8 yıldır yaşananlar, kamuoyunda güçlü bir anti-Amerikan/anti-emperyalist hissiyatı yükseltmiş bulunuyor… Kimse bunun için bizi suçlayamaz. Bu ülkeden ABD’ye giden her türlü tepki, tepeden tırnağa haklı ve tatmin edici karşılığı da ortada yok. Tersine, Amerikan/Batı vurdumduy-mazlığı bölgenin ve bizim üzerimize arsızca gelmeye devam ediyor. Hırsını alamama öfkeye doğru köpürüyor… İsrail örneği ders niteliğinde; kısa süre evveline kadar bu ülkeyle ilişkilerin düzeltilmesi/normalleşmesi yönünde yapılan
8 yıldır yaşananlar, kamuoyunda güçlü bir anti-Amerikan/anti-emperyalist hissiyatı yükseltmiş bulunuyor…
Kimse bunun için bizi suçlayamaz. Bu ülkeden ABD’ye giden her türlü tepki, tepeden tırnağa haklı ve tatmin edici karşılığı da ortada yok. Tersine, Amerikan/Batı vurdumduy-mazlığı bölgenin ve bizim üzerimize arsızca gelmeye devam ediyor. Hırsını alamama öfkeye doğru köpürüyor…
İsrail örneği ders niteliğinde; kısa süre evveline kadar bu ülkeyle ilişkilerin düzeltilmesi/normalleşmesi yönünde yapılan baskılar ve atılan adımların ardından gelinen nokta bu…
Bu ülkede hatırı sayılır bir kesim İncirlik’i-veya Kürecik gibi benzerlerini-ABD ve ortaklarının çirkinliklerine verilecek yakıcı bir yanıtın sembolü olarak görüyorlar…
Aynı durum Türkiye’nin NATO üyeliği için de geçerli; yine NATO üyeliğinden ayrılmanın doğru cevap olduğunu savunan kesimler de mevcut…
mazur görün, “süründüren” bir Ankara var…
Üstelik bunu ‘intikam’ hisleriyle değil, haklı nedenlerle yapıyor. Bu yüzden, yine üzerimize abanıyorlar ama yapabileceklerinin sınırlı olduğunun farkındalar…
‘Güncellenmiş/yeni nesil orta boy güç olarak’ Türkiye, sebeplerden sadece biri. Diğeri, bölgesel ve küresel şartların getirdiği, Türkiye’nin de kıymetlendirdiği yeni konjonktür. Panorama; ‘kutup politiği’ tarafları arasında güçlenen ve eriyen cepheleri yeniden düzenlendiğini gösteriyor.
Türkiye’nin yeni gücü ve geliştirdiği özgün bağımsızlık duruşu ile tahkim edilmiş silahlı kuvvetleri o şartlara ilave edildiğinde, şu an bizden zerre hazzetmeyen Batı’nın yapacakları daralıyor.
Öte yandan madalyonun öteki yüzünü de görüyoruz…
Gazze’ye yönelik İsrail barbarlığını ele alışları ne kadar onursuzca da olsa, Batı’nın içinde bulunduğu durumu teşhis ederken pusulaları daha doğru işliyor. Tabi bize kıyasla en az 2-3 yıl geriden…
Alman Der Spiegel şeyle yazmış; “Gazze’deki savaş Batı egemenliğindeki dünya düzeninin tabutuna çakılan son çivi oldu”…
Elimizde çekiç var diye çivi arıyor değiliz. Türkiye’nin stratejik ruh hali bu değil. Çekiç bu toprakların elinde ve kaliteli yaptık ama çiviyi bize getiren yukarıda bahsettiğimiz konjonktür…
Bu yüzden ne zaman ve nereye çakılacağına ilişkin hesaplama/olgunlaştırma çok önemli. Şunu çıkarabiliriz; Türkiye’nin Batı’nın ne olduğunu ilişkin tarifinde sorun yok. Batı’nın doğru mu yanlış mı olduğunu biliyor. Ülkesinin çıkarlarına uygun mu değil mi biliyor.
Peki, ‘zamanlama’, Türkiye’deki üslerin kapatılması için uygun mu?..
Bu yüzden, ABD Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’de nasıl karşılandığına yönelik tahliller yaparken, Sayın Hakan Fidan’ın kendini neden öptürmediğini sadece İsrail krizine bağlamayalım. Öptürtmedik çünkü son 75 yılda yeterince öptüler.