|

Kurtuluş için uyanıp bir olalım

Bayramın ikinci günü Türk şiirinin büyük ustası, fikir ve düşünce adamı Sezai Karakoç ile bayramlaştık. Karakoç, Müslümanların kurtuluşunun birbirlerine sahip çıkması ve bir olmasıyla mümkün olacağının altını çizdi ve ekledi:”Ancak o zaman biz de en azından Amerika kadar, Rusya, Çin kadar büyük bir devlet oluruz ve kurtulabiliriz. "

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/07/2016 Pazar
Güncelleme: 21:31 - 9/07/2016 Cumartesi
Yeni Şafak

Bayramlaşma sadece aile, akraba, komşu, arkadaş arasında yaşanmaz. Bayram namazında saf tuttuğunuz yanınızdaki o hiç tanımadığınız kardeşinize de sarılarak atabilirsiniz sevincin ilk tohumunu. Namazdan sonra ziyaret ettiğiniz mezarlıkta bir bayram hediyesi olarak Fatiha gönderirsiniz göçmüş güzel insanlara. Mesela vapura binip Üsküdar'a gider Aziz Mahmut Hüdai Hazretlerine selam verirsiniz. Tam o sıra karşıdan size Yahya Efendi Hazretleri el sallar ve kalkıp elini öpmek için tekrar boğazı aşarsınız. Ölülerin, tanıdıkların, ahbapların bayramını kutlarken düşünürsünüz başka kim kaldı duasını almadığım, kapısını çalmadığım diye…


Her bayram olduğu gibi bu bayram günü de elini öpüp duasını almak istediğim listeye Sezai Karakoç'un ismini ekledim ve bayramlaşmak için bayramın ikinci gününü bekledim..



Sezai Karakoç'un yakın dostlarından Muhittin Ağırman, bayramın ikinci günü Sezai Karakoç ile bayramlaşmanın yapılacağı yerin adresini gönderince içim sevinçle doldu. Elimde güllü lokumlarla Haseki'deki Diriliş Partisi'nin binasına gittim. Ancak apartman ismi konusunda tereddüte düştüm ve apartmanın girişince penye satan çocuğa Sezai Karakoç'u sordum. Çocuk 'evet burası' diye üst katı parmağıyla işaret ederken başımı sola çevirdim ki Sezai Karakoç yanıbaşımda. Selamlaşıp birlikte büronun bulunduğu ikinci kata çıktık. Bayramlaşma ziyareti için 15.30-19.00 saatleri belirlenmişti ve küçük salon erkenden dolmuştu. Her yaştan kadın, erkek, çocuk, yaşlı derin bir sessizlik içinde Karakoç'u bekliyordu. En küçük ziyaretçi beş altı yaşlarında küçük bir oğlan çocuğuydu. Kız arkadaşıyla gelmiş gençler vardı. Hatta dostların o gün buluşma adresiydi orası. Bayram coşku ve sevincinin daha bir başka yaşandığı yerdeydim işte. Gençlerin bir kısmı gelen misafirleri kapıda karşılıyor diğerleri ise gelen misafirleri çay, limonata ve şekerle ağırlıyordu.



BİRLİK VE BERABERLİK


Biraz sonra 83 yaşına ragmen oldukça dinç ve bir o kadar mutevazi olan güzel insan salona girdi ve hepimiz ayağa kalktık. Selam verip masasına geçti ve bayramla ilgili ''Müslümanların birlik ve beraberliğinin önemine” dikkat çeken güzel bir konuşma yaptı. Sık sık konuşmasında Müslümanların kurtuluşunun birbirlerine sahip çıkması ve bir olmasıyla mümkün olacağına vurgu yaptı. 15 dakikalık bir konuşmadan sonra yeniden ayağa kalktı ve bayramlaşmak için kürsünün önüne çıktı. “Hanımlar isterlerse el sıkmaktan muaftır” dedi gülümseyerek. Sırayla önce Karakoç'la bayramlaştık. Karakoç'la bayramlaşanlar yaşlıdan gence doğru onun yanında sıraya girdi ve herkes aynı zamanda birbiriyle de bayramlaştı. Mekandan yüzümüzde kocaman bir bayram gülümsemesi ve cebimizde şekerlerle ayrıldık.



Bazı aydınlara kalsaydı bugün bayram kutlayamazdık


Allah'a şükrediyoruz, hamd ediyoruz. Bayramlarımıza kavuştuğumuz için, bugünleri yaşadığımız için ve yaşattığımız için” diyen Sezai Karakoç herkesin yüreğini titreten şu konuşmayı yaptı: “Eğer bir takım kişilere, aydın denen kişilere kalsaydı belki bu bayramlarımız bile ortadan kalkacaktı. Eğer bunlara uysaydık bu bayramları göremezdik. Fakat milletimizin sağduyusu, milletimizin inancına bağlılığı bu tehlikeleri zamanında atlatmamızı sağladı. Ama ileride de yine daha beterleri gelebilir. Çünkü dünya teknoloji sebebiyle küçüldü. Etkileşim arttı. Bir bakıma teknolojiye sahip olursak biz de güçlenmiş oluyoruz. Fakat diğer yandan da zayıflarsak ilimden teknolojiye hayatın her cephesinde güçlü olmazsak bu sefer tersine döner ne bayramımız kalır ne Ramazanımız kalır ne Kâbe kalır ne Hac kalır. İki uç arasında bir hayatımız var. Bir emniyet, güven hissi yüzde yüz yok."



