|
Dinozorun bize ettiği

‘Ne kadar çok yalan o kadar iyi.’

Yaşadığımız yılların bilinçaltına işlemiş sloganı bu olarak hatırlanırsa ileride, tarih böyle yazarsa şaşırmayacağız herhalde.


“Kabahat samur kürk olsa kimse üstüne almaz” diye bir söz var ya, bir yandan da o her gün hayata geçiyor. Sadece Fetö yargılamalarına bakarak bile ne çok yalan söylenebildiğini ve kabahati kimsenin üzerine almadığını görüyoruz.

Sadece orada mı?

Siyasetin açık seçik uyarılarını da kimse üzerine almıyor mesela. Islık çalarak uzaklaşanlar, bulutları seyre dalanlar, başkalarını işaret edenler gırla. İskandinav folklorundan efsanevi dev ya da genellikle cücelerin adı olan ‘troll’ sosyal medyadan artık dilimizde bir l harfi düşürülerek. Troller de hiç umursamıyor, uyarılara, itirazlara gene hepimizi trollemeye kalkarak devam ediyorlar hayatlarına.

Öyle de olacak zaten.

Hayatın acı bükülmez gerçeğine yenilene kadar sözlerin ayağı yere basmayan teorilerin bir anlamı yoktur. Ne zaman devran döner o zaman her şey yeniden efsanelere, hikayelere karışır, toz olur, hatırlanmaz hale gelir.

Sadece sosyal medya veya basın veya dedikodu işleri değil uluslararası anlaşmalar gibi ciddi meselelerde de olması gereken olur, olamayacak olan olmaz.

Atatürk de sonra Menderes de hem Balkan hem Ortadoğu’da paktlar kurdu. Kısa ömürlü oldular. İlki 2. Dünya Savaşı’na giden dünyanın şartlarına çarpıp dağıldı. İkincisi Soğuk Savaş ve sonrasındaki bölüşüme kurban oldu.

Ama en önemlisi kararları bölge ülkelerinin vermesinin önüne geçebilecek güçlerin sahip olduğu güç idi. ABD, SSCB, İngiltere, Fransa kendilerinden hafif de olsa bağımsız yapılaşmalara karşı önlemlerini alıyor, herkes kendi kampına çektiği ülkelerle birlikleri dağıtıp duruyordu. Hindistan’ın başını çektiği Bağlantısızlar bile hiçbir zaman ciddi bir başka güç odağı olamadı.

Tarih boyunca kurulmuş çok uluslu birlikler içinde Varşova Paktı, NATO, Avrupa Birliği dışında dikkate alınabilecek işler yapabileni ya da uzun ömürlü olanını görmedik. Varşova Paktı Sovyet Bloğu ile dağıldı. NATO ve AB bütün iç tartışmalar ve sıkıntılarına rağmen hala ayakta. Uzakdoğu’da bir şey olacaksa da henüz bunun ne olacağına karar vermek çok zor.

Bunları niye yazıyorum?

Çünkü bırakın bir birlik oluşturmayı bölgesel bir operasyon için bile iki ülke yan yana gelse asıl oluyorsa oluyor hemen bir üçüncü ülke dahil oluyor. O dahil olanın oraya nasıl geldiği, hangi gücün onu oraya soktuğu da belli üstelik. Dünyada bir arada bir birlik oluşturup kararlı olarak ortak hareket edilmesi en güç iki coğrafya hangisi deseniz herhalde Balkanlar ve Ortadoğu derim. Ne acı ki her ikisi de bizi çok yakından ilgilendiriyor her açıdan.

O yüzden şu sıra Ortadoğu’yla ilgili her gün yeni bir haber yeni bir ittifak yeni bir ortak operasyon haberi geliyor ama ertesi gün bunlara yeni renkler karıştığını, seyreldiklerini görüveriyoruz aniden.

Diplomasi trafiği bitmek bilmez halde sürüp gidiyor.

Kimse kimseyle her konuda anlaşamıyor ama bir yanıyla herkes herkesle en az bir konuda müttefik.

Hayatın akışı ve karşılaşılan çıplak gerçekler düşmanları aynı hatta buluştururken dostları sık sık karşı karşıya getiriveriyor.

19. asrın ortalarından beri her otuz kırk yılda bir olduğu gibi Ortadoğu yine karman çorman ve yine kaderini en az kendisinin müdahil olduğu mücadelelerle belirlemeye çalışıyor. Bütün haritaları çizen ve şimdi değiştiren de dinozorların hepi topu elli yıl ömrü kalmış kalıntıları üstelik.

O yüzden mesela uzun soluklu, kocaman bir topluluk gibi görünen İslam İşbirliği Teşkilatı’nı uluslararası birlikler listesini sayarken aklıma bile getiremiyorum, fazla anlamı olmadığı için.

Geçsin zaman, bitsin artık petrol, kurtulalım ta kutup civarından kopup gelmiş masallardaki çirkin varlıkların taklitleri diye bekliyorum.

#Türkiye
#AB
#NATO
7 yıl önce
Dinozorun bize ettiği
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti