|

Yassıada''da iki Türkiyeli

Kürtlere, dindarlara ve Cumhuriyet''e tehdit olarak gördükleri insanları, binlercesini de olsa katletmeyi düşünen, planlayan ve o dönem normal karşılanan zihniyetin bugün marjinalleşmesi hepimiz için büyük umuttur. Bugün büyük konfor içerisinde yaşadığımız sivilleşmeyi, normalleşmeyi, demokratikleşmeyi büyük mücadeleler sonucunda başaranlara vefa borcumuz var şüphesiz.

İdris Kardaş
00:00 - 30/05/2014 Cuma
Güncelleme: 23:30 - 29/05/2014 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Biri çok sert gelince yana eğildim, dipçik kapıya geldi, camlar aşağı indi. Milletvekillerini tekme tokat dövüyor, tükürüyor, ağır hakaretler savuruyorlardı. Asker kökenli CHP milletvekilleri de üniformalarını giyip dayak yememizi izlemeye geliyordu. Selim Soley diye CHP''li bir milletvekili subay üniforması içinde Harp Okulu öğrencileri arasına karışmış, dayak yememizi izliyordu. Sonra bir odaya kilitlediler. Biraz sonra bizi kurtaran binbaşı geldi, yukarıya çıkardı. Tahkikat Komisyonu üyeleriyle Bakanlar yalnız kalmıştı. Diğer milletvekilleri Etimesgut Havaalanı''ndan yük uçaklarıyla naklediliyordu. Nereye götürüldüklerini kimse bilmiyordu.

Oradakilerle toplandık, birbirimize olan biteni sorduk. ''Nereye götürdüler'' diye sorulunca ''Nereye gitsek Kürdistan''ı kurmakla suçlanıyor, kurşuna dizmeye kalkışıyorlar'' dedim. Bunun üzerine Hasan Polatkan, ''Ah kardeşim, bizi armut gibi topladılar'' dedi. Hakikaten doğru dürüst bir mukavemet olsaydı kolay darbe yapamazlardı. Çarpıcı bir örnek vereyim. Meclis''teki nöbetçi erlerden biri Malazgirtliydi. Tüfeğini doğrultarak Harp Okulu öğrencilerini Meclis''e sokmadı. 15-20 dakika uğraşıyorlar, o eri aşıp giremiyorlar. Sonra gidip komutanı yüzbaşıyı buluyorlar. O geliyor ''Bunlar bizden'' deyince bırakıyor. Ağrı Milletvekili Halis Öztürk de ''Bilseydim iki, üç bin kişiyi Ankara''ya yığar, darbeyi engellerdim'' diyordu.

HUKUK AYAKLAR ALTINDA

Şeyh Sait''in torunu, Demokrat Parti Erzurum Milletvekili Abdülmelik Fırat 2008 yılında Aktüel dergisine verdiği röportajda anlatıyor bunları. 1925''te birçok büyüğü idam edildikten sonra ailenin geri kalanı sürgüne gönderilmiş, Takrir-i Sükun kaldırıldıktan sonra memleketlerine geri dönmelerine izin verilmiş ancak tüm topraklarına el konulmuş bir ailenin üyesi Abdülmelik Fırat. Ailesi ve davaya adanmış insanlar, o dönemin yeni ancak şimdilerin eski Cumhuriyet''inin Türkiye tasavvurunda kesinlikle yer almayan, dindar ve Kürt kimliklerinin ikisini birden barındırmanın cezasını çekmişler uzun yıllarca. Tek partili dönemin tüm baskı ve zorbalıklarını herkes gibi yaşamışlar. Çok partili sisteme geçiş ve bir umut ışığı olarak Demokrat Parti''nin ortaya çıkmasıyla birlikte Fırat, 1957''de Erzurum milletvekili olarak Meclis''e girmiş. 27 Mayıs darbesinde diğer DP''liler ile birlikte en genç tutsak unvanına sahip olarak hukuk ve vicdan ayaklar altına alınarak Yassıada''da yargılanmış. Bir buçuk yıllık esaretin ardından önce idam cezasına çarptırılmış ama hapis cezasına çevrilmiş.

Galatasaray Lisesi''ni, Paris Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi''ni ve Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi''ni bitiren, Atatürk''ün de olduğu bir törenle dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras''ın kızı Emel Hanım ile evlenen Fatin Rüştü Zorlu; 27 Mayıs darbesi yapıldığında Dışişleri Bakanı''dır ve Adnan Menderes, Hasan Polatkan ile birlikte idam edilenlerden biridir. Zorlu, idam edilmeden bir gün önce Abdülmelik Fırat ile aynı ranzayı paylaşır. 27 Mayıs darbesini yapanların ve Türkiye''nin bugüne kadarki siyasi hayatını ipotek altına alanların nasıl bir zihinsel ve vicdani bir altyapıya sahip olduklarını ölmeden önceki gece üst katta yatan Fırat''a bir olayla anlatır.

