|
Gençlik nereye doğru?

Toplumlar, genelde genç kuşaklarını geleceğin umudu/teminatı olarak değerlendirirler. Umutlanarak parlak gelecek temennisinde bulunurlar. Fıtri/tabii seyri içinde olması gereken de budur. Dünyanın, tabiatın yaratılış kuralı/fıtratı bunun üzerinedir. Genç kuşaklar kendilerinden önceki kuşakların yerini alır ve bu böylece süregelir. İla yavmi"l-kıyâm da böyle devam edecek.

Ancak yeni/genç kuşaklar umut vadettikleri kadar bu kuşakların geleceğe hazırlanması da o kadar hayati ve önemlidir. Eskiden, toplumsal dayanışmanın ve aile birliklerinin ön planda olduğu toplumlarda kuşaktan kuşlağa aktarılan bir birikim söz konusu olurdu. Bu, toplumlarda oluşan inanç ve kültür birikimi zincirinin devamını sağlar, aynı zamanda toplumun geleceğine yönelik daha net öngörüler serdedilebilirdi. İslam dünyasında son asırlara kadar bir medeniyet ahengi/zinciri kuşaktan kuşağa, Moğol istilası gibi kopuş/kesintilere rağmen, süregelirdi. Son birkaç asırdır, İslam dünyasının medeniyet unsur ve birikimlerinin önce dinamizmini yitirmesi, sonra da örselenerek bir bir kaybolmaya yüz tutması ve buna paralel olarak, Batı Avrupa"nın yükselişi ve maddi galibiyeti bugüne değin büyük bir yıkım ve dağılmayı beraberinde getirdi.

İslam dünyasında, Türkiye özelinde bu konuda çok fazla bir yıkım gözlemlenmektedir. Hele ki, Türkiye"de 150 yılı aşkındır, çoğu zaman tepeden inmeci dayatmalarla, süregelen batılılaşma-sekülerleşme kendini çok daha bariz bir şekilde göstermektedir. Türkiye"de yeni kuşakların geleceğine ilişkin olarak, bir tahmin tablosu oluşturmada sosyal medya bugün en zengin veri tabanına sahip. Özellikle, son 20 yılda hızla yükselen postmodernleşme ve radikal bireyselleşme Türkiye"de yeni kuşakların geleceğine ilişkin önümüze hiç de iç açıcı bir tahmin tablosu koymuyor. Sosyal medya ile de adeta özdeşleşen, postmodernleşme/bireyselleşme kendini her alanda hissettirmektedir. Türkiye"de yeni kuşakların geleceğine ilişkin olarak, bir tahmin tablosu oluşturmada sosyal medya en zengin veri tabanını oluşturmaktadır. Buna bakıldığında iç karatıcı bir tablo ile karşılaşırız. Maddi/fiziki imkanlar anlamında eski kuşaklara nazaran çok çok daha fazla hazır imkanlara sahip, arzu ve emellerine çok daha kolay ulaşabilen, sınır koymayan yeni kuşaklar görüyoruz.

Ancak buna karşın, bol ve şatafatlı yaldızlarla kaplanmış, kendini salt marketing anlamda sunma/presente etme esası üzerine kurgulamış, onbeş-yirmi yıl öncesinden habersiz, tarihsiz/mazisiz on yıl sonrasını düşünemeyen, bilgi ve bilgelikten yoksun kuşaklar önümüzde adeta geçit merasimi yapmaktalar. Hazır sunulan maddi/fiziki imkanlarla ve bireyselleşme ile bir taraftan kendine aşırı güven duygusuna kapılmış, bireysel alanına tehdit algısıyla kendine oluşturduğu güvenlik çemberi ile çevresine ve ailesine yabancılaşan ve buna paralel olarak acımasızlaşan ve holiganlaşan kuşaklarla karşı karşıyayız.

Sahip olduğu ve sunulan hazır imkanlar doğrultusunda oluşan abartılı güven/yeterlilik duygusu ile algılarını öğrenmeye ve eğitilmeye büyük oranda kapatan kuşaklar, gençlikleri ve maddi/fiziki presentabilityleri ile ne zamana kadar kendilerini toplumda koruyabilecek, ya da ne tür bir gelecek/umut vadedecekler? Yaldızları döküldüğü anda değersiz metallere dönüşecekleri kesin.

Bu anlamda yeni kuşaklar için, maalesef parlak bir gelecek tahmininde bulunamıyor, fazla bir umut göremiyoruz. Bir yandan, birikimsizlik, dahası bilgi ve hikmete, aşırı güven ve bireysellik duygusu ile ihtiyaç hissetmeyen, okumayan, kendini yetiştirmeyen, diğer yandan belli arzulara yönelik tatminsizlik, hayatın basamaklarını sağlıklı bir zemin oluşturmadan hızla çıkmak gibi hırslı tutumlar içinde bir gençlik yükseliyor. Maziden kopuk, 10-15 yıl sonrası için, bir gelecek vaadedemeyen kuşaklar nereye kadar?

10 yıl önce
Gençlik nereye doğru?
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) caiz olabilir mi?
Taksiye binen inek Formula’sı!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…