MUTLAK GÜVEN ALLAH'A


Bir müminin ne yeis ne de ucub içinde olmaması gerektiğini hatırlatan Sezai Karakoç, “ Ümitsizliğe düşmek yani kötü şeyleri görüp de 'Bu iş bitmiş, bir daha kurtuluş yok' demek doğru değildir. Bu büyüklerimizce küfür olarak kabul edilmiş. Aynı şekilde artık İslamımıza, Ramazanımıza, orucumuza kavuştuk diyerek rehavete düşmekte doğru değil. Bunlar hep ölçülü olmalıdır. Unutmamak gerekir ki Allah'ın bize verdiği kuvvet ve yardımlar sayesinde oluyor bunlar. 'Kimse benim yaptığımı yıkamaz' dediğiniz an en büyük tehlike geliyor. Hiç bilmediğiniz ve düşünmediğiniz anda bir rüzgar gelir ve yıkar” dedi. Müslümanın mutlak güveninin yalnız Allah'a karşı olacağını hatırlattı ve ekledi: “Mutlak güven Allah'ındır. Biz de o güveni kendimizde beslememeliyiz. Allah istediğini yapar, kimse de ona bir şey yapamaz. "



Müslümanların en parlak zamanının Moğol istilasının olduğu dönem olduğunu söyleyen Karakoç, " Moğol dağda ve çölde bir avuç insan bir sel gibi aktı”dedi.



BİR OLMAZSAK CEZAMIZ AĞIR


Moğolların hikayesini Mevlana Celalettin Rumi'den aktaran Sezai Karakoç, şöyle devam etti:“ Moğolların yaptıkları ve istilası yüzünden Müslümanlar ümitsizliğe kapılmışlar. 'Bunlar geldiler her şeyi ele geçirdiler. Biz bir daha herhalde bunlardan kurtulamayız' dediler. Mevlana da diyor ki: 'Biz bunu haketmiştik. Çünkü her şeyi biz yaptığımızı sandık. Bize bir şey olmaz diye düşündük. Allah da bir sel gibi, bir çığ gibi Moğolları getirdi ve bizi yere serdi. Şimdi de onlar başa geçtiler. Onlar gurura kapıldılar. Biz de tevbe ettik, hatamızı anladık. Günahımızı itiraf ediyoruz. Artık biz Allah'tan af diliyoruz.' Bunun üzerine Moğollar Müslümanlara katılmışlardır. İslamı silip de ortadan kaldırmamışlar. Kendileri Müslüman olmuşlardır. Ama büyük zararlardan sonra. O büyük zararın sebebi de biziz. Kendimize çok güvendiğimizden dolayı böyle oldu. Biz medeniyetimize çok güvendik. Kendi başımıza bağımsız olmak istedik. Buhara ayrı, Semerkand ayrı, Şam ayrı... Herkes kendi başına buyruk olmak istedi.”



Mevlana'nın anlattığı bu hikayenin bir benzerinin bugün de yaşandığına dikkat çeken Sezai Karakoç, “Şimdi aynı şey 100 yıldır 200 yıldır İslam aleminin başındadır. Her İslam topluluğu kendi başına buyruk olacakmış. Irak, Suriye, Türkiye, Özbekistan kendi başına buyruk olacakmış. Kırgızistan'ın 6 milyon nüfusu var. Kendi başına buyruk olacakmış. Yanında 2 milyarlık Çin, 250 milyonluk Rusya ve Amerika'da orada bağımsız olacakmış. Yok. Müslümanlar biraraya gelip ancak kendilerini savunurlar. Her biri kendi başına buyruk olamaz, böyle kurtuluş olmaz. Hepsi uyanacak ve biraraya gelecek. Ancak o zaman biz de en azından Amerika kadar, Rusya, Çin kadar büyük bir devlet oluruz ve kurtulabiliriz. Yoksa ezilmeye devam. Bu böyle olursa, herkes kendisini bir şey sanırsa İslamın bütünlüğünden uzaklaşırsa, cezamız ağır olur.”



ŞANS HER ZAMAN VARDIR


“Her gün İslam alemi yanıyor. Hiçbir islam ülkesi de bundan muaf değildir” diyen Sezai Karakoç, kurtuluşa gidecek yolu şöyle tarif etti: “Birlik olup, bilimde, sanatta, fikirde edebiyatta en büyük seviyeye ulaşmak ve birlik ve bütünlüğe ermek gerekir. Bunu yapmadığımız takdirde cezamız devam edecek. Ama bu bize ümitsizlik sebebi olmasın. Biz bunu hakettik ve cezamızı çekiyoruz. Eğer uyanırsak ve dirilirsek, Allah da fırsat verir öbürlerini yanıltırsa kurtuluşa ereriz. Mesela İkinci Dünya Savaşı oldu ve birbirlerine girdiler. Bu İslam alemi için büyük bir fırsattı. Kurtuluş şansıydı ama değerlendiremedik. Ama bu şans gelecekte her zaman vardır. İşkence, hakaret, esaret de vardır. Tam tersine bütünleşip büyüyüp tekrar İslam alemini geçmişten daha parlak bir dönemini yaşamak da var. Bütün insanlığı da kurtuluşa erdirme şansı da önümüzde duruyor. Bize düşen bunlardan birisini seçmek. Ümidimizi kırmayacağız. Yalancı ümitlere, yalancı emniyetlere, büyüklenmelere düşmeyeceğiz. Hepimizin bayramı yeniden kutlu olsun. Hayırlı bayramlar.”



#Sezai Karakoç
#Muhittin Ağırman
8 yıl önce