Cepteki paranın sırrı

00:0029/11/2007, Perşembe
G: 29/08/2019, Perşembe
Mehmet Şeker

Büyük markaların kalıcı sloganları oluyor. Yıllar geçse de değişmeyen bu sloganlar, kimi zaman markanın bile önüne geçebiliyor.“Fakir alın evinizi şımartın” bence bu türe giren ve epeyce etkili olan bir slogan.Evini şımartmak isteyenler seçsin bu markayı.Tabii yine genelleme yapmadan konuşmak lâzım.* * *Bazıları “Benim bu zenginliğime öyle bir marka yakışmaz” diyebilir.O markayı malikânesine sokmaz.Alacağı aletin markası Fakir olursa, zenginliğine halel geleceğini, hanesinin de fakirleyeceğini zannedebilir.Buna

Büyük markaların kalıcı sloganları oluyor. Yıllar geçse de değişmeyen bu sloganlar, kimi zaman markanın bile önüne geçebiliyor.

“Fakir alın evinizi şımartın” bence bu türe giren ve epeyce etkili olan bir slogan.

Evini şımartmak isteyenler seçsin bu markayı.

Tabii yine genelleme yapmadan konuşmak lâzım.

* * *

Bazıları “Benim bu zenginliğime öyle bir marka yakışmaz” diyebilir.

O markayı malikânesine sokmaz.

Alacağı aletin markası Fakir olursa, zenginliğine halel geleceğini, hanesinin de fakirleyeceğini zannedebilir.

Buna karşılık, asla zengin olmadığı, apaçık fakir olduğu halde, o markayı tercih etmekte sakınca bulanlar da çıkabilir muhakkak.

Der ki adam mesela, “Ben zaten fakirim, şu aletin markası bari farklı olsun...”

* * *

Özellikle her yıl bu günlerde yapılan, araştırma sonucu tespit edilmiş “açlık sınırı” ve “fakirlik sınırı” gibi açıklamalardan sonra, böyle düşünenlerin çoğalması, son derece normaldir.

Bu itibarla, bizim ev, oldum olası şımarık demektir.

Fakirliğimizle övünecek değiliz ama, esasen gönül zenginliğinden yana olduğumuzu da gizlemenin âlemi yok.

Ve dahi bu yüzden şükrettiğimizi...

* * *

Bizim Hoca''ya komşu köyden gelen bir heyet davette bulunmuş. Hangi Hoca olduğunu şaşırmayalım, elbette Nasrettin Hoca.

Demişler ki, “Bizim köyde bu hafta Cuma namazını sen kıldır.”

“Olmaz” demiş Hocamız.

Israr etmişler.

“O zaman şu kadar para isterim” demiş; istediği yüklü bir miktar.

“Nasıl olur, o kadar değil şu kadar verelim” gibi sözler kâr etmemiş. Hoca pazarlığa yanaşmıyor.

Köylüler çaresiz kabullenmişler. Aralarında parayı denkleştirip Hoca''ya vermişler. Tutmuşlar köyün yolunu.

* * *

Önce vaaz, sonra hutbe, derken namaz...

Hoca öyle konuşmuş ki dinleyenler mest olmuş.

Hayatlarında kılmadıkları kadar güzel bir Cuma namazı kılmışlar.

Hepsi de içinden, “Helal olsun” demiş, “o kadar para verdik ama değdi doğrusu!”

* * *

Namaz çıkışı Nasrettin Hoca''ya teşekkürlerini bildirirken, Hoca cebinden parayı çıkarmış, tek kuruşuna dokunmadan bütünüyle iade etmiş.

“Buyurun paranızı.”

Köylüler şaşırmışlar.

“Ne iştir Hocam, sen istedin, biz aramızda toplayıp verdik. O para senin. Ananın ak sütü gibi helaldir.”

Hoca “Yok” demiş, “tek kuruşunu bile almam.”

* * *

Köylüler ısrar etmiş... “Biz böyle güzel vaaz, hutbe ve namaz için daha fazlasını bile vermeye razıyız.”

“Olmaz” demiş Hoca, “Ben fakirliğe alışkınım. Hem bu iş para karşılığı yapılmaz, hem de paranın fazlası bize iyi gelmez.”

“Madem öyle niye istedin?”

Hoca işin sırrını açıklamış ve şöyle cevap vermiş: “Doğrusu şu ki, adamın cebinde para olunca, diline kuvvet geliyor.”