Malcolm X, kendisini yepyeni bir insana ve sağlam bir Müslüman’a dönüştüren o meşhur haccını eda ettikten sonra, ABD’deki dostlarından Gloria Owens’a Mekke-i Mükerreme’den yazdığı 25 Nisan 1964 tarihli mektubunda, duygularını böyle ifade ediyor. Mektuba Mekke’nin ve Kâbe’nin o yıllardaki görünümünü gözümüzde canlandırmamızı sağlayacak kartpostallar da eşlik ediyor. Malcolm, yine Owens’a gönderdiği bir kartpostalda hacdan sonra Afrika turuna devam edeceğini haber veriyor. Haccı takiben ayrıca Lübnan ve Mısır’ı da ziyaret ederek oradaki dostlarıyla buluştuğunu da yine tuttuğu günlüklerden, mektuplarından ve defterine aldığı notlardan biliyoruz.
Haccın dönüştürücü ve baştan inşa edici rolüne verilebilecek en büyük örneklerden biri herhalde Malcolm X’dir. Siyah ırkın üstünlüğüne meyletmiş bir insan olarak ayak bastığı Mekke’den, İslâm’ın evrensel ve ırklar üstü mesajını iliklerine kadar kavramış bir muvahhid olarak ayrılan Malcolm, sadece kendi serüvenini kemâle erdirmekle kalmamış, aynı zamanda kendisinden sonraki herkese “Hac aslında nedir?” sorusunun en esaslı cevaplarından birini de hazırlamıştır.
Yukarıdaki uzun alıntıyı, Malcolm X’in İslâm dünyasının merkezindeki uzun yolculuklarının notlarından oluşan “Hac Yolunda 1964 Günlükleri” (Ekin Yayınları, 2019) adlı kitaptan yaptım. Gidenlerin de gidemeyenlerin de hac heyecanını yaşadığı şu günlerde, kitabı bütün okurlara sitayişle tavsiye ediyorum.
Nasip olursa, cumartesi yazısında, yine bir başka mühtedinin, Alman diplomat Murad Wilfried Hofmann’ın hac izlenimlerine yer vereceğim. Bizi dışarıdan gören gözlerin yakaladığı ilginç detaylara dikkat kesilme adına…