|

Hüseyinler bu defa tanklarla ezildi

Osmanlı'daki Muharrem aylarında bir tekke geleneği haline gelen aşure yapımı, günümüzde İstanbul’un farklı tekkelerinde yaşatılmaya devam ediyor. Bu geleneğin önemine değinen Tasavvuf Musikisi sanatçısı Ahmet Özhan “15 Temmuz’u yaşayan bir millet olarak uyanık olmalıyız. Ülke olarak benzer bir hadiseyi 15 Temmuz'da yaşadık. Yine Hüseyinler memleketleri için tankların üstüne çıktı, tankların altında kaldı” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 16/10/2016 Pazar
Güncelleme: 19:07 - 15/10/2016 Cumartesi
Yeni Şafak

Aşure pişirme merasimi, Osmanlı'dan beri devam eden geleneklerimizden bir tanesi. Yüzyıllar boyunca büyük kazanlarda kaynatılmış olan aşureler, halkla paylaşılmış. Özellikle Muharrem Ayı'nın 10. günü, Topkapı Sarayı mutfaklarında helvacıbaşılar tarafından pişirilerek hazırlanan aşure, ilk olarak özel bir törenle padişaha ve harem halkına, sonra devletin ileri gelenlerine, imâretlere ve halka dağıtılırmış. Evkaf Nezâreti de kendi bünyesindeki sayısız vakfın birçoğunun vakfiyesinde yer alan "Muharrem ayında aşûre pişirilip halka ve fukarâya dağıtıla" şartı gereği, İstanbul'un büyük imâretlerinde aşure pişirtirip dağıtımını sağlarmış. Osmanlı döneminde 500 civarındaki tekkede Muharrem'in 10'undan sonra her gece, bir tekkede aşure ikramı yapılır ve tekkeler birbirlerini ziyaret edermiş. Bu gelenek, 1920'lerde tekkelerin kapatılmasıyla durmuş olsa da Kocamustafapaşa semtinde bulunan Sümbül Efendi Tekkesi'nde fetihten sonra padişah fermanıyla kurulan ilk tekke olması nedeniyle Muharrem ayının ilk aşuresi burada zaman zaman kaynatılmaya devam etmiş. Yaklaşık 3 yıldır ise İstanbul'un pek çok tekkesinde bu gelenek yeniden yaşatılmaya çalışılıyor. Tophane'deki Kadiri Tekkesi, Karagümrük'teki Cerrahi Tekkesi ve Kasımpaşa'da bulunan Uşşaki Dergahı'nda bu gelenek sürüyor.



İLK AŞURELER PİŞTİ


Geçtiğimiz hafta da Sümbül Efendi Tekkesi' nde aşureler zikirlerle pişirildi, Kerbela şehitleri için mevlid-i şerifler okundu. Türk Tasavvuf Müziği Sanatçısı Ahmet Özhan da aşure törenlerine katılan isimlerden biri. Dünya Müslümanları için aşure geleneğinin önemine değinen Özhan, “Dünya meraklıları bir koltuk sevdası için kainatın güneşini söndürdüler. Allah'ın nuru, Peygamberimizin evladı olan Hz. Hüseyin ve ashabı dünya için paha biçilmez bir mücevherdi. Onları anmak bir ajitasyon olmamakla birlikte oradan aldığımız ibretle hayata bakabilmeliyiz. 10 Muharrem'in önemi ana hatlarıyla budur. Bu tüm Müslümanların meselesidir. Dolayısıyla herkes birlik ve beraberlik içinde bu meseleye sahip çıkmalıdır. Müslümanlar da kendi içerisinde bunu ayrım vesilesi yapmamalıdır.


Yoksa çok büyük bir vebal altına girerler” diyor.







15 TEMMUZ'DA KERBELA'YI YAŞADIK


10 Muharrem'in Müslümanlar tarafından bugün tam anlamıyla idrak edilmediğini belirten Ahmet Özhan, “10 Muharrem, Müslümanlığın içerisinde ince irfan gerektiren bir noktadır. Bugün Müslümanlar bırakın 10 Muharrem'i dini bile idrak edemiyor. Birbirlerine kurşun sıkıyorlar. Bu yüzden aklı başında insanlar Kerbela'yı unutmamalı” diyor ve ekliyor: “Mantık çarpıklığı Kerbela'da nasılsa şimdi de devam ediyor. Bugün Irak ve Suriye'nin durumu ortada. Ülke olarak benzer bir hadiseyi 15 Temmuz'da yaşadık. Yine Hüseyinler memleketleri için tankların üstüne çıktı, tankların altında kaldı. Yezidi olanlar da bu insanlara kurşun sıktı. Aynı senaryo devam ediyor. Uyanık olalım. Allah Hüseyinimizi başımızdan eksik etmesin.”







Osmanlı İstanbul'una ait bir gelenek


Şair Ahmet Murat ise Osmanlı'dan itibaren Sümbül Efendi'de bu geleneğin âdet edildiğini ve Şeyh Muzaffer Efendi'nin de yeniden bu geleneği devam ettirdiğini söyleyerek “Sümbül Efendi'nin 80'lere ait 10 Muharrem kaydı var. Cerrahi Dergahı'ndan Zafer Efendi'nin şeyhi olan Fahrettin Efendi bu geleneğin yaşatılmasına özen göstermiş” diye konuşuyor. 10 Muharrem'de aşure vesilesiyle Kerbela'yı anmanın ve mevlidlerin düzenlenmesinin İstanbul'daki Osmanlı tekkelerine özgü bir şey olduğunu sözlerine ekleyen Ahmet Murat “Bu geleneğe Arap dünyasında pek rastlamıyoruz. Bu da bizim Osmanlı dergahlarının ve Sufi çevrelerinin Ehl-i Beyt'e olan hassasiyetinin ne kadar fazla olduğunu gösteriyor. Osmanlı İran'la sorunluyken, Şii konusunda hassasken de bu gelenekler devam etmiş. Kerbela, bütün tarih boyunca ve bundan sonra da canlı yaşayacak bir hadisedir” ifadelerini kullanıyor.


#Ahmet Özhan
#Muharrem ayı
#Tasavvuf Musikisi
#Aşure
8 yıl önce