|

Sanatçıların mahrem alanlarına girdik: Türkiye’nin ilk çağdaş sanat belgeseli Crossroads

Türkiye’nin ilk çağdaş sanat belgeseli Crossroads, 10. Boğaziçi Film Festivali’nde En İyi Belgesel ödülünü aldı. Dört sanatçının günlük yaşamına dahil olarak hazırlanan yapım, çağdaş sanatın arka planını yansıtıyor. Belgeselin yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun, sanatçıların mahrem alanlarına girdiklerini söylüyor.

Sevda Dursun
04:18 - 31/10/2022 Pazartesi
Güncelleme: 04:24 - 31/10/2022 Pazartesi
Yeni Şafak
Türkiye’nin ilk çağdaş sanat belgeseli Crossroads, 10. Boğaziçi Film Festivali’nde En İyi Belgesel ödülünü aldı.
Türkiye’nin ilk çağdaş sanat belgeseli Crossroads, 10. Boğaziçi Film Festivali’nde En İyi Belgesel ödülünü aldı.

Çağdaş sanat var mıdır yok mudur tartışmaları tüm dünyada sürerken, bu sanatı icra eden sanatçıların çalışma alanlarına girerek çekilen belgesel, izleyenlerden tam not aldı. 10. Boğaziçi Film Festivali’nde ödüle layık görülen “Crossroads” belgeseli, Türkiye’nin ilk çağdaş sanat belgeseli olma özelliği taşıyor. Bulut Reyhanoğlu ve Vanessa Medini Arslan’ın hem kreatif hem ana yapımcılığını üstlendiği belgeselin yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun. Yeni belgesel tarzında, dört sanatçının günlük yaşamına dahil olarak hazırlanan yapım, çağdaş sanatın arka planını yansıtıyor.

“İnsan çok manipülatif bir varlık, zaten gerçekliği de maniple ederek onu gerçek sanıyoruz” diyerek belgeselin açılış konuşmasını yapan Candaş Şişman, seslerle sanatını birleştiriyor. Gülay Semercioğlu ise çocuklarını büyütürken, atölyeye gitme imkanı olmadığı için tellerle sanat icad etmiş. Bir diğer sanatçı Sinan Logie, esasında mimar ve betonla arasında kurduğu ilişkiyi sanata çeviriyor. Şehrin sokaklarını devasa heykellerle süslemeyi hayal eden Seçkin Pirim ise, Kuzguncuk’un küçücük sokaklarına misafir ediyor izleyenleri.


HERKESİN BİRLEŞİP DAĞILDIĞI YER

Kavşak anlamına gelen belgeselin adı gibi kendisi de birçok şeyle kesişmiş. Yapımcı Reyhanoğlu, “Kavşak herkesin birleşip dağıldığı yerdir ya, bu film de aslında öyle, hepimiz ortada buluşup bir yerlere dağılıyoruz. Ama tabii ki doğal olarak ortaya çıkan doğuyla batı kesişmesi var. Her bir sanatçıya sorsak kendilerini böyle bir kesişme ortasında hissettiklerini hemen söylemeyebilirler. İstanbul’un hatta Türkiye’nin arada kalma meselesinin ortasında ürettikleri için, doğal olarak bu kesişmenin ortasında olduklarını düşünüyorum. Sanatçıları seçerken çok titiz davrandık, hepsi bir şeyi temsil etsin istedik. Bu tabii Mahmut’un başarısı, öyle güzel bir yerde birleştirdi ki hepsini, Mahmut da dahil bütün sanatçılara hayranlıkla bakıyorum” diyerek anlatıyor belgeseli.

ÇOK MAHREM BİR ALANA GİRDİK

Çağdaş Sanat’ın bildiği bir alan olmadığını söyleyen Yönetmen Coşkun, “Belgeseli çekerken sanatçıların dünyasına girme şansı doğdu ve girdik. Çok mahrem bir alan normalde. Onların nelerden ilham aldıklarını gözledim. Eserlerin nasıl çıktığını, ne ifade ettiğini daha iyi anlamaya başladım ve farklı bir gözle bakmaya başladım” ifadeleriyle bir yönetmen olarak belgeselin kendisine neler kattığını ifade ediyor.

HACER’İN HİKAYESİ BEĞENİLDİ

  • Boğaziçi Film Festivali’nde TRT Ortak Yapım ödülü, Yeşim Tonbaz’ın yönettiği “Hacer” filminin oldu. Aldığı desteğin önemini ve senaryosunu yazdığı Hacer’in hikayesini Tonbaz’a sorduk: “Bu ödülle filmin ortaya çıkmasına bir adım daha yaklaştık. O yüzden çok kıymetli. Hacer, babasız büyüyen bir kadın ve oğlu olduktan sonra saplantılı bir şekilde ona bağlanır. Bütün hayatını oğluna göre şekillendirir. Bir gün babasından kalan köydeki evini satmak için memleketine gittiğinde, bazı gerçekleri öğrenir ve hayata bakışı değişir. Hz. Hacer anlatısı üzerine kurduğum bir film bu. Uluslararası jürinin karşısında en çok zorlayan kısım, hikayenin biraz da yerel kodlar üzerinden olmasıydı. Bu jüri sayesinde hikayemin dışarıdan nasıl göründüğünü de daha net anladım. Zannediyorum filmin çekimini 2024’ün ilkbaharında tamamlarız.
#10. Boğaziçi Film Festivali
#Crossroads
#Mahmut Fazıl Coşkun
#Hacer
1 yıl önce