|
“Yılgın Türkler” sendromu

“Gerçeğin her zaman iki şahide ihtiyacı vardır. Birincisi benim. İkincisi siz olun… Yoksa bana deli diyecekler”

Ak Parti hakkında açılan davayı “Çılgın Türklerin İntihar saldırısı” olarak nitelemiştik. Belli bir ulusalcı ideolojinin 85 yıllık Cumhuriyetin insanına onu daha iyi niteleyecek bir meziyet yakıştıramıyor olması gerçekten çok acı bir durum. Ama bundan daha acısı bu meziyetin gittikçe belli bir kesimi motive eden tehlikeli bir model davranışa da dönüşmüş olması gerçeğidir. Yine de bu, bugün muzdarip olduğumuz tek davranış modeli değildir.

Bülent Akyürek''in Ankara''da Vadi Kitapevi''nde bana imzalayıp verdiği son kitabının başlığı kapanma davasının hemen ardından ortalığı kaplayan halet-i ruhiyeleri, söylemleri, tavsiyeleri tutum-davranış modelini de olabilecek en güzel şekilde isimlendiriyor: “Yılgın Türkler”.

Hayır, Akyürek''in kitabı tabii ki AK Parti''nin kapanma teşebbüsü veya ona karşı sergilenen tepkilerle ilgili değil. Ama bugünlerde kapatma davasının ardından yaşanan bazı kesimlerin yaşamakta oldukları bir sendroma rahatlıkla isim olabilir.

Sözüm ona çılgınlığı arsızca ve kuralsızca, oldu-bittilerle bir iktidar kapma stratejisinin üslubu olarak benimseyenlerin en büyük cesaretlerinin kaynağı hedef kitlelerde oluşacak bir yılgınlıktan başka bir şey midir ki?

Hâlbuki aklı ve her türlü meşruiyet sorununu göze almayı sağlayan bu çılgınca huruç hareketlerine yol açmış olan şey açık bir çaresizlikten başka bir şey değildir. Gerçek şu ki, mevcut siyasal durumu her ne olursa olsun bir türlü hazmedemeyenlerin meşru siyasal alanları alabildiğine daralmış vaziyettedir. Siyaset süreci içinde kullanabilecekleri meşru, daha kolay tolere edilebilir hiçbir enstrümana sahip değiller. Yargı bir ülkede siyasal kavgalar içinde bir taraf lehine enstrüman olarak kullanılması akla bile gelmemesi gereken bir alandır. Buna da başvurulduğunda artık bir milleti millet yapan kimyayla oynanmış olunur.

Şükrü Karaca yakından tanıklık etmiş olduğu 28 Şubat''la ilgili tecrübelerini aktardığı mülakatında (Milliyet, 31 Mart 2008), darbelere karşı anayasalara bakarak akıl yürütmenin veya tedbir almanın mümkün olmadığını söylerken ne kadar da haklı. Darbeci anayasa mı tanır?

Aslında darbe düşüncesinin kendisi sağlıklı bir insanın aklına gelecek bir şey değildir. Darbe bir tür sapkınlıktır ve tıpkı diğer suçlar gibi bir yanıyla da psikiyatrik bir konudur. Hırs, tamah, açgözlülük, hak etmediği bir şeye göz dikme, kıskançlık, ama bazen de bir çaresizlikten kurtuluş için beyhude melankolik çırpınışlar… İşte size darbeciliğin ve de çılgınlığın psikolojisi. Darbeye teşebbüs eden kaç sağlıklı insan vardır?

Çılgın darbecilere karşı anayasa metinlerinin çare olmadığı açık, ama darbecilerle anlaşmayı düşünmek de basit bir yıldırma taktiğidir ve bu da darbecileri biraz daha fazla iştahlandırmaktan başka bir şey yapmaz. Çünkü unutmayalım, darbe bir hastalıktır gıdası da darbeye maruz kalan iktidarın veya halkın yılgınlığıdır.

Darbeyi sanki en doğal hak gibi görüp AK Parti''yi bu hakkı kullananların arzularına yeterince hitap edememiş olmakla suçlamak akla ve vicdana reva bir iş değil. Ama akla reva olmayan bugünlerde gittikçe normal bir akılmış gibi sunuluyor. Tam bir “Yılgın Türkler sendromu”na sokmak istiyorlar AK Parti''yi. Oysa bu yılgınlık sendromu çılgın darbecilerin tek güvencesidir.

Siyaset sadece yapmasını bilene sınırsız bir imkanlar alanı sunar. Bu imkânlar her şeyden önce üslupla, sağlıklı duygusal tutumlarla ilgilidir. AK Parti, özelikle liderinin şahsında şu ana kadar siyasetin her durumda çözüm esinleyen bu ufkunu son derece başarılı bir biçimde yakalamış ve en çıkmaz noktalardan kendine özgü üslubuyla bir açılım imkanı yakalamıştır. Nihayetinde yargıyı bir enstrüman olarak kullanmayı göze alan çaresiz çılgınların tek çaresi bu yılgınlıksa onları pes ettirecek açılımlar uzakta değil bu üslubun, bu yüreğin içindedir.

Bülent Akyürek Türkiye''nin en önemli yeraltı yazarı ve eleştirmenlerindendir.

Güzel edebiyatının bedelini okuyucusuna çekilmez politik vaazlarını empoze ederek ödetmeye çalışanlardan değil..

Çılgınlığa vermediği primi yılgınlığa da kaptırmamanın yolunu son derece tatlı bir ironiye başvurarak yapıyor.

İroni, çılgınlık ve yılgınlık sendromlarına karşı güçlü bir ilaç. Siz de alın. iyi gelir.

16 years ago
“Yılgın Türkler” sendromu
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset