
Uzmanlar Sudan’da 150 binden fazla kişinin öldüğü çatışmaları “iç savaş” olarak nitelemenin yanlış olduğuna dikkat çekiyor. Sudanlı diplomat Aldaw Abdalla Grdood, “Dışarıdan desteklenen, ülkeyi parçalamayı ve kaynaklarını ele geçirmeyi amaçlayan bir proje var” dedi. Sudanlı sosyolog Rabii Sirac da “İç çatışma söyleminin” doğru olmadığını belirtiyor. Sirac dış aktör olarak İsrail’i işaret ediyor.
İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırım ve Rusya’nın Ukrayna’daki işgali dünya gündeminde geniş yer bulurken, Sudan’daki savaş yaklaşık iki buçuk yıldır gözlerden uzak şekilde devam ediyor. Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri arasında süren çatışmalar, ülkede her geçen gün derin bir insani krize yol açıyor. Bölgeden yeni gelen Sudanlı diplomat Aldaw Abdalla Grdood, yaşananların geçici bir güvenlik sorunu olmadığını vurgulayarak, sivilleri hedef alan saldırılar, zorunlu göçler ve ağırlaşan insani tablonun Sudan devletini zayıflatmayı ve ülkenin kaynaklarını ele geçirmeyi amaçlayan dış müdahalelerin sonucu olduğunu söyledi. El-Faşir başta olmak üzere birçok kentte on binlerce sivil yerinden edilirken, Sudan halkının tüm baskılara rağmen ülkesini ve birliğini koruma mücadelesini sürdürdüğünü ifade eden Grdood, Sudan’da yaşanan zulmün Gazze’de Filistinlilerin maruz kaldığı baskılarla benzerlik taşıdığını belirtti. Sudanlıların tarihsel ve inanç temelli bir sorumlulukla Filistin halkının yanında durduğunu vurgulayan Grdood, tüm mazlum coğrafyalar için özgürlük temennisinde bulundu. Sudanlı diplomat Aldaw Abdalla Grdood, Sudan’da yaşananların bir iç savaş ya da geçici bir güvenlik krizi olarak tanımlanamayacağını belirterek, ülkede son derece ağır ve dış destekli bir yıkım sürecinin yaşandığını söyledi. Grdood, “Sudan’da yaşananlar bir iç savaş değildir; bu, dışarıdan desteklenen ve Sudan devletini parçalamayı, ülkenin kaynaklarını ele geçirmeyi amaçlayan bir projedir. Bu proje, İslam dünyasını ve güçlü devletleri zayıflatmaya yönelik planlarla bağlantılıdır. Ülkede bir savaş hali var; ancak Sudan hükümetinin kontrolündeki bölgelerde görece bir istikrar, güvenlik ve temel hizmetler sağlanabiliyor. Buna rağmen yardıma muhtaç kesimler var, özellikle kamplarda yaşayan insanlar büyük zorluklar içinde.
SÖMÜRGECİLİĞİN SON AŞAMASI
Sudanlı sosyolog ve Sudan siyaseti araştırmacısı Rabii Sirac, Sudan’da süren savaşın “iki generalin mücadelesi” ya da bir iç çatışma olarak sunulmasının gerçeği yansıtmadığını belirterek, yaşananları “sömürgeciliğin son aşaması” olarak niteledi. Birleşik Arap Emirlikleri tarafından finanse edilen Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Sudan devletine karşı ayaklandığını ifade eden Sirac, bu yapının sivilleri hedef alan sistematik katliamlar gerçekleştirdiğini söyledi. Sudan’ın hedef alınmasının arkasında ülkenin Nil Havzası’ndaki su ve gıda güvenliği açısından kritik konumu, Kızıldeniz’de Türkiye ve Rusya ile iş birliği arayışlarının İsrail tarafından tehdit olarak görülmesi ve Sahel–Sahra hattında HDK’nın dayandığı kabile yapılarının Afrika geneline yayılabilecek bir istikrarsızlık riski taşıması olduğunu belirten Sirac, bu sürecin İsrail’in bölgeyi parçalama planlarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi. “Müslüman Kardeşler’le mücadele” söyleminin tamamen asılsız olduğuna dikkat çeken Sirac, bu dilin İsrail propagandasının birebir kopyası olduğunu ifade etti. ABD ve Batı’nın Irak ve Afganistan sonrası milisler üzerinden yeni bir savaş modeli benimsediğini ifade eden Sirac, HDK’nın Sudan’da başarı kazanmasının Afrika’nın tamamı için büyük bir felaket olacağını kaydetti.










