|

Minareler arası yıldızlar dizilir

Özellikle Ramazan ayında minareler arasını süsleyen mahya geleneği 400 yılı aşkın süredir hala yaşıyor. Günümüzde bu geleneği sürdüren Kahraman Yıldız bu yıl mahyada temanın infak olduğunu belirtiyor. Şehir Üniversitesi ise geçtiğimiz hafta bir sergi açtı.

Ayşe Olgun
04:00 - 19/05/2019 Pazar
Güncelleme: 10:49 - 18/05/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Kahraman Yıldız
Kahraman Yıldız

Oruç tut sıhhat bul mahyası her yıl olduğu gibi bu yıl da ilk önce Eyüp Camii minareleri arasına asıldı. Sonra diğer camilere geçildi. Bu işi yapan ise mahya ustası Kahraman Yıldız. 44 yıldır mahyalar onun elinden çıkıyor. Bu yılın ana teması infak. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen ana temedan yola çıkarak infakla ilgili sözleri minareler arasına yazacaklar. Mesela “İnfak ver sevindir” ya da “İnfak malı artırır” gibi.

İLK MAHYAM FETİH’Tİ

Bursa Ulucami, Edirne Selimiye Camii derken şehir şehir ilçe ilçe gezerek Ramazan boyu mahyaları değiştiren Yıldız bu işi Osmanlı döneminde de bu sanatı yapmış Hacı Ali Ceylan’dan öğrendiğini söylüyor ve birlikte yaptıkları o ilk mahyayla ilgili anısını hiç unutmuyor: “Elektrik teknikeri Münir Can ile beraber Dolmabahçe Camisi’nin altına gittik. Orada bir yığın kablolar, duyular, ampuller, halatlar, makaralar vardı. Onları, kağıda bakarak bir şeyler yaptırdı bize. ‘Şuraya tak, buraya tak’ dedi. Neyse taktık. Kamyonete yükledik malzememizi Sultanahmet Camisi’ne gittik. Karşıdan karşıya halat attık. Bu yapmış olduğumuz ipleri, kabloları astık. Ampulleri yaktık. Ne yaptığımı ben bilmiyorum. Akşama baktığım zaman ‘Fethin kutlu olsun.’ yazıyordu. O gün 1975, 29 Mayıs’tı. İstanbul'un fetih tarihi."

SEYYAHLARIN GÖZÜNDEN

Mahya geleneğinin 400 yılı aşkın süredir yapıldığını mahya ustası Kahraman Yıldız söylese de doğrusu kayıtlarda nasıl başlandığıyla ilgili bir bilgi yok. Anlatılanlara göre Kanuni Sultan Süleyman devrinde İstanbul’a gelip 18 ay Çemberlitaş’ın karşısındaki Elçi Hanı’nda kalan Alman seyyah Hans Dernschwam, Ramazan’ın başlangıcını günlüğüne şu satırlarla kaydetmiş: “30 Temmuz 1554’te Türkler İstanbul’da oruç tutmaya başladılar. 29 Temmuzda da ayı görmüşler. Ramazanın başladığından herkesin haberi olsun diye diğer zamanlarda ezan okudukları cami ve mescit minarelerine kandiller astılar, yağmur ve rüzgâr zarar vermesin diye de üstlerini kapladılar. Bu kandilleri akşam olunca yakıyorlar. Bütün gece yanıyor.”


Şehir’de mahya sergisi

İlk mahyanın Sultanahmet Camii’ye asıldığı biliniyor. Ama tabi farklı rivayetler de var. Bir başka bilgi ise mahyaların sadece yazı değil resimlerle de işlendiği yönünde. Mahyaların tarihiyle ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler İstanbul Şehir Üniversitesi Öğrenci Merkezi’nde açılan Galeri1’deki sergiyi 10 Haziran’a kadar görebilir. İsmail Kara’nın arşivinden yola çıkılarak hazırlanan sergiden bahisle mahyanın dünden bugüne hikayesine şöyle bir göz atalım:

- Kaynaklara göre mahya Sultan 1. Ahmet zamanında Fatih Camii müezzinlerinden Hatta Hafız Kefevi tarafından icat edilmiş.Süleymanıye’nin minareleri arasında üç halat çekerak gezici mahya geleneğini başlatanın ise Abdüllatif Efendi olduğu söylenir. 1723 yılında ise bütün camilere mahya asılması için bir ferman çıktığı ancak Eyüp Camii’nin minaresinin boyu kısa olması yüzünden iki şerefeli iki minare daha yapıldığı anlatılır. Yine 1734 yılında Sultan 3. Ahmet’in fermanıyla ilk defa mahyacılık eğitiminin başladığı biliniyor.

- Ramazanın ilk günlerinde genellikle “Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan”, “Hoş geldin”, “Merhaba” gibi mahyaları asılırken Ramazan sonunda “El Firak” ya da “Elveda” yazılır. Yine Yüce Allah, Hz. Peygamber, oruç, ibadet esasıyla ilgili ibareler yer alır. Balkan Savaşları döneminde “Hilal-i Ahmeri Unutmaa”, “Vatanı Sevmek İmandandır” gibi mahyalar asılmış. Geçmişten bugüne yazılan diğer mahyaları ise şöyle sıralayabiliriz: Gafletten Uyan, İsraftan Sakın, Cennet Cömertlerin Yeri, İlim Hayattır, İnsanın Kemali İyi Huydur, İslam Güzel Ahlaktır, Faiz Malı Eritir, Men Sabere Zafera (Sabreden muzafeer olur), Yaşasın Misak-ı Milli, Hakimiyet Milletindir, Tayyareyi Unutma…

- Minareler arasında veya tek minareli camilerde minare şerefesi ile kubbe alemi arasıda kurulan mahyalara “dış mahya” caminin içinde anna kubbenin yarıçapının iki noktası arasında ummumiyetle kıble tarafına doğru ya da kubbeden sarkıtılarak yapılan mahyaya “iç mahya” denirmiş. Ayasofya, Sultanahmet, Süleymaniye, Nuruosmaniye ve Hetimoğlu Ali Paşa camilerinin iç mahyaları etkileyici ve meşhurmuş.

- Babadan oğula geçen bir meslektir mahyacılık. Osmanlı döneminde mahyacı olmak isteyenler, usta mahyacılar ve şehrin ileri gelenlerinden oluşan bir jüri tarafından sınava tâbi tutulurmuş.

  • Görkemli ışıklar
    1578 yılında İstanbul’a gelen Salomon Schweigger günlüğüne şunları yazmış: “Camilerin minarelerindeki şerefelere asılan tahta fenerlerin içine kandiller yerleştirilerek etrafa ışık saçılır. Çoğu kez bir minareden diğerine bir ip gerilir, buna bağlanan kısa ve uzun başka iplere kandiller asılır ve böylece Dolunay ya da Hilal doğmuş gibi bir görüntü oluşturulur. Bu şekilde asılan 200 veya daha fazla kandille başka şekiller de yapılır ve çok görkemli görüntüler ortaya çıkar.”
#Kahraman Yıldız
#Mahya
#İnfak
5 yıl önce