“Nü”ye dair çıplak gerçekler

00:002/12/2007, Pazar
G: 1/12/2007, Cumartesi
Yeni Şafak
“Nü”ye dair çıplak gerçekler
“Nü”ye dair çıplak gerçekler

Ressam Ayşegül Yarar'ın Gaziantep'teki sergisinde yer alan bazı “nü” tablolara ilişkin tartışmalar sürüyor. Resim, heykel, fotoğrafta çıplaklığı esas alarak yapılan çalışmalara verilen genel ad olan “nü”, sadece Türkiye'de değil, geçmişte de, bugün de pek çok ülkede tartışmalara konu olmuş bir dal.

Osmanlı elçilerinden Halil Şeref Paşa'nın 1866 yılında Fransız ressam Courbet'ye sipariş ettiği bir tablo, cüretinden dolayı uzun yıllar “özgür sanatın merkezi” Fransa'da bile sergilenememişti. Tablo, ancak 1995 yılında kamuya açık hale gelmişti. Keza 1906'da ölen Paul Cézanne'ın Modern Olympia'sı da, sergilendiği dönemlerde tepki almıştı. Avusturya'lı dijital sanatçıların 2005 yılında “Courbet'yi yad etmek” üzere yaptıkları bir çalışma da yine infial üzerine kaldırılmıştı. Yani; Gaziantep'teki olaya, “Bu devirde olur mu böyle şey?” tripleri çekmenin pek gerçekliği yok. Görüldüğü gibi “Avrupa'da bile” nü'nün olduğu her devirde “sorunlar” çıkabiliyor. Doğal, çünkü çıplaklık doğal değil…


MAKTÛL İBRAHİM PAŞA'NIN HEYKELLERİ

Bu topraklarda asırlarca, klasik manasıyla resim ve heykele -“nü” akıl bile edilmiyordu elbette- büyük tepki olduğu bir sır değil. Tarihte sık sık “putperest”liğin ortaya çıkışı, ritüellerde de başlıca “malzeme”nin resim ve heykel kaynaklı olması, İslâm'daki mesafeli tutumu izah edebiliyor. Meselâ; Maktûl İbrahim Paşa, Mohaç seferinden dönerken yolda denk geldiği bazı heykelleri İstanbul'un değişik yerlerine koydurunca, “halkı putperest yaptı” eleştirileriyle karşılaşmıştı. 1800'li yıllarda Beyoğlu'nda açılan heykel atölyesinin sahipleri de karakola çekilmişlerdi. Osman Gazi'nin 1918'de Sivas Zara'ya dikilen heykeli de, yöre halkı tarafından “taş dikiciler geldi” sözleriyle karşılanmış, heykeli Müftü'nün açması ise halkın galeyanını daha da arttırmıştı.


İLK “NÜ MODELLER” PEHLiVANLARDI

İletişim Yayınları'nın “Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi”ndeki iki ayrı cildinde -ısrarla- Rum asıllı olduğu vurgulanan Osman Hamdi Bey, 8 Mart 1883'de Mekteb-i Sanayi-i Nefise'yi açarken “ortam” böyleydi. Ortada ne öğrenci, ne de öğretmen vardı. İtalya'dan getirilen Yervant Oksan, İhsan Özsoy ile birkaç azınlık çocuğunu kendisine zar zor öğrenci yapabilmişti. Osman Hamdi Bey, halkın ilgisizliği, tepkisi ve “altyapı yetersizliği”yle boğuşuyordu. “Nü” tablolar için model bulmak bu sorunlardan biriydi. Ressam Nazmi Ziya hatıralarında, “Modeller, kendisi de bir güreşçi olan Nazmi Ziya'nın yağlı güreşçi arkadaşlarıydı. Onlar da, sadece belden yukarısı ya da portre şartıyla öğrencilere modellik yapıyorlardı” diyordu. Bir gençkızı nasılsa “nü” modelliğine iknâ eden öğrencilere en başta Osman Hamdi Bey tepki göstererek, “Delirdiniz mi? Burası Türkiye, böyle şeyleri kaldırmaz!” demişti.


ALİ ÇETİNKAYA HEYKELTRAŞI DÖVECEKTİ

Atatürk'ün özel ilgisiyle döneminde resim ve heykel alanında önemli bir kıpırdanma olmuştu. Mimar Sinan'ın mezarını heykeltıraş Şevket Aziz Tansu'ya açtırıp, kalan kemiklerine baktırtarak büstünün yapılmasını isteyecek kadar heykel işiyle ilgili olan Atatürk, bir yandan da kendi heykelini yaptırmak için adeta sıraya giren bazı çevrelerin tazyiki altındaydı. Bu uğurda; Yunus Nadi Cumhuriyet gazetesinde Atatürk heykeli için bağış kampanyası başlatıyor, Nafıa Vekili Ali Çetinkaya (Kel Ali) paragöz bir heykeltıraş olan Krippel'e her defasında artırılan fiyatıyla 25 bin dolara ve para yüzünden işi savsaklaması üzerine de kendisini dövmekle tehdit ederek Afyon'daki Zafer Anıtı'nı yaptırıyordu.


“NÜ” HEYKELİ TÜRK OCAKLARI KIRDIRDI

Türkiye'de ne zaman bir “nü sorunu” yaşansa; tepki gösterenler, Cumhuriyet'in ilk yıllarında böyle şeylerin yaşanmadığından dem vururlar. Oysa; “tembel tabulardan kaçan” ressam ve heykeltıraş olarak nitelendirilen Hamit Görele'nin 1930'lu yıllarda yaptığı “Hava Müdafaası” isimli heykelinin “yerleşik kabulleri” zorlamasının yol açtığı sonuçlar yukarıdaki tezi çürütmekte. Gültekin Elibal'ın boyu üç metreyi de aşan tamamen çıplak bir erkek figürünün kollarındaki kanatlarla resmedildiği sözkonusu heykel, “fütursuz teşhirciliği” nedeniyle devrin pek çok aydını tarafından eleştirilmiş, hakkında yazılar kaleme alınmıştı. Para beklerken tepki alan Görele önce Türk Hava Kurumu ve Başbakan İsmet İnönü'yle temasa geçmiş ancak heykelini satamamıştı. Hamit Görele, paranın peşini bırakmayarak bu defa da Atatürk'e mektup yazmış ancak yakın çevresinden milletvekili Fuat Bulca Güzel Sanatlar'ın ödeme yapamayacağını belirtmişti. Ankara'ya iriliğinden dolayı kırıp dökülmeden güçlükle götürülen heykel, sonunda faili meçhul bir emirle önce Türk Ocağı Genel Merkezi'nin bodrumuna indirilmiş ve testere ile parçalanmıştı.


“Nü” tarihinden…

  • 1940'lı yıllarda Malatya'ya dikilen İnönü heykelindeki bazı figürler “müstehcen” bulunduğu için bir gece yarısı kırılmıştı.

  • Gürdal Duyar'ın 1973 yılında Karaköy'e yaptığı “Güzel İstanbul” isimli heykelinde İstanbul “çırılçıplak bir kadın” olarak sembolize edilince heykel sökülüp kaldırılmıştı.

  • Geçen yıl Damla Can'ın 70 yaşındaki anneannesini model olarak kullandığı “nü” tablolar tepkiler üzerine sergiden çıkartılmıştı.

  • Bir dönem Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi dekanlığı görevinde bulunan Prof. Hüsamettin Koçan, ilk “nü” çalışmalarını köyünde kardeşini model kullanarak gerçekleştirmişti.

  • Bünyesinde Güzel Sanatlar Fakültesi ile Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği bölümü olan üniversiteler, çıplak model bulmakta zorlanıyor. Ücretleri için Maliye Bakanlığı'ndan vize alınan modellere bin 500 YTL civarında maaş veriliyor.

    “Nü model” sayısının 50 civarında olduğu tahmin ediliyor. Resmi evraklarda isimleri “canlı model” olarak geçiyor.