50 KÜRT GENCİ

Abdülmelik Fırat''ın ağzından dinliyoruz.

Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel bir ''Doğu Raporu'' hazırlamış. Dediğine göre Gürsel raporunda ''Kürtler ayaklanıyor, 2500 ileri gelen kişiyi tenkil edelim (katledelim) diğerlerine ibret olur, sinerler'' diye yazmış. Raporu Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Adnan Menderes, Genelkurmay Başkanı Mustafa Rüştü Erdelhun, Fatin Rüştü Zorlu ve İçişleri Bakanı Namık Gedik müzakere etmiş. Zorlu ''Avrupalılar, ''Ülkenizde demokrasi ve insan hakları yok'' diye beni sıkıştırıyor. Böyle bir şey olursa bizi Milletler Cemiyeti''nden dışlarlar, Türkiye''yi savunamam ve ben de Dışişleri Bakanlığı görevimden istifa ederim'' demiş. Menderes de ''Durumu bir de MİT araştırsın. Böyle bir hazırlık (isyan) varsa suçluları mahkemeye sevk etsinler, tenkil hareketi doğru olmaz'' diye karşı çıkmış. Bayar da ''Raporu veren zat, Kara Kuvvetleri Komutanımız''dır. Raporu ya uygulayacağız veya onu azletmemiz lazım'' demiş.

Namık Gedik ile Genelkurmay Başkanı Erdelhun da Bayar''ın önerisini desteklemiş. Böylece MİT araştırma başlatmış. Bakmışlar ki isyan hazırlığı filan yok, Gürsel''in raporunu da yok saymak olmaz, ''Hiç olmazsa birkaç kişiyi tutuklayalım'' demiş ve çoğu öğrenci 50 Kürt gencini tutuklama kararı alınmış.

CUMHURİYET''E TEHDİT (!)

İşte bu gençlerden biri de o dönem halen milletvekili olan Abdülmelik Fırat''ın kendisi. Ancak Menderes dokunulmazlığının kaldırmasına müsaade etmediği için gözaltına alınmaz. Daha sonraları darbeyi yapanlar Yassıada yargılamaları devam ederken Menderes''in Kürtçülüğe destek verdiğini ispatlamak için Abdülmelik Fırat''ı nasıl koruduğunu Ankara Merkez Komutanı Selahattin Kaptan aracılığıyla anlattırırlar. Kaptan Yüksek Adalet Divanı üyelerine, Erzurum Milletvekili Abdülmelik Fırat''ın dokunulmazlığının kaldırılması için Milli Savunma Bakanlığı''nın fezleke hazırlamasını sağladıklarını, fakat Menderes''in fezlekeleri Meclis''e göndermediğini, Başbakanlık''ta tuttuğunu söyler. 2500 Kürt ileri gelenini katletmeyi düşünen darbecilerin, bunun gerçekleşmesini önleyen Menderes''i Kürtçülük''le suçlaması darbe ve Yassıada yargılamaları hakkında bize net bilgi vermektedir elbette.

Biri; ailesi Cumhuriyet''in ilk kurbanlarından Şeyh Sait''in sürgünler yemiş, Kürtçe, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca bilen torunu. Diğeri; nikah törenine Atatürk''ün katıldığı, öz dedesi Osman Paşa için marşlar bestelenmiş, Paris ve Cenevre''de üniversite okumuş Dışişleri Bakanı. Hayatlarının aynı ranzada kesişmelerinin tek nedeni, umut ettikleri yeni bir ülkeyi inşa edebilme dürtüsüymüş hiç kuşkusuz. Tüm darbelere zemin hazırlayan, sivillerin Cumhuriyet tarihi boyunca inisiyatif almaktan korkmalarına sebep olan bir darbenin kurbanlarıydılar onlar. Kürtlere, dindarlara ve Cumhuriyet''e tehdit olarak gördükleri insanları, binlercesini de olsa katletmeyi düşünen, planlayan ve o dönem normal karşılanan bu zihniyetin bugün marjinalleşmesi hepimiz için büyük umuttur. Bugün büyük konfor içerisinde yaşadığımız sivilleşmeyi, normalleşmeyi, demokratikleşmeyi büyük mücadeleler sonucunda başaranlara vefa borcumuz var şüphesiz.

10 yıl önce