Genel seçim, yeni kabine, yeni ekonomi yönetimi ve anlayışı, yerel seçimler derken bir yıl gibi kısa sürede çok yoğun bir gündemi aştık.
Bu esnada dezenformasyon ve algı yönetimi ile ekonomideki seyri bozmak isteyenler saf tutmuş kimi solcu, kimi de sağcı…
BDDK verilerine göre 26 Nisan haftasında bankacılık sisteminde TL cinsinden tutulan mevduatın, toplam mevduat içindeki payı yüzde 51 oldu. Aynı tarih itibarı ile döviz cinsinden tutulan hesapların payı yüzde 36,6, kur korumalı mevduatın payı ise yüzde 12,5 olarak gerçekleşti.
15 Temmuz’dan az evvel 2015 yılında toplam mevduatta TL’nin payı yüzde 60, dövizin payı yüzde 40 civarındaydı. 2021 sonunda döviz mevduat 261 milyar dolara kadar çıktı; TL’nin payı yüzde 30’a düşerken, dövizin payı yüzde 70’e olarak gerçekleşmişti.
Şubat 2022’de hayatımıza giren KKM’nin bugünkü toplam büyüklüğü 2,25 trilyon TL (70,2 milyar $) ve bunun toplam mevduat içindeki payı Haziran 2022’den bu yana en düşük düzeyine indi.
Bugün 205,4 milyar dolar düzeyine gerileyen yabancı para hesapların toplam mevduat içindeki payı yüzde 36,6. KKM ve birlikte sistemimizin hala yüzde 49’unu döviz ya da dövize endeksli hesaplar oluşturuyor.
İşte bu nedenle bu kadar büyük döviz bozumuna karşılık dolar gerilemiyor, yerinde seyrediyor.
Doların düşmemesi de gerekli zira düşen dolara karşılık fiyatlar yapışkanlık gereği düşmüyor ayrıca ithal mal fiyatlarının ucuzlaması cari açığı arttırır, ihracatı zora sokar; bunu da istemeyiz.
Daha iyi anlamlandırmak adına; bu endekste eşik değer olan 50’nin üzerinde ölçülen tüm rakamlar ihracat ikliminde iyileşmeye, 50’nin altındaki değerler ise bozulmaya işaret ediyor.
İkinci çeyrek başında Türkiye’nin 10 büyük ihracat pazarı içerisinde üretim artışı kaydedemeyen iki ülke, ihracatın toplamda yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturan Almanya ve Fransa oldu.
Yine aynı rapora göre; S&P Global Market Intelligence Ekonomi Direktörü Andrew Harker, “Türk imalatçılarının ana ihracat pazarlarında talep koşullarının iyileşme eğilimi, Almanya ve Fransa’nın daralma eğiliminden çıkma belirtileri göstermesiyle birlikte nisan ayında daha genele yayılı hale geldi. Bu durum, firmaların önümüzdeki aylarda yeni ihracat siparişleri alabilmeleri açısından pozitif bir sinyal anlamına geldi.” ifadelerini kullandı.
İhracat ikliminde iyileşmeye ek olarak FED’in faiz indirimleri de gelirse (şahsi kanaatim Eylül ayında) Türkiye ekonomisi için iyileşme süreci çok daha hızlanacaktır.