|
Demokrasinin bir acayip tabiatı var

Toplumun tabiatında ihtilaf, tartışma ve çekişme vardır. Bu tabiatı yok sayan, toplumu her türlü tartışmanın ve ihtilafın uzağında, "birlik ve beraberlik" içinde varsayan iyimser yaklaşımlar toplum gerçeğini ıskalarlar. Bu birlik ve beraberliğe çağıran milli ideolojiler de zaten toplumun "sınıfsız-imtiyazsız kaynaşmış" idealini ne gönüllü ne de zorla bile gerçekleştiremiyorlar.

Bugünlerde Ali Bulaç "müzakereci demokrasi" kavramı üzerine yazıyor. Müzakereci demokrasi de aslında toplumun içerdiği farklı grup veya cemaatlerin çatışma potansiyellerini azımsayan, bu potansiyellere uygun bir hazırlığı olmayan, epeyce naif bir yaklaşım olarak eleştirilmiştir. Sonuçta toplumda çatışan taraflar bir "kaynaşmış toplum" ideali için oturup birbirleriyle müzakere etmeye dair "iyi niyet" ten ziyade bu toplumu münhasıran kendi cemaatleriyle kurmaya daha yatkın oluyor, mümkünse kendi cemaatlerinin çıkarını en üst düzeyde temsil ederken diğerlerinin kuyusunu kazmaya da daha yatkın oluyorlar.

Müzakereci demokrasi birbirlerini neredeyse düşman olarak gören birbirlerine hiçbir şekilde tahammül edemeyen grupların var olduğu bir zeminde insanların hangi temelde bir müzakereye oturabilecekleri sorusuna sadece karşılığını veremediği bir iyimserlikle yaklaşıyor.

Türkiye''de farklı grup veya cemaat yapıları birinin ak dediğine diğerinin kara dediği bir manzara ortaya koymuş durumda. Tarafların üzerinde uzlaşılacak ve müzakere edilecek bir ortak değerleri yok. Ortak denilen değerler bile tarafların ancak resmi-ideolojik baskılar sonucunda kabul eder gibi göründükleri, yani işin başında bir yalanla başlayan bir ortak kabul alanıdır.

Her gün ilkokullarda körpe dimağlara okutulup ezberletilen "milli ant"ın içeriği tam bir ortak rol alanı gibidir. Hiçbir karşılığı olmayan bu ideolojik alana, itiraz etmeyenler bile, sadece oyunbozanlık yapmama rolü oynayarak katılıyorlar.

Müzakereci demokrasinin işleyebilmesi için her şeyden önce demokrasi ortak değerinde uzlaşılmış olmak gerekiyor ki, maalesef Türkiye''de demokrasi bile hâlâ insanlar arasında bir ortak değer değildir. Darbeleri bir seçenek olarak gören sayıları azımsanmayacak kitleler, Ergenekon gibi bir yapılanmanın üzerine gidilmesini kendilerine yönelik bir saldırı gibi algılayabiliyorlar.

Oysa insan en azından bu konuda bir ihtilaf olmamasını umabilir. Darbe cürümü iddia bile olsa cürm-ü meşrut yapılmış bir dizi cinayet, aydınlanma ihtimali belirmiş bir dizi faili meçhul cinayete yetmiyorsa tonlarca silah ve mühimmat var. Bütün bunların üzerine gidilmesi aslında toplumun varlığını tehdit eden bir şebekenin üzerine gidilmesi anlamına geliyor.

Oysa bu bile medyadaki ana ayrışmanın konusu olabiliyor. Ergenekon davasının etrafında bir savunma hattı kuruluyor ve bu hattı kurup cephesinde mevzilenenler medyanın en önemli temsilcilerinden bulunabiliyor. Bu arada bu çapta bir davanın karşısına bulup buluşturulan başka davalar çıkarılıp denkleştirilebiliyor. Deniz Feneri davası, mesela, tabii ki sonuna kadar görülsün, ama neden bu dava Ergenekon''un karşısına bir misilleme mantığıyla konuluyor? Bunu yapınca bir ortak zemin olma ihtimali olan hukuk bile sadece basit bir "koz" mesabesine indirgenmiş oluyor. Bu da bir müzakere için, bir toplumsal uzlaşma için gerekli zemini tahrip etmekten başka bir şey yapmış olmuyor.

Toplumun birbiriyle kaynaşmış bir yapıya dönüşmüş olması tabii ki gerekmiyor. Ama bu toplumun sürekli bütün varlığını yıpratan bir bitimsiz-kavga halinde olmasını da gerektirmiyor.

Demokrasiyi müzakereci bir raya oturtabilmek için müzakerelerin üzerinde yürüyebileceği bir ortak davranış kültürünü inşa etmekle başlamak gerekiyor. Bunun için, bu da biraz naif gelebilir ama, bazen cemaat gururunu bir yana bırakıp karşı tarafa köprüler atan basit jestler yararlı olabilir. Özellikle güçlü olanın güçlü olduğu esnada yaptığı jestler bu davranış kültürünü kurucu bir rol oynayabilir.

Bülent Arınç ile Beşir Atalay''ın bugünlerde yaptıkları açıklamalar izledikleri siyasetler bu açıdan çok doğru ve yerinde. DTP milletvekillerine yönelik birilerinin iştahını kabartan infaz ihtimalini tam bir demokrasi manifestosu ilan ederek yok eden bu tutum çok değerli.

Yeri geldiğinde benzer köprüleri CHP''lilerle de, MHP''lilerle de kurma fırsatları kaçırılmamalı. Demokrasiyi bir toplumsal uzlaşma temeline oturtabilmek için tarafların birbirini tanımaları, bu arada birbirlerine reva görecekleri kötülükte de beraber yaşamayı imkânsız kılmayacak derecede makul bir sınır tanımaları gerekiyor.

15 yıl önce
Demokrasinin bir acayip tabiatı var
Bu kez şansı çağıramadılar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir