Tarihimizde büyük iz bırakan bir zaferin yıldönümündeyiz. Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’dan Harameyn’e uzanan saadet topraklarına her yönden saldıran düşmanla çarpışan atalarımız, bugün için bize onur mirasıyla beraber, fedanın, kardeşliğin, ümmet olma bilincinin ne demek olduğunu gösterdikleri nice hatıra da bıraktılar. Filistin’de, Suriye’de, Yemen’de, Medine’de, Kars Sarıkamış’ta ve Çanakkale’ de çarpışırlarken onlar Kürdü, Arabı, Türkü, Boşnağı ve Çerkesiyle aynı yürektiler.
Anadolu, Birinci Dünya Savaşı sırasında da Osmanlı’nın gıda ambarı oldu. Bütün cephelerin yiyecek ve giyeceği Anadolu’dan temin ediliyor, Anadolu halkının çalışkanlığı ve fedakarlığı sayesinde askerin hiçbir şeyi eksik bırakılmıyordu. Osmanlı Devleti kahve ve çikolata dahil her şeyi ordusuna temin edebiliyordu. Fakat düşman kuşatmasını yarmak, erzakları geçirmek de oldukça zordu. Düşman çoğu zaman gıda taşıyan grupları da hedef alıyordu. Düşmanın saldırılarına ek olarak Suriye, Yemen ve Filistin’de, bunlara ulaşan yollarda çöl fırtınaları, çekirge istilası ve kuraklık savunmayı daha da zorlaştırıyordu.
Günümüzde, “askerlerimizin Çanakkale Cephesi’nde yediği yemekler” adı altında bir menü biliniyor. Teğmen İbrahim Naci’nin Allah’a Ismarladık adıyla kitaplaştırılan günlüğündeyse, akademisyenlerin ifadelerini doğrular nitelikte cephede yenilen yemeklerle ilgili notlar var. Bu notlardan biri şöyle : “...Biraz sonra ise lokantadan yemek geldi. Fasulye pek lezzetli idi. Birazını pilava katarak yedim. İri üzüm hoşafı içtim. Bu sırada efrada baklayı dağıttırdım. Bunu yedikten sonra hoşafı da verdim.” “Akşam üstü binbaşı geldi. Çadırın önüne beylik ve kaput sererek oturduk. Sohbet ettik. Ben akşam yemeğinde kabak, nohut, işkembe çorbası yedikten sonra Hafız’a gazel söylemesi için haber gönderdim. Şimdi artık her taraftan gazel, naat, ilahi nağmeleri işitiliyordu.” Çanakkale’de düşman yemek pişirilen alana zarar vermesin diye mutfak cephenin biraz uzağında kurulu imiş. Yemekler pişirildikten sonra, derin ve büyük tencerelere konur, eşekler yardımıyla siperlere taşınırmış. Teğmen’in bahsettiği lokanta burasıdır. Bu hafta, bu büyük zaferin aziz hatırasına, askerimizin yediklerini paylaşalım istedim. Çanakkale’de, Suriye’de, Yemen’de, Medine’de, Sarıkamış’ta gencecik şehid olan o güzel insanlara layık olabilmek duasıyla.
Bir kuru ekmek
2 su bardağı et suyu
Bir kase yoğurt
2 yemek kaşığı tereyağı
Bir fincan zeytinyağı
Bir çay kaşığı tuz
Bir çay kaşığı kırmızı biber
Kuru ekmekleri doğrayıp bir tavada, kısık ateşte, az zeytinyağı ile kızartalım. Yoğurdu çırpalım, tuz ekleyelim. Ekmeklerimizi bir tabağa alıp üzerine sıcak et suyunu yavaş yavaş dökelim. Çırpılmış yoğurdu ekelim. Tereyağını eritip biberi ilave edelim. En son üzerine bu yağı dökelim. Afiyet olsun.
250 gram herhangi bir çeşit pestil
7 su bardağı su
Pestili küçük küçük bölelim. Suyu ilave edip kısık ateşte pestil eriyene kadar pişirelim. Soğuduğunda servise alalım. Afiyet olsun.