarını sağlamak için yurt dışında 236 noktadaki dış misyon ağımızı kullanarak, her bölgenin özelliklerini, imkanlarını, avantajlarını iyi anlatmalıyız. Bu kaynağı ülkemize hızlı ve daha etkin bir şekilde çekebilmeliyiz.

Türkiye’nin potansiyeli ve gücü, yükselen ekonomimiz, güçlü lideri, istikrarlı hükümetleriyle, kamu özel sektör işbirliği ve vizyonu ile bu hedefe ulaşabiliriz.

Dünya toplumları arasında en fazla itibar gören uluslar, başarı yoluyla zenginleşmiş olanlardır. Bunlar uluslararası kuruluşlarda her zaman daha çok sesleri çıkar ve dünyayı kendi çıkarları çerçevesinde örgütlemeyi başarırlar. Aslında, milli kalkınmayı sağlayarak, ekonomik olarak güçlü Türkiye’nin nihai hedefi de budur.

#Ekonomi
#Kalkınma
#Üretim
6 yıl önce
Farklı bir milli kalkınma ve büyüme stratejisi ortaya koymalıyız
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset