|
Zihnî işgal ve sosyal medya terörü!

Dijital uygarlık çağındayız. Dijital uygarlığı üreten teknolojiye de Batılılar hâkim olduğu için dijital medyayı kontrol ve kolonizasyon aracı olarak Batılılar veya egemen güçler kullanıyor yine.

DİJİTAL SÖMÜRGECİLİK BİÇİMİ
Geçen haftaki yazılarımda da dikkat çekmiştim: Son yarım asırda akademide “devrim” yapan, sadece akademik hayata değil entelektüel hayata da soluk aldıran
Kültürel İncelemeler Okulu
’nun en parlak isimlerinden (ve benim İngiltere’deki doktora danışmanlarından
) Stuart Hall
’ün dediği gibi, “
medyalar, esas itibariyle iletişim araçları değil, daha ziyade mücadele alanları ve hegemonya kurma mecralarıdır
.”

Sadece mecralar değil, aynı anda hem vasıtalar hem de vasatlar bu araçlar.

Zihinlerimizi işgal ederek
yeni kültürel ve entelektüel mücadele alanları ve hegemonya biçimleri üreten vasatlar ve vasıtalar olarak işlev görüyor
bütün dijital medyalar.
Kısaca söylemek gerekirse, adına
dijital sömürgecilik
veya
dijital emperyalizm
diyebileceğimiz bir sürecin eşiğinden geçiyor bütün dünya.
Modern dünya
gibi tek biçimli,
doğrudan
tahakküm kuran bir dünya değil, aksine çok biçimli, çok görünümlü,
dolaylı
tahakküm biçimleri geliştiren
postmodern
,
sinsi
,
melez
bir
dünya
.
O yüzden
görünüşte özgürlük alanı ama gerçekte ayartıcı yöntemlerle sürdürülen bir sömürgecilik ve emperyalizm biçimi
dijital uygarlığın dünyası.
Dijital uygarlık, aklı çarmıha geriyor, algılar imparatorluğu üzerinden bir medya terörü üretiyor
: Sosyal medya terörü.
Önceki gün sosyal medya hesabımdan kısa bir tweet dizisi paylaştım eğitim sistemimizin, genç kuşağın ve ülkemizin gidişatıyla ilgili: Ülkemizdeki
18-25 yaş kuşağının % 70’inin ülkeyi terketmeyi
düşündüğünü, bu oranın daha
zeki çocuklarda % 95’leri geçtiğini
yazdım. Gençlerin değil esas itibariyle eğitim sisteminin sorumlu olduğunu vurguladım.

İnanılmaz bir linç girişimine, hakaret ve küfre maruz kaldım. Yazdığım şey hepimizi, ülkemizin geleceğini ilgilendiren çok hayatî bir meseleydi oysa.

SOSYAL MEDYA TERÖRÜ

Sosyal medya hesabımda kısa bir tweet dizisi paylaştım. Tweetin altına yapılan yorumlara baktım: İnanamadım gördüklerime!

Tweete yapılan yorumlar
bu ülkenin okumuş yazmış insanlarının celladına nasıl âşık edildiğini, nasıl zihnî işgal altında olduğunu
göstermeye yeten, gelecek adına tedirgin edici yorumlar’dı.

Asıl felâket bu’ydu oysa!

Ben bu felâketi yıllardır yazıyorum.

Yazıyorum ne kelime!

Haykırıyorum!

Bazı provokatif, görevli, dışarıdan fonlanan sosyal medya mecralarının yönlendirmesiyle troller iğrenç bir linç kampanyası başlattılar.
Bunları elbette ki ciddiye alacak değilim. Ama çok berbat bir
zihnî felçleşme ve ahlâkî çöküş var
: Yeni Şafak’ta yazıyor olmak, sizin çarmıha gerilmeniz için yeter sebep!
Ürpertici bir akıl tutulması yaşanıyor:
Sosyal medyada tam bir terör havası estiriliyor. Hangi kesimden okursa olsun
ülkenin en temiz insanlarına
yalanlarla, iftiralarla sadece algı ve imaj oluşturarak karakter suikastı yapılıyor!
Gerçek hesaplardan da, sahte hesaplardan da
mide bulandırıcı bir linç kampanyası yürütülüyor;
oluşturulan linç ekipleri, belirlenen isimlere, sadece kişilerin kendilerine değil ailelerine, değerlerine, inançlarına iğrenç bir dille saldırıyorlar!
Bunların çoğu organize!
Bütün kesimlerde gözlenen bir lümpenleşme, sığlaşma ve sözümona mücadele biçimi bu!
Bendeniz
yanlışa yanlış, doğruya doğru
dedim hep.
Derdim hakikat, gerisi teferruat,
diye yazdım sürekli olarak.
O yüzden Türkiye’nin en temel varoluşsal meseleleri olarak gördüğüm hatta
millî güvenlik
sorunu olarak tarif ettiğim, iki asırlık medeniyet krizinin sonrasında zuhur eden, ruh köklerimizi kurutan çarpık zihniyet değişiminin
eğitim, kültür ve medya hayatımızda yol açtığı çürümeye, çözülmeye, mankurtlaşmaya dair
yazı hayatına başladığım zamandan bu yana yazıyorum. Yeni yazmıyorum yani. Benim yazı ve fikir hayatına atılışımın temel sebebi bu varoluşsal meselelerimiz çünkü.
Hakikatli, yapıcı eleştirinin sağlık alameti olduğunu, zihni açtığını, kibri yok ettiğini,
kişinin kendisini, yazdıklarını, yapıp ettiklerini gözden geçirmesine yol açtığını, insanı olgunlaştırdığını, o yüzden her yapıcı eleştirinin ne kadar sert olursa olsun teşekkürü hakettiğini yazdım her fırsatta.
Ama sosyal medyada yaşanan şey eleştiri filan değil karakter suikastı.
Sosyal medya terörü!

Tam bu!

Bunun için yasal tedbirler alınması; kişi hak ve hürriyetlerinin korunması, ifade ve düşünce özgürlüğünün teminat altına alınması açısından çok hayatî.

Sansürcülüğü savunacak biri değilim. Söylediğim şey, en temel insan hakkı olan kişi hak ve hürriyetlerinin, inanç, düşünce ve ifade özgürlüklerinin garanti altına alınması.

Vesselâm.

#Dijital sömürgecilik
#sosyal medya terörü
#yusuf kaplan
1 yıl önce
Zihnî işgal ve sosyal medya terörü!
Kara dinlilerle milletin savaşı
Efendimiz’in (sav) Zekâtı-2
Bir an gelir, sonrasızdır!
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?