|

Festivaller bizi yansıtmıyor

Yunus Emre Enstitüsü, Sinema Genel Müdürlüğü ve İstanbul Şehir Üniversitesi 19 ülkeden 23 genç sinemacının katıldığı Türk Sineması Yaz Okulu›nu başlattı. Amaç yabancı sinemacılara Türk sinemasını yakından tanıtmak. İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Çelikcan, “Yurt dışındaki festivallerde sadece birkaç film ve yönetmen tanınıyor. Türk sineması hakkında bütünlüklü bilgiyi bu program verecek” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/08/2018 Pazar
Güncelleme: 10:29 - 5/08/2018 Pazar
Yeni Şafak
Türk sinemasının bilinirliği artacak.
Türk sinemasının bilinirliği artacak.

Uzun yıllardır yabancı öğrencilere Türkçe öğretmek için Türkçe Yaz Okulu düzenleyen Yunus Emre Enstitüsü (YEE) bu yıl yaz okuluna yeni bir program ekledi. Enstitü, dünyanın farklı ülkelerinden sinema bölümü öğrencilerini ve mezunlarını ‘Türk Sineması Yaz Okulu’nda ağırlıyor. Bu yıl ilki gerçekleştirilen Türk Sineması Yaz Okulu 12 Ağustos›a kadar Sinema Genel Müdürlüğü’nün destekleri ve İstanbul Şehir Üniversitesi iş birliği ile gerçekleştirilecek.

Programın açılış akşamında Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Şeref Ateş, İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Çelikcan ve yabancı öğrencilerle bir araya geldik. Yurt dışındaki festivallere katılan Türk filmlerinin sinemamızı yeterli tanıtmadığını söyleyen Çelikcan, bu program sayesinde Türk sinemasının bilinirliğinin artacağını belirtiyor.

Yabancı kaynak lazım

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş ise “Enstitü olarak dünyayla bağ kurmanın en iyi yolunun kültür, sanat ve edebiyat olduğuna inanıyoruz” diyor. İki hafta sürecek Türk Sineması Yaz Okulu programına ABD, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Fas, Fransa, Güney Afrika, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İran, Polonya, Romanya, Rusya, Sırbistan gibi 19 ülkeden 23 genç sinemacı katılıyor. Akademik programı İstanbul Şehir Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü tarafından hazırlanan Türk Sineması Yaz Okulu’nda sinema alanında önemli öğretim üyeleri dersler verecek. Osmanlı’ya sinemanın gelişinden, Türk dizilerine, öncü kadın sinemacılardan, belgesel sinemaya sinemanın Türkiye’deki serüveni ele alınacağını söyleyen Çelikcan, “Şu anda Türk sineması birkaç yönetmen ve film üzerinden biliniyor. Ama bu bütünlüklü bir bilgiye dayanmıyor. Bir yönetmenin ve birkaç filmin başarıları üzerinden kurulan bir aşinalık ilişkisi. Yurt dışında bir iki yönetmene ve filme odaklanmış algı oluşuyor. Kalıcı bir algı değil. Türk sinemasının kendi içinde geleneği ve gelişimi var. Bunu anlatmalıyız. Yaz Okulu buna bir vesile olacak. Türk sineması ile ilgili yabancı dil kaynaklarını artırmamız da gerekiyor” diyor.


Özel ilgiyi hak ediyor

Regina Shigabetdinova Tatar Türklerinden. Kazan Film Festivali’nin basın merkezinde çalışan Shigabetdinova, “Türk ve Tatar kültürü birbirine çok yakın. Türk sineması bence özel bir ilgiyi hak ediyor bugün. Çünkü Türk sineması büyük bir tarihin üzerinde duruyor. Umarım bu okul, bize iletişim kurmak ve birlikte çalışmak için bir fırsat verir. Türk sineması ile Türkçe öğreniyorum. Türk sinemasını çok seviyorum. Kazan’da her yıl özel Türk sineması seçkisi oluyor. Her zaman Türk sinemasından birilerini festivalimize sürekli davet eidyoruz. Türk sineması bence özellikle gençlerin gelişimi için çok önemli” yorumunda bulunuyor.


Türkiye’de master yapacağım

Romanya›dan gelen Amalia Popa 24 yaşında bir oyuncu. İki yıl önce sanat üniversitesinden oyunculuk bölümünü bitiren Popa, “Türkiye’ye iki defa geldim daha önce ve çok sevdim. Yeni keşifleri seviyorum. Bu yüzden Sinema Yaz Okulu benim için çok önemli bir fırsat. Elimden gelenin en iyisi yapmak istiyorum bu programda. Daha önce Kış Uykusu’nu ve Kalandar Soğuğu’nu izledim. Türk filmleri ilgimi çekiyor ve seviyorum. Yeşilçam filmlerine de ilgim var ve önümüzdeki dönemlerde bir master programıyla gelmek istiyorum” diyor.


Türk dizileri daha kaliteli

Marta Ossowska 26 yaşında Polonyalı. Ülkesinde film editörlüğü ve yönetmenlik yapıyor. Türk kültürünü öğrenmek istediği için bu programa katılan Ossowska, “Sinema sektöründe uluslararası projelerde yer almak istiyorum. Türkiye bu ülkelerden biri. Türkiye benim kültürümden çok farklı, benim için çok farklı bir deneyim sunuyor. Filmler ve tarzları çok farklı. Keşfetmek için bana çok ilginç geliyor. Kış Uykusu ve Bir Zamanlar Anadolu’da’yı, Mustang’i ve Kalandar Soğuğu’nu izledim. Ayrıca Polonya’da Türk dizileri çok popüler. Mesela Muhteşem Yüzyıl. Türk dizileri Polonya yapımı dizilere göre Türk dizileri daha kaliteli ve kostümler çok harika. İzlemeye başlayınca içine kaptırıyorsunuz” diyor.


Yeni bağlar kurmak istiyorum

Programa Bosna›dan katılan Tina Smalcelj, Saraybosna Gösteri Sanatları Akademisi›nde asistan olarak çalışıyor. Aynı zamanda senaryo yazarı. Bu organizasyona nedcen katılmak istediğini şöyle anlatıyor: “Yeni bağlar kurmak ve dahası da içine girdiğim dünyayı en iyi şekilde anlamak için bu programı tercih ettim. Saraybosna Film Festivali sayesinde Türk sineması hakkında çok fazla bilgi sahibiyiz. Bu festival kapsamında çok sayıda film Saraybosna’da gösteriliyor. Son birkaç senedir Türkiye ile Bosna arasında yapımcılık konusunda ortaklıklar söz konusu. Türk televizyonlarıyla da benzer ilişkiler var. Burada olduğum süre boyunca Türk sineması hakkında çok şey öğreneceğim.”



Renkli bir resim gibi

Bu programa katılanların en deneyimlisi Tiha Gudac. İstanbul’a ilk kez gelen Gudac, ülkesinde çektiği belgesellerle çeşitli ödüller almış bir sinemacı. Hatta birkaç sene önce Saraybosna Film Festivali’nden aldığı en iyi belgesel film ödülü de var. Hırvatistan’da film prodüksiyonu, yönetmenliği ve senaryo yazarlığı yapıyor. On yıldan uzun bir süredir film endüstrisinde çalışan Gudac, bu kültürel bağlantının profesyonel işlerine fayda sağlayacağını umuyor ve “Türk filmleri güçlü ve estetik Avrupa sineması içinde. Türk sineması dürüstlük, duygular, kokular, sesler ve renklerle dolu bir resim. Ben buradayken değişeceğini düşünmüyorum. Ben sadece aynı ve hatta daha derin kalmasını bekliyorum” diyor.

#Festival
#Yeni Şafak
#Pazar Eki
6 yıl önce