İnsanoğlu dünyayı kendi yaşadığı kara parçasından değerlendirmeye meyilli. Halbuki, biz de birçok farklı canlı türü gibi küresel ekosistemin sadece bir parçasıyız. Eğer dünyanın yaşanabilir kalmasını istiyorsak, her canlı türünün hakkını da savunma durumundayız. Özellikle, küresel iklim değişikliği ve ısınmanın hayatımıza her geçen gün çeşitli noktalarla etkilemesi, bu duyarlılığı artırmak için önemli bir sebep. Geçen hafta içi Fransız haber ajansı AFP’de medeniyetler beşiği Akdeniz’e ilişkin yayınlanan bir haber bu nedenle daha çok ilgimi çekti.
KIRMIZI VE MOR ORMANLAR
Sizlerin de tecrübe ettiği gibi Akdeniz’e kıyıdaş ülkeler geçen sene ve bu sene büyük orman yangınlarıyla mücadele etmek zorunda kaldı. Canımızı yakan görüntüleri izledik. Onlarca hayvan ve bitki türünün ateş altında yitip gitmesine şahit olduk. Ancak bu yangının bir benzerinin su altında yaşandığını bilmiyorduk. AFP’nin haberi Akdeniz’de süregiden “derin” yangına dikkat çekiyordu. Akdeniz’in biyoçeşitliliğinin sürmesi için bir kalkan görevi gören kırmızı ve mor mercan ormanlarının eğer trendin devamı halinde tükenişin eşiğine geleceğini kaydediyor. Yaz aylarında kaydedilen rekor sıcaklıklar nedeniyle deniz suyunun ısınması sonucu mercanlar beyazlaşmaya ve erimeye yüz tuttuğu haberde belirtilerek, bunun “sessiz bir yangın” olduğuna dikkat çekiliyordu.
DENİZ TABANINDA İSKELETLER
Denizin altında iskelet yığınları olduğunu düşünün, manzara tam da bu. İspanya, Fransa ve İtalya’nın Akdeniz kıyılarında bilim inşaları tarafından yapılan araştırmalarda bir dönem canlı çeşitliliğine sahip yelpaze mercanlarından oluşan ekosistemin çöktüğü belirlenmiş durumda. Durumu, hayalet bir ormana benzeten bilim insanları, durumu “Yaprakları olmayan, çırılçıplak kalmış bir ağacı” düşünün diyerek anlatıyor. Yaprak mercanlarının deniz suyundaki ısınmayla artan kırılganlığının, balıkçılık, dikkatsiz dalgıçlar ve gemi çıpaları sonucu rahatlıkla yıkıma uğrayabileceği de belirtiliyor. Ve bu yıkımın geri döndürülmesinin mevcut şartlarda on yıllar alacağına dikkat çekiliyor.
