|

Sokaklara taşsın sevgimiz

Çocuklar sokak hayvanlarından korkarak büyüyor. Hayvanseverler ise sokak hayvanlarının zararsız olduğunu hayvan sevgisini gelecek nesillere aktarmak için çocukluktan aşılanması gerektiğini belirtiyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 24/06/2018 Pazar
Güncelleme: 06:34 - 23/06/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Sokaklara taşsın sevgimiz
Sokaklara taşsın sevgimiz

Sokak hayvanlarıyla ilgili belki de en üzücü haberlerden birini geçtiğimiz hafta aldık. Ormanda patileri kesilmiş ve kuyruğu kopmuş bir yavru köpeğin orada ölüme terk edildiğini duyunca sarsıldık. Köpeği bulan yardımseverlerin verdiği bilgiler sonucunda o bölgede çalışan bir kepçe operatörü olduğunu öğrendik ve şüpheli olarak tutuklandı. Hayvanın İstanbul’da tedavisini yapan veteriner ise bunun bir kaza sonucu değil işkenceyle olabileceğini iddia ediyor. Olay hala tam olarak aydınlanmış değil. Ancak hepimizin hafızasında can vermeden önce son kez acılar içinde gözlerini gözlerimize diken küçük köpeğin bakışı kaldı. Sokaktaki hayvanların bize birer emanet olduğunu her zaman hatırlamak ve bu bilinci gelecek nesillere bırakmamız şart. Ancak o zaman bir canlıya zarar vermekten imtina ederiz.Peki bunu nasıl yapmak lazım? Bu hafta hayvanlara koşulsuz yardım elini uzatan Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, Fatih’teki kedilerin annesi Türkan Ötügen ve kızı Çilem Ötügen, Tayfun Demir, kedi ve köpeklere yapan Agop Kuyumcuoğlu ve bugüne kadar 1400 hayvanın protezle yürümesini sağlayan Niyazi Çapa ile bu soruya cevap aradık.

SEVGİ AŞILAYALIM

Yeni Şafak gazetesinin ister Bayrampaşa’daki binasına ister Topkapı’daki ana binasına yolu düşen okurlarımız bilir. Gazeteye yaklaşınca yolda tek tük kedilerimiz görülmeye başlar. Herkes elinden geldiği kadar bu kedileri sahiplense de onlar kendilerine 15 Temmuz şehidimiz Mustafa Cambaz’ı ve Çilem Ötügen’i sahip bildiler. Cambaz, Topkapı’daki, Çilem ise Bayrampaşa’daki kedilerle yakından ilgilenirdi. Camlaz’ın şehadetinden sonra ise hemşiremiz Ebru hanım kedileri emanet aldı. Çilem’in hayvan sevgisi aslında aileden. Fatihliler bilir kedileriyle ünlü Fatih Camii avlusunda onları besleyen teyzelerden biri de Çilem’in annesi Türkan Ötügen. Hatta sadece cami avlusundaki kedileri değil, cadde ve sokaklardaki kedileri de her gün düzenli olarak Türkan teyze besler. Çilem Ötügen hayvan sevgisinin aileden bir sonreki nesle nasıl geçtiğini şöyle anlatıyor: “Anne babalar çocuklarına dokunma, sevme, pis demeyip evdeki artan yemeğini sokak hayvanlarına vermeyi çocuklarına aşılarlarsa çocuk da paylaşmayı, sevmeyi öğrenmeye başlayacaktır. Çünkü paylaşmak ve korumasız bir cana yardım etmek dünyanın en güzel mutluluğu. En önemlisi Allah’ın onlar bize emaneti.”

Fatih’teki kedilerin Ümmü Hüreyre’si Türkan Ötügen de şunu söylüyor: “Ağızları dilleri yok onların. Eziyet edilir mi? Ben o köpeğe yapılanı hala unutamıyorum.”


Günahtan azade bir nesil

*

77 yaşındaki Niyazi Çapa, Eskişehir’de 40 yıldan beri insanlara protez ve ortez üreten bir firmanın sahibi. 12 yıldır da hayvanlara protez ve ortez takarak yeniden sağlıklarına kavuşmasını sağlıyor. Bugüne kadar 1400 kadar hayvanı yürüttüğünü söyleyen Çapa, “Neslimiz maalesef günah, sevap, haram, helal, hak, hukuk, saygı, sevgi nedir, bunlardan azade yetişiyor. Böyle bir çocuktan haliyle inanç, iman zaafiyeti var. İnançlı bir nesil yetiştirmiş olsaydık bu canı da bir yaratan var, onun da sahibi var, onun da yaşama hakkı var diye düşünür hayvanlara eziyet etmez, öldürmez. Bu senin benim dememle olacak iş değil bu bir devlet politikası. Cumhuriyet dönemindeki milli eğitim millilikten çıkmış sadece çocuğun midesine hitap eden eğitim veriyor. Çocuğun sol kaburgasının altında kalbinin olduğunu onun da bir gıda ihtiyacı olduğunu öğretmeliyiz. O sevgiyi aile veriyor, çocuk okulda geri kaybediyor. Arkadaşından gördüğünü yapıyor. Nedir noksan taraf. Tek kalplerine onların o hak sevgisini verememiş olmamızdandır” diyor.

MESLEKTAŞLARIM PARAYI SEÇTİ BEN CANLARI

Üstad Necip Fazıl’ın “Zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin bir gençlik” dizesini hatırlatan Çapa, sözlerine şöyle devam ediyor: “Biz yaşatmaya uğraşıyoruz elin oğlu gelip arabasıyla çiğneyip geçiyor. Arkasına bile bakmıyor. Gözümün önünde oldu. Ben yıllardır insanlara yedek parça yapardım. On iki sene önce bir arkadaşım kangrenden bacakları kesilen köpeğini getirdi ve ona da protez yapmamı istedi. Meslektaşlarımı da hayvanlar konusunda yardıma çağırdım ama onlar parayı seçtiler. Ben kimseden beş kuruş almadan bu işi yapıyorum.”


Toplum için tehlikeli

* Agop Kuyumcuoğlu, yaklaşık dört yıldır kedi ve köpeklere yürüteç yapıyor. 59 yaşındaki Kuyumcuoğlu’nun hayvan sevgisini gelecek nesillere aktarılması konusundaki görüşleri şöyle: “Bana göre her insan kulu melek olarak doğar. Ama aile sevgisizliği, çevre ve ekonomik nedenlerden dolayı bir canavara dönüşebilir. Kanunlarla da bu iş çözülemez. Önemli olan kanunların çıkması değil bu işin tatbik edilmesi. Bir hayvana zarar veren yarın insana da yapar ki yapıyor da. Bu bir toplum için çok tehlikeli.”

ÇOCUKLARI KORKUTMAYIN

Allah’a inancı olan insanların hayvanlara eziyet edeceğine ihtimal vermediğini söyleyen Kuyumcuoğlu şöyle devam ediyor: “Ben bugüne kadar 410 kadar kedi ve köpeğe yürüteç yaptım. Hepsine yetişmeye çalışıyorum. Bir yandan üzülüyorum, bir yandan da yardımcı olduğum için seviniyorum. Keşke hiçbirinin ihtiyacı olmasa böyle bir şeye. Ben bu işi vicdanımla yapıyorum. Her gün gözyaşı döküyorum. Bizde çocuklar ‘yemeğini yemezsen seni köpeklere veririm, kaç bak orada köpek var’ şeklinde hayvanlardan korkutularak büyütülüyor. Bu çok yanlış.”


Çözüm milli parklar

*

Tayfun Demir, “hayvansever” sıfatını kabul etmiyor ve bunun gerekçesini de şöyle açıklıyor: “Bu ayrı bir sıfat olmamalı. Hayvanlara sahip çıkmak zaten Allah’ın emri ve insanlığın gereğidir. Her zaman söylüyorum hayvansever insan yoktur, vicdansız insan vardır. Ben sadece insan gibi davranıp onlara sahip çıkmaya çalışıyorum.” Demir, hayvan sevgisini gelecek nesillere nasıl aktarılacağını da şu sözlerle anlatıyor: “Mutlaka ilköğretimde en az bir saat hayvan bilgisi dersi olmalı. Bakın ülke olarak sokak hayvanlarıyla iç içe yaşıyoruz ama onlar hakkında bilgimiz yok. Aileler çocukları yanlarındayken sokakta hayvan gördüğünde öcü görmüş gibi davranıyor. Onları uzaklaştırıyor ya da kendileri uzaklaşıyor. Doğal olarak çocuklar da bu bilinçle büyüyor. Oysa bu hayvanlar durduk yerde kimseye saldırmaz, onlarda bir hastalık varsa dahi insana bulaşmaz.”

DÜNYAYI MERHAMET KURTARACAK

Hayvan sevgisinin akvaryuma veya hayvanat bahçesine gitmekle çocuklara kazandırılamayacağını vurgulayan Demir, “Şu an bundan 200 yıl önce var olan köleliğe nasıl bakıyorsak bir süre sonra da hayvanat bahçelerine aynı tiksintiyle bakılacağına emin olabilirsiniz. Hayvanat bahçeleri hayvanlar için işkencehanelerdir. Bırakalım çocuklarımız sokaklarda parklarda hayvanlarla yuvarlansınlar. Onlara dokunsunlar. Kapalı hayvanat bahçeleri yerine milli parklar oluşturup burada doğal ortamlarında hayvanları tanıyalım. Onlara dokunalım, hissedelim. İnanın dünya bu şekilde çok daha güzel bir yer haline gelir. Çünkü dünyayı merhamet kurtaracak” diyor.


Bana vicdan azabı veriyor

* Kedileri yeryüzünde dolaşan ‘Allah’ın şiirleri olarak nitelendiren Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, “Hayvan sevgisi saf anlamda ilahi sevgiden kaynaklanırsa hayvan sevgisidir, böyle değilse hayvan sevgisi görünümünde takıntılardır. Özellikle açlık karşısında Büyükada’da ve Beyazıt’da üniversite bahçesindeki hayvanların doyurulmasına gayret ediyorum, yaralı hayvanların hepsini görüp igilenemiyorum ama veterinere gönderdiğim hayvanlar oluyor. Sevgiyle eğitebilirsek gelecek nesilleri, ancak bu şekilde aktarmış oluruz hayvan sevgisini. Her ilçe belediyesinde sokak hayanlarıyla ilgilenecek ve hayvan dostlarının desteğini alacak bir birim kurulmalı, ceza kanunu da sokak hayvanlarını da korumalı, ölüm ve işkence halinde ağır ceza verilmelidir. Bütün hayvanlar zulme karşı korunmalıdır, sokak hayvanları bana vicdan azabı veriyor ve Emirulmü’minin’in “şüphesiz çevre ve hayvanlardan da sorumlusunuz” uyarısını hatırlatıyor” diyor.

#Sokak hayvanları
#Kedi
#Köpek
6 yıl önce