|

Zengin bir çiçek kültürümüz var

Osmanlı sanatı çalışmalarıyla çiçek ve bahçe merakını birleştirerek “Hasbahçe” adlı bir kitap yazan Prof. Dr. Nurhan Atasoy’a göre en çok sevilen çiçekler arasında gül, lale, sümbül ve zeren çiçekleri geliyor.

Halil Solak
04:00 - 15/05/2021 Cumartesi
Güncelleme: 06:24 - 15/05/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Prof. Dr. Nurhan Atasoy
Prof. Dr. Nurhan Atasoy

Hasbahçe: Osmanlı Kültüründe Bahçe ve Çiçek kitabının yazarı Prof. Dr. Nurhan Atasoy ile kültürümüzde çiçekleri ve bahçe tasarımlarını konuştuk.

Osmanlı bahçe ve çiçek kültürü üzerine çalışmaya nasıl karar verdiniz?

Ben çok çiçek seviyorum, bu çiçek ve bahçe merakım aileden geliyor aslında. Ayrıca hep bahçeli evlerde büyüdüm. Osmanlı sanatı çalışmalarımla çiçek ve bahçe merakım birleşti. Sonra Osmanlı bahçelerini merak ettim. Bazı güzel kitaplar vardı: Mesela Sedad Hakkı Eldem’in “Türk Bahçeleri” adlı kitabı, daha çok 19. yüzyıl bahçeleri ve bahçe mimarisini ele aldığı gayet iyi bir eserdi. Ondan da çok faydalandım ancak ben asıl dikkatimi minyatürlerdeki bahçelere yönelttim evvela. Benim doktora çalışmam “III. Murad Surnamesi üzerineydi. Orada bahçıvanların yaptığı taşınabilir küçük bahçe modellerinin padişahın önünden geçişini tasvir eden minyatürler vardır. Onun için minyatürlü yazma eserlerin neredeyse tamamını elden geçirdim. Çünkü ben doktora tezimde minyatürlerin tarihî bir görsel belge olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştum. Tabii bir de Osmanlı belgeleri üzerine çalıştım. Ben maalesef Osmanlı belgesi okuyamıyorum fakat dostlarım belgeleri bulup çıkarıyor, ben de değerlendiriyorum, analiz ediyorum. Bir de seyahatnameler çok önemli kaynaklardır. Çünkü yabancı gözüyle daha detaylı ve yerli halkın görüp de söylemeye gerek duymadığı hususları yazıyorlar. O bakımdan yabancı gözüyle Osmanlı bahçelerinin anlatılması çok önemli. Bir de Avrupa ile ilişkileri araştırmak üzere İngiltere’ye ve ABD’ye gittim. İngiltere’de Royal Horticultural Society’ye ve Washington DC’deki Dumbarton Oaks’un bahçecilik ve bahçe peyzajı bölümünün inanılmaz zengin kütüphanelerinde çalıştım. Topladığım bilgileri bir araya getirerek “Hasbahçe”yi yazmaya gayret ettim.

BİR NUMARA GÜL

Peki hocam yaptığınız araştırmalara göre Osmanlılarda en çok sevilen çiçekler diye sorsam?

Şimdi bir numara gül. Ondan sonra lale, sümbül ve zeren çiçekleri geliyor. Fakat Evliya Çelebi’nin de dediği gibi Hz. Peygamber’in terinin kokusu gül kokusuna benzediğine inanıldığından ‘gül’ün yeri başkadır. Bu çiçeklerin tasvir edildiği “şükufename” ve daha birçok güzel elyazması eser vardır. Mesela padişahlar ve şeyhülislamlar arasında çiçeklere fevkalade meraklı olanlar, özel çiçeklerin yetiştirilmesinde rol oynayanlar var. Şeyhülislam Ebussuud bu isimlerden biridir mesela. Bir de şöyle ilginç bir şey var: Çiçek yetiştiren farklı statüden insanlar bir araya gelip adeta bir meclis kuruyorlar ve herkes kendisinin yetiştirdiği en güzel çiçeği getirip gösteriyor. Sonra da o çiçeğin niye güzel olduğu tartışılıyor. Kimi sapı güzel, kimi çiçeği güzel, kimi yaprağı güzel diyor. Bütün bunlar uzun uzun konuşuluyor, ardından çiçeğe bir isim veriliyor. Bunlar genellikle çok şairane isimler oluyorlar ve o cins çiçek, artık o isimle anılıyor. Mesela Ebussuud Efendi’nin elde ettiği ilk lâle çeşidine “nûr-ı adn”, yani “cennet nuru” ismi verildiğini biliyoruz. Yani bizim müthiş zengin bir çiçek kültürümüz var.

Peki bir Osmanlı bahçesinde neler olur?

Benim başta minyatürler olmak üzere kaynaklardan öğrendiğim muhakkak bahçede ağaç olarak selvi bulunuyor ve o selvilerin yanına meyve ağacı dikiliyor. Bunun sebebi de meyve ağacının ilkbaharda çiçek açması. Selvinin o koyu renginin önünde baharın açtığı çiçekler o kadar güzel görünür ki… Osmanlı minyatürlerinde de muhakkak o selvinin önünde çiçek açmış bir ağaç vardır. Ancak daha sonraki yüzyıllarda saraylara Avrupalı bahçıvanlar geliyor ve Osmanlı bahçelerinde artık selvi dikilmiyor. Mesela dikkat edin Beylerbeyi, Yıldız ya da Dolmabahçe saraylarının bahçelerinde hiç selvi yoktur. Bir de Osmanlı bahçesinde Avrupa bahçeleri gibi araziye müdahale hemen hemen hiç olmaz. İstense yamaçlar kısmen düzeltilebilir ancak bu yapılmıyor. Kat kat bahçeler ve istinat duvarları yapıyorlar. Çünkü bahçe mimarisinden anlayan mimarların olduğunu biliyoruz. Bu saydıklarımdan sonra bir diğer özellik su. Osmanlı bahçelerinde mutlaka bir su olacak. Bahçe ya bir deniz veya nehir kenarında olacak ya da fıskiyeli bir havuz yapılacak muhakkak. Bir de bahçe köşkü olacak. Benim burada anlattığım bahçe, hasbahçe. Yani padişahın bahçesi. Diğer bütün bahçeler de -yapanın imkânları dahilinde- padişahın bahçesine benzetilerek düzenlenirdi.

#Nurhan Atasoy
#Hasbahçe
#Kitap Yayınevi
3 yıl önce