|

Yüzük taşından arkeoloji müzesine

Ankara Kalesi’nin girişinde bu hafta açılacak olan Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nin 55 yıllık hikayesi var. Mersin’de bir kuyumcudan aldığı yüzük taşıyla eski eser koleksiyonculuğuna başlayan işadamı Yüksel Erimtan’ın açtığı müze Ankara’nın ilk özel arkeoloji müzesi.

Yeni Şafak ve
04:00 - 8/03/2015 Pazar
Güncelleme: 22:47 - 6/03/2015 Cuma
Yeni Şafak

Çocukken hepimizin içinden bir koleksiyonerlik sevdası geçmiştir. Kimimiz mendil, kimimiz bilye, kimimiz kibrit kutusu ya da pul toplamışızdır. Ama benim çocuk yaşlarda ısrarlı bir koleksiyon yapma merakım yoktu. 30’lu yaşlarımda, iş hayatına atıldıktan sonra, tamamen tesadüflerle başladı. 1960’lı yıllarda Mersin’de, Josef adında bir kuyumcunun ufacık bir dükkanı vardı. O dükkana zaman zaman uğrardım. Sahibiyle bir gün dükkanda oturup kahvemizi içiyorduk. İki tane köylü geldi; ellerinde ufak taşlar vardı. Josef’e ne olduklarını sorunca “yüzük taşı” dedi. Köylüler ören yerlerinde yağmurlardan sonra dolaşırlarmış. Yüzük taşı, yüzük ve bunun gibi şeyler bulurlarmış. Bu yanıt bana evde bir kasede duran babamdan yadigar küçük taşları hatırlattı. Bu taşları alıp Josef’e getirdim; Romalılar’dan beri kullanılan yüzük taşları olduğunu söyledi. Böylece bir avuç yüzük taşı ile başlayan ve bugüne kadar devam eden koleksiyonerlik yolculuğum başladı.”


AVM YERİNE MÜZE GEZİN

Ankara’nın ilk özel arkeoloji müzesi olan  Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi'nin ve Vakfı'nın kuruluş hikayesini 87 yaşındaki Yüksel Erimtan böyle anlatıyor. 14 Mart'ta kapılarını ziyarete açacak olan müzede Eski Tunç Çağı'ndan Bizans dönemine kadar 2 bin parçalık çok özel bir koleksiyon var. Her birinin de ayrı hikayeleri…  Dört yıl boyu başta Yüksel Erimtan ve eşi Nurdan Erimtan olmak üzere  Mimar Can Aker, Erimtan Vakfı Başkanı Çağrı Erimtan Aker, Mimar Ayşen Savaş ve Müze Müdürü Emin Mahir Balcıoğlu gece gündüz çalışarak müzeyi kurmuşlar. Yaklaşık 10 milyon liraya mal olan müze Ankara Kalesi’nin giriş kapısında yer alıyor. Arsa Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 25 yıllığına kiralanmış. Arsanın üzerinde bir dönem depo olarak kullanılmış metruk evler yeniden yapılandırılarak müzenin binası kurulmuş. Müzenin mimarlarından Can Aker, Ankara tarihi Kale evlerinin müze dönüşüm hikayesini “Mimari ve tarihi açıdan büyük değer taşıyan üç eski Ankara evi, yıllar süren mimari ve müzeografik araştırmalar sonunda arkeoloji ve sanat müzesine dönüştürüldü” diye anlatıyor.

Şimdi de kurulan müzenin sadece arkeoloji eserlerinin sergilendiği bir yer değil yaşayan bir mekan olması için çaba sarf ediliyor. Mesela çocuklar ve aileler için oyun atölyeleri, konserler, güncel eserlerden sergiler yer alacak. İlk sergi dünyaca ünlü seramik sanatçısı Alev Ebüzziya’ya ait. Sözün özü hafta sonu AVM’lere gitmekten sıkılan ailelerin hoş vakit geçirmeleri  için her şey düşünülmüş. 

HER PARÇANIN HİKAYESİ VAR

Müzenin müdürü Emin Mahir Balcıoğlu,bu müzeyi kurarken ‘yaşayan’ bir müzecilik anlayışını Ankara’ya taşımaya çalıştıklarının altını önemle çiziyor. Çünkü yeni nesil ziyaretçiler artık müzeleri gezerken eserleri seyretmeye değil ‘katılmak’ ve ‘paylaşmak’ için geliyor.  

Müzeyle birlikte açılıp kapanacak bir de kafe-restoran var. 10 yıl restoran işletmeciliği yapan Nurdan Erimtan bu restoranın kuruluş aşamasında bizzat yer almış, Amerika’da yaşayan kızı Yankı’nın yaptığı tabloyu evinin salonundan alıp restorana getirmiş. El emeği göz nuru bir restoran çıkmış ortaya.Bununla da yetinmiyor. “Fiyatlarını çevredeki restoranlardan  daha ucuz tutacağım. İstiyorum ki yemek yemeğe gelenler de müzeyi ziyaret edip öyle çıksın” derken yüzü aydınlanıyor.

Ankara Kalesi’nde tarihe yolculuk

Müze binası Ankara Kalesi’nin giriş kapısının karşısında yer alıyor. Bölgede aynı zamanda, bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni barındıran Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han, bir yanında tarihi saat kulesi, Çukur Han ve önceki yıllarda yine bir özel müzeye dönüştürülmüş olan Çengel Han Rahmi M. Koç Müzesi bulunuyor. Pazartesi günleri hariç her gün sabah 10.00-18.00 arası ziyaret edebilir Ankara’da tarihi bir tur atabilirsiniz. ’Müze gezmek sıkıcı” diyenlerin ön yargılarını yıkacak her şey düşünülmüş.


'Koleksiyonerlik kumar gibidir kızım'

İşadamı ve sanatsever Yüksel Erimtan bu koleksiyon için ömrünün 55 yılını harcamış. Bu müzenin kuruluş hikayesinde.Nurdan Hanım eşinin koleksiyon işine girmesine başta karşı çıktığını itiraf ediyor. “Mersin’de elinde tarihi yüzük taşlarıyla gelince ne yalan söyleyeyim biraz bozuldum” diyen Nurdan Hanım bu müzenin arkasındaki hikayeyi şöyle anlatıyor: “Eşimin çalışıp çabalayıp çocukların rızkını bu eserlere vermesini istemedim. Teyzemin eşi o zaman Hilton’da antika dükkan işletiyordu. Bu parçaları alıp ona gösterdim bana dedi ki: 'Kızım bu işte çok dikkatli olmak lazım. Kandırılmazsanız çok iyi bir yatırımdır, korkma! Ama şunu da bil ki koleksiyonerlik işine bir kere giren bir daha bu işi bırakamaz. Kumar gibi bir şeydir. Bu sözlerden sonra eser toplamasına ses etmedim.” 


Müzede kurulan ziyafet sofrası 

Müzede oldukça değerli eserler var. Bunlardan biri dünyadaki en eski görsel belgeler olan Fayum Portreleri.Eski çağ insanlarını resmeden ve dönemin modasından, güzellik anlayışına, sosyal hayatına ışık tutan Fayum Portreleri, üst sınıf Romalılara öykünen Mısırlı kadın, erkek ve çocukların giysi, takı ve eşyalarını resmediyor. Bu portreler, müze koleksiyonunda bulunan ölü bantları ve mücevherler ile birlikte Ana Sergi Salonu’nda sergileniyor. Yine Roma dönemine ait “ziyafet sofrası” düzenlemesi müzenin Ana Sergi Salonu’nun dikkat çeken bölümlerinden biri. Ziyaretçiler Roma İmparatorluğu’nun ziyafet geleneğinin bir parçası olan, U biçiminde yerleştirilmiş uzanma koltuklarına oturarak “Roma soylularının ziyafet sofrası” keyfini yaşayabilecekler. Ayrıca Kültepe tabletlerinden Urartu kemerlerine, Roma camlarından Bizans damga mühürlerine uzanan zengin bir seçki, müze koleksiyonunun önemli bir bölümünü oluşturuyor. Müze koleksiyonunun bir diğer bölümünde ise farklı dönemlere ait sikkeler bulunuyor. Müzenin bir diğer bölümünde ise mühür yüzükleri ziyaretçilerini bekliyor. Bu yüzükler Eski Mezopotamya’da başlayan mühür geleneğini göz önüne seriyor.


Definecilere karşı mücadele

Koleksiyonu müzeye taşımak öyle sanıldığı gibi kolay iş değil. Bu işi en iyi bilenlerden biri Yüksel Erimtan gibi koleksiyoner olan Turgut Tokuş. Turgut Tokuş Yüksel Erimtaş’ın başkanlığını yaptığı Koleksiyonerler Derneği’nin başkan yardımcısı. İki arkadaşın da yıllardır verdikleri mücadele bu topraklarda çıkan tarihi eserlerin defineciler ve kaçakçılar tarafından yurt dışına kaçışını önlemek ve bunların devlet eliyle koruma altına alınması. Ancak kanunların bu konuda çok da yeterli olmadığının altını önemle çiziyor. Tokuş, “Kültür Bakanlığı’nın bütçesi bu topraklarda çıkan her tarihi eseri para verip alacak kadar yüksek değil. Öyle olunca müzelere gelen bazı eserler bize yönlendiriliyor. Bu eserlerin yurt dışına götürülmesine gönlümüz razı değil. Satın alıp müzenin kayıtları altında biz saklıyoruz” diyor.


MÜZE YETKİLİLERİ GÖRMEDEN BİZE GÖSTERMEZ

Nurdan Erimtan eşinin aldığı eserleri kendilerinden önce müze yetkililerinin görüp kayıt altına aldığını söylüyor ve şunları anlatıyor: “ Aldığınız tüm parçalar müze denetiminde kayda geçiyor. Temizlikleri bile müze denetiminde. Ofiste bulunan bu eserleri müze görevlileri gelir kilitleri açar temizler ve giderler.  Tarihi eserlerden koleksiyon yapmak sıkıntılı iştir. Şu eseri alıp İstanbul’daki evime götüreyim diye bir şey yapamazsınız.Yeni bir eser alındığı zaman önce müze yetkilileri görür kaydeder biz ancak ondan sonra ofise gidip görebiliriz”

#müze
#koleksiyon
#yüzük taşı
#arkeoloji
#Erimtan Arkeoloji müzesi
9 yıl